Vatandaş " Hocam din odaklı siyaset ve devlet ne demek, günümüzde böyle bir yapılanmanın doğurduĝu başlıca sorunlar nelerdir." diye soruyor. Kısaca anlatmaya çalışayım.
İlk önce belirtilmesi gereken konu şudur; tüm dinlerden bağımsız olarak, tarihsel ve sosyolojik açılardan din odaklı siyaset ve devlet anlayışı tarım toplumlarının, feodal, köleci ve teokratik merkezi devletler ve fedal imparatorlukların din, devlet ve siyaset anlayışlarını vurgulamak için kullanılır. Örneĝin, klasik dönem Osmanlı devleti tipik din merkezli bir siyaset anlayışı ile yönetilmiştir...
Çok kısa olarak tanımlarsak, din odaklı devlet; ülkedeki devlet ve toplum yönetiminde, siyasetin ve hukukun temel kurallarının dinden türetilmesi, yönetetici konumundaki kral, sultan...ya da padişahın toplumu yönetme meşruiyetinin dine dayanması ve siyasi liderlerin yönettikleri toplumlara hesap vermemesi ve siyasi liderlerden hesap soracak bir makam ya da kurumun mevcut olamasıdır. Feodal din devletindeki yöneticiler sadece vicdanlarına ve Tanrıya hesap verirler. Bu yönetim modelinde din ve devlet iç içedir.
Teokratik, feodal, din devletinin temel özellikleri şöyle s8ralanabilir.
1- Teokratik siyasette, ülke yönetiminde, hem devlet büroksasisinde, hem devletle halk arasında, hem aile hukukunda, hem de bireysel ve kurumsal anlaşmazlıklarda...her alanda dinsel hukuk ve dinsel kurallar geçerlidir. Dinsel hukuk, ulema- fakihlerce, dinsel değerlerden türetilen hukuktur.
2 - Teokratik modelde devlet ile din işbirliği ve iç içeliği vardır. Ne devlet dinden ayrı bir siyasi yapıdır, ne de din devletten bağımsız bir özerkliğe sahiptir. Birlikte ve işbirliği yaparak yaşarlar.
3- Din devletinde, toplumsal ahlak dinsel ve feodal töreler ve geleneklerle belirlenir.
4- Ruhpan- ulema sınıfındaki dini liderlerin devlet, toplum, aile ve birey üzerinde oldukça etkin bir denetimi söz konusudur.
5- Toplumsal yapı içinde ırk, kabile, din, mezhep, tarikat ve hatta cemaat temelli bir kimlik anlayışı ve yapılanması söz konusudur.Bu dinsel ve mezhepsel farklılıklar aynı zamanda gerilim ve catışma zeminine kaynaklık eder. Teokratik devlet tekçi- tek din, tek mezhep (monist ) bir resmi iktidar anlayışına sahiptir. Bu gidişat giderek içine terk ırk ve tek dili de alır. Sonra tek din tek mezhep tek ırk ve tek dil formülü çıkabilir
6- Uluslararası ilişkilerde dine, hatta aynı din içindeki mezhebe göre bir tavır ve tutum ortaya çıkar. Örneğin ülkerin dış politikalarının belirlenmesinde, Müslüman, Hristiyan, Yahudi kimlikleri kadar, Hristiyan dini içinde katolik ve protestan; İslam dini içindekı Sünnî- Şii... rekabeti ve çatışmaları da duruma göre ön plana çıkabilir. Bir cümle ile söylemek gerekirse, din devletlerinin dış politikaları da dinin ve din ulemasının vesayeti altındadır.
7- Toplumsal dayanışma için de, genelde aynı dinin tüm inanç sahiplerini tek bir siyasi merkezde toplayıp ümmet birliği kurma (panislamizm) hedeflenir. Fakat aynı dinin içindeki farklı ırk, dil, din, mezhep ve tarikat anlayısları ve ülkelerin uzlaşmaz ulusal çıkarları ve çok etnisiteli bir feodal yapı ümmetçiliğe engel olur.
8- Ülkenin eğitim sistemi ve toplumsal ve kültürel yapısı, baştan sona kadar, tamamen dinsel değerlerle oluşturulur ve uygulamaya konulur. Böylece akıldan, bilimden ve evrensel çağdaş değerlerden uzaklaşılır.Toplum yerinde saymaya başlar.
Peki din odaklı teoratik, feodal ve tek kişinin eleştirilemez ve karşı çıkılamaz siyaset otoritesinin salt egemenliğine dayalı devlet yapılarına yöneltilen başlıca temel.eleştiriler nelerdir?
1- Bu tür siyasi yapılı teokratik devletlerde din, vicdan, ifade, siyasi kanaat ve inanç özgürlüğü çok kısıtlıdır. Yerleşik, devlet tarafından korunan din ve inanç yapılarına aykırı fikirleri ileri sürmek, büyuk cezalara, zindana atılmaya ve hatta asılmaya neden olabilir.
2-Eğer bir ülkede bir din ya da mezhep siyaseten devlet dini olmuşsa o ülkede devletçe benimsenen din ya da mezhep sahipleri çoğunlukta demektir. Çünkü teokratik- feodal bir toplumda azınlıkta olanların dinleri ya da mezhepleri devlet dini konumuna yükselemez. Durum böyle olunca gerek devlet ve gerekse çoğunlukta olan halklar, diyerlerinin azınlık haklarını ihlal edebilirler. Hatta devletçe makbul sayılmayan din ve mezhep sahiplerinin hakları yasaklanabilir.
3- Erkek egemen dinsel ve feodal toplumlarda cinsiyet eşitsizlikleri ortaya çıkar. Bireysel özgürlüklerin kullanılmasında, evlenmede, boşanmada, mirasta, eğitimden yararlanmada, iş taleplerinde...fırsat eşitlikleri kadınlar zararına bozulur. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı yerleşir.
4-Teokratik devlette, özgür akla, çağdaş bilime, ileri teknolojiye, kültürel ve her türlü olumlu gelişmeye karşı katı bir direnç odakları oluşur. Bazı ruhpan ve ulema sınıfı mensupları bu olumsuz direnç odaklarının temsilciliğine soyunur. Sonuçta toplum geri bıraktırılmış olur.
5- Bazı İlahi evrensel dini ve ahlaki mesaĵlar iktidarda olanların siyasi gelecek ve çıkarları uğruna çarpıtılır. Böyle bir gelişmede ise en büyük zararı o toplumdaki din ve ahlak sistemi görür. Gerçek dinin yerini uydurulmuş din almaya başlar.
6'- Teoratik, feodal din devletinde, devlet laikleşemez. Dinle iç içe olduğu için de dinler ve mezhepler üstü kalamaz. Farklı din ve mezheplere eşit davranamaz. Eşit hukuk, eşit kamu hizmeti veremez. Mesleki liyakat önemini kaybeder.
7- Faiz yasağı, serbest piyasaya karşı tutumlar, faizsiz bankacık, helal ve haram gıda ve benzeri tutum ve davranışlar...ekonomik gelişmenin hızını keser. Ulusal ve kürese ölçeklerdeki reel ve finansal sermayenin akışkanlığı bozabilir. Sonuçta ekonomi dışı kurallar ve sınırlamalar ekonomik ve toplumsal geri kalmışlığa neden olabilir.
8- Din ve mezhep temelli ayrımcı ve dışlayıcı tutum ve davranışlar dış politikada da devletin izolasyonuna neden olur. Çünkü başka uluslara, toplumlara, dinlere, mezheplere ve dolayısı ile de halklara ve devletlere karşı geliştirilen dışlayıcı tutum ve davranışlar o ülkeyi dış politika da da yalnızlaştırır. Ülkenin diplomasini rasyonel rotadan çıkarır ve zayıflatır.
9- Devletçe kabul edilmiş olan dinin sadece tek bir mezhep öğretilerinin resmileştirilmesi toplumu tek tipleştirir. Bu tek tipleştirme görevi de eğitim sistemi ve program içeriklerinin çağdaşlıktan kopartılıp dinselleştirilmesi yoluyla olur. Eğitim sistemi çağdaşlık ve bilimsellikten uzaklaşır.
10 - Teokratik dinsel feodal devletlerin yönetimleri ulusal iradeyi temsil.etmez. O tür siyasi liderler toplumu ve devleti yönetmeyi ebedi olarak kendilerine verilmiş Tanrısal bir hak olarak görürler. Farklı ekonomik siyasi, sosyolojik, kültürel... fikir ve düşüncelere kapalı dururlar. Bu nedenle özgür düşünce, din ve vicdan özgürlüğü demokrasi, hukukun üstünlüğü, evrensel temel insan hakları, çoğulculuk v.b. gelişmeler ortaya çıkmaz.
11- Halkın devletle iletişimi çoğunlukla tek yönlüdür. Yukarıdan aşağıya doğru halka, fermanlar, buyruklar, yasaklar, emirler gelir. Fakat halkın devletin üst katmanlarına ya da tepe yöneticiye ulaşması, sorunlarını iletebilmesi çok zordur. Sosyal devlet anlayışı çok zayıftır. Genelde halk iyi bir vergi mükellefi ve tükenmez bir asker kaynağı olarak algılanır.
Kıssadan hisse:
Ülkemizi emperyalistlerin kıskacından kurtaran,.bize; dış devletlere karşı tam bağımsızlığa, içeriden ulusal egemenliğe dayalı çağdaş bir cumhuriyet, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti bırakan; özgür aklın ve çağdaş bilimin önündeki engelleri kaldıran, eğitim sistemimizi laikleştıren ve bilimse bir yapıya kavuşturan; siyasi.yönetimin güç kaynağını ve meşruiyetini de ulusal istence ( milli iradeye) bağlayan... Yüce Önderimz M.K. Atatürk'e ne kadar saygı ve minnet duysak azdır.
Çözüm; Yüce Önderimiz M.K.Atatürk'ü tüm yönleri ve devrimleri ile doğru anlamak ve O'nun, yani aklın ve bilimin rotasından hiç ayrılmakta yatiyor.
Halil Çivi. 14.9.2024.