Sorgulamak zihinsel bir eylemdir. Ne yazık ki toplumumuz tarafından köreltilir. Sosyo-kültürel açılardan gelişmiş toplumlar, aile ve okul, insanın doğasında var olan bu yeteneği geliştirmeye çalışırken, gelişmemiş toplumlar bunu tehlikeli bulmaktadır.

Bizim gibi gelişmemiş toplumlarda sorgulama, farklı gerekçelerle yasaklanır. Gelişmemiş toplumlarda, sıklıkla karşılaştığımız şey, çok soru soran çocukların aileleri, kardeşleri, çevresi hatta öğretmenleri tarafından “Her şeyi sorup durma!” şeklinde azarlanmasıdır. Hâlbuki tam aksine çocuğun sorgulayıcı karakterinin gelişmesi için ona yeni sorular soracak şekilde yanıtlar vermek gerekiyor.

Ünlü Yunan filozoflar Platon ve Aristo’nun hocası olan Sokrates; "sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez" sözüyle sorgulamanın ve düşünmenin değerini çok net bir şekilde ortaya koyar. Söylediği sözün gereğini yerine getirmiş, sorgulamanın bedelini genç yaşta hayatıyla ödemiştir. Sorgulamak ve itiraz etmek her ne kadar insan kalabilmenin temel koşulu ise de aynı zamanda   büyük bedeller ödemeyi de gerektirir. Tarih sayfalarına baktığımızda, çoğunluğun düşüncesine katılmayan, farklı düşünen ve dogmatik değerleri sorgulayan birçok insanın nasıl darağacına götürüldüğünü açık bir şekilde görebiliriz. Örneğin Ene’l hak görüşüyle Hallacı Mansur, gök bilimiyle ilgili düşüncelerinden dolayı Galileo gibi birçok düşünür, şair, bilim adamı, yazar… Hepsinin kaderi ortaktır. Yaşamı sorgulamak bir anlamda özgürlük, bir anlamda da bitmeyecek bir dışlanma ve ötekileştirmeye maruz kalmaktır. Sorgulamak esasen özgürleşmektir. Düşündüğümüzde ve sorguladığımızda, toplum tarafından bize dayatılan fikirlerden, davranışlardan ve alışkanlıklardan kurtulma şansı yakalarız. Fakat insanlar genellikle cezalardan çekindiği için gündelik yaşamı sorgulamayı terk ederler.

Soru sormanın felsefi bir yapısı vardır. Bu felsefi sorular bizim hayatımızla ilintilidir. Sorgulayıcı düşünüşün ana kaynağı Sokrates’tir. Sokrates, sokratik sorgulama tekniği nedeniyle ölüme mahkûm edilmiş olsa da bizlere en temel soru sorma tekniklerini kazandırmıştır.

Carl Sagan der ki ‘’Naif sorular, sıkıcı sorular, kötü ifadeli sorular, yetersiz öz eleştirinin ardından sorulan sorular vardır. Ama her soru dünyayı anlamak için bir çığlıktır. O yüzden aptalca soru diye bir şey yoktur.’’

Fransız filozof ve sosyolog Edgar Morin, Sorun,eğitim almamış olmanız değil, sorun size öğretilenlere inanacak kadar eğitim almış olmanız ancak size anlatılan her şeyi sorgulayacak kadar eğitilmemiş olmanızdır, der. Bu sözlerle eğitimin, bireylere baskın fikirleri ve değerleri sorgulamadan kabul ettirmeye yönelik bir toplumsal denetim etkeni olabileceğine vurgu yapıyor. Sadece öğretileni kabul etmek yerine içinde bulunduğumuz  yaşamı her yönüyle anlamaya çalışmalı ve sorgulamalıyız.

 Günümüz insanının temel problemlerinin asıl nedeni sorgulama yeteneğini yitirmiş olmasıdır. Her ne kadar zor, meşakkatli ve yeri geldiğinde bedelini canı ile ödemesi gereken bir eylem olsa da sorgulamak, insan olabilmenin ve insan kalabilmenin tek yoludur.

Acaba bizler çevremizde olup bitenleri, niye bu halde olduğumuzu, böyle bir yaşamı sorgulasak mı?

Saygılarımla…