16 Mart 1988’de yaşanan Halepçe Katliamı, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturuyor. Saddam Hüseyin rejiminin kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği bu vahşet, binlerce masum insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bugün, Halepçe hâlâ acılarını taşıyor ve dünya bu trajediden ders çıkarmak zorunda.

Bir Kasabanın Kaderi Değişti
Halepçe, Irak’ın kuzeyinde, Kürt bölgesinde yer alan küçük bir kasabaydı. 16 Mart 1988 sabahı, bu sakin kasabanın kaderi bir anda değişti. Irak Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar, kasaba üzerine hardal gazı ve sinir gazı içeren kimyasal bombalar bıraktı. Hiçbir uyarı yapılmadan gerçekleştirilen bu saldırı, sivil halkı hedef aldı.

Kimyasal silahların etkisi korkunçtu. İnsanlar, ciğerleri yanarak, derileri eriyerek ve sinir sistemleri çökerek can verdi. Sokaklar, evler ve parklar, cansız bedenlerle doldu. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar… Kimse bu vahşetten kaçamadı. Resmi rakamlara göre 5.000’den fazla insan hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı. Ancak gerçek sayının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Saddam Rejiminin Acımasız Politikası
Halepçe Katliamı, Saddam Hüseyin rejiminin Kürtlere yönelik sistematik baskı politikasının bir parçasıydı. 1986-1989 yılları arasında gerçekleştirilen “Enfal Operasyonu” kapsamında, binlerce Kürt katledildi, yüzlerce köy yok edildi ve on binlerce insan zorla yerinden edildi. Halepçe, bu operasyonun en acımasız ve sembolik olaylarından biri olarak tarihe geçti.

Saddam rejimi, İran-Irak Savaşı sırasında Kürtlerin İran’la işbirliği yaptığını iddia ediyordu. Halepçe’ye yönelik kimyasal saldırı, bu iddiaya karşı bir cezalandırma hareketi olarak planlandı. Ancak bu saldırı, sadece bir askeri operasyon değil, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtu.

Uluslararası Toplumun Sessizliği
Halepçe Katliamı, uluslararası toplumun gözleri önünde gerçekleşti. Ancak dünya, bu vahşete karşı sessiz kaldı. Soğuk Savaş’ın son yıllarında, Batılı ülkeler Saddam Hüseyin’i İran’a karşı bir denge unsuru olarak görüyordu. Bu nedenle, Irak’ın Kürtlere yönelik zulmüne karşı etkili bir adım atılmadı.

Katliamın ardından, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar Saddam rejimini kınayan açıklamalar yaptı, ancak somut bir eylemde bulunulmadı. Kimyasal silahların kullanımına rağmen, Irak’a yönelik yaptırımlar veya askeri müdahale gündeme gelmedi. Bu sessizlik, Halepçe’nin acılarını daha da derinleştirdi.

Adalet Arayışı ve Tarihi Yargılama
2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından, Halepçe Katliamı’nın sorumluları yargı önüne çıktı. Saddam Hüseyin, 2006 yılında idam edildi. Ancak Halepçe Katliamı’nın doğrudan sorumlusu olan Kimyasal Ali lakaplı Ali Hasan el-Mecid, 2010 yılında idam edilene kadar yargılandı ve suçlu bulundu. Bu yargılamalar, katliamın uluslararası alanda bir insanlık suçu olarak tanınmasını sağladı.

Halepçe’nin Mirası: Unutma, Unutturma
Bugün, Halepçe Katliamı’nın üzerinden 35 yıldan fazla zaman geçti. Ancak bu acı, hâlâ taze. Halepçe’de hayatını kaybedenler, her yıl düzenlenen anma törenleriyle hatırlanıyor. Kasaba, kimyasal silahların yıkıcı etkilerini gösteren bir anıta ev sahipliği yapıyor.

Halepçe, sadece bir trajedi değil, aynı zamanda insanlık için bir uyarıdır. Bu katliam, kimyasal silahların yasaklanması, insan haklarının korunması ve uluslararası toplumun sessiz kalmaması gerektiğini bize hatırlatıyor. Halepçe’nin acıları, gelecek nesillere aktarılmalı ve benzer trajedilerin bir daha yaşanmaması için mücadele edilmelidir.

Son Söz
Halepçe Katliamı, insanlık tarihinin kara lekelerinden biridir. Bu acı, unutulmamalı ve unutturulmamalıdır. Halepçe’de hayatını kaybeden masum insanlar, adalet ve barış için verilen mücadelenin bir parçası olarak anılmaya devam edecek. Bugün, dünya Halepçe’den ders almalı ve insanlığa karşı işlenen suçlara karşı sessiz kalmamalıdır.

Halepçe’yi unutma, unutturma…

Bu makale yapay zeka tarafından oluşturulmuştur