Umut, güven duygusudur. Ümit ise gelecekle ilgilidir. Gelecekte olması istenen beklentidir. Korku; Yaşam sürecinde tehdit olarak algılanan olgu ve olaylara bir tepkidir.

 Korku-umut duygularındaki denge, beyni ve dolayısıyla tüm bedeni etkilemektedir. Bu denkleme göre; korku arttıkça durum kötü, umut arttıkça durum iyileşir

Hayatımız, iniş ve çıkışlarla dolu karmaşık bir süreçtir. Bu süreç içerisinde çeşitli ve güçlü duygularla karşı karşıya kalırız. İnsan doğası, hoşlanma, beğenme ve zevk alma gibi duygulara odaklıdır. İnsanoğlu arzu ve isteklerinin peşinden koşar, onları elde etmek ister. Kendini de güvende hissetmek ister.

Geleceğimizin iyi olmasını arzularız. İşte tam da bu noktada korku devreye girer. Çoğu zaman, korkularımız arzuladığımız şeylerin gerçekleşmemesi endişesinden kaynaklanır. Geleceğe dair belirsizlikler, bizi bilinmeyene karşı tedirgin eder. Bu tedirginlik, hayatımızı yaşanmaz bir hale getirebilir.

Çocukluk korkularımızdan yetişkinlik korkularımıza kadar korkularımızın çoğu öğrenilmiştir. İnsanoğlu sürekli korkuyla yaşayamaz. Sürekli bir gerilim ve endişe hali, hayatı kâbusa çevirir. Hayatı anlamaya çalışarak bu korkulardan uzaklaşabiliriz. Umutsuzluğa kapıldığımızda, bizi motive edecek, güç verecek ve yolumuzu aydınlatacak bir amaca ihtiyacımız vardır. Bu amaç, bize ışık tutmalı ve ilerlememiz için gerekli enerjiyi sağlamalıdır. Ancak amaçsız bir hayat, anlamsız bir hayattır. 

Umutsuzluk ve kopukluk hissi, özellikle gençler arasında büyük bir sorun haline gelmiştir. Ekonomik zorluklar, sosyal hayatın eksikliği ve geleceğe dair belirsizlikler, gençleri hayattan koparıyor ve umutlarını tüketiyor. Ancak bu durumdan çıkış yolu, yine birbirimizde saklıdır. Birbirimize destek olmalı, güçlü bir toplumsal bağ kurmalı ve hayatın anlamını birlikte aramalıyız. Unutmayın, umut her zaman vardır. Yeter ki, doğru yerde arayalım.  Unutmayın ki, bu yolculukta yalnız değilsiniz.

Norveçli yazar Lars Fredrik Handler Svendsen, Korkunun Felsefesi kitabında korkunun temasından ve süratli bulaşıcılığından bahseder. Korkunun karşısına umudu koyar. “Korku bizi aşağı çekerken, umut yükseltir,” der. Korkunun içimizdeki her şeyi yok edebilecek kadar tahripkâr olabileceğini hatırlatır. Korku, insanın varlığını istila eder; içindeki inancı, aşkı, hatta şüpheyi dahi yok edebilir. Birbirine güvenemeyen insanların çoğaldığı toplumlar parçalanır.

 Birlik, güvendir, güçtür, güveni ve umudu filizlendirir.

Saygılarımla…