A-Siyasi Kırlenme ya da Yozlaşma Nedir?
Siyasi kirlenme, bir ülkedeki siyaset yapma ve toplumu yönetme süreçlerinin ahlaki-etik, vicdani, hukuki, anayasal, yasal ve insani
değerlerden ve adaletten uzaklaşarak giderek yozlaşması ve siyasi bireysel çıkar ilişkilerinin ön plana çıkmasıdır. Demokrasinin zayıflaması, insan haklarının gözardı edilmesi, toplumsal, dinsel, siyasal, kültürel, sanatsal, ekonomik ve yönetsel kurumların çıkar sağlamak makam edinmek ve zenginleşmek için kullanılması, hukuki ve ahlaki rotasından sapmasıdır. Genel olarak, siyaset sosyolojisine göre siyasal kirlenmeyi siyasal yozlaşma, siyasal yozlaşmayı da siyasal çürüme takip eder. Tarihsel verilere göre bir çok devlet böyle batmış ve tarih sahnesinden çekilmiştir. Hitler Almanyası bu çürüme ve batışın ilginç bir örneğidir.
Bir toplumdaki siyasi aktörler ve figürler, her türlü söylem, tutum ve davranışları ile topluma ve özellikle de gençlere her açıdan örnek ve model olma sorumluluğu taşırlar. Bir toplumdaki bireyler ve özellikle de gençler, siyasi iktidar gücünü elinde tutan her alanda ve kademedeki siyasi yönetim aktörleri ve figürlerini taklit etme eğilimindedir. Balık baştan kokar; eğer siyasiler ahlaksıs, adaletsiz... ve hukuk dışı yollara bulaşır, işlerini yalan, iftira ve halkı aldatmalarla sürdürürlerse bireyler, aileler ve toplum da daha güçlü bir şekilde ahlak, adalet ve hukuk dışı yollara sapmayı kendince meşrulaştırmış olurlar. Sonuşta, devlet erki siyasal bozulma, kirlenme, yozlaşma ve çürüme rotasına girmiş olur...
B- Başlıca Siyası Kielenme ve Yozlaşma Yolları Nelerdir?
Genelde bir ülkedeki siyasi kirlenme ve yozlaşmanın bir çok yolu vardır. Fakat bu yolların hepsinin temelinde kamusal çıkarlarları gözardı eden, tersine bireysel ve dar bir grup ya da yandaş çıkarlarını siyasi yönetimin merkezine taşıyan zihniyet kirlenmesidir. Dinı, ahlakı, hukuku ve siyasi gücü bireysel ve oligarşik çıkar gruplarını korumak için kötüye kullanmayı alışkanlık haline getirmektir.Siyasi iktidar gücünü, ahlak, hukuk ve adalet ilkelerini hiçe sayarak bir zenginleşme aracına dönüştürme iradesidir. Bu dönüştürme isteğinin başlıca ana araçları şunlardır.
1- Yolsuzluk yapmak ya da bazı oligarşik paydaşlarının yaptıkları yolsuzluklara göz yummak, hatta yolsuzluklara yasal zemin hazırlayan yasa ve yönetmelik düzenlemelerine gitmek. Bir başka deyimle de minareyi çalmadan önce kılıfını hazırlamak...
2- Nepotizme sarılmak. Eş, dost, ahbap, kandaş ve yandaş kayırmacılığı yaparak, ahlak, hukuk, adalet ve liyakatı gözardı etmek. Toplumun bütünü yerine, iktidar destekçisi dar bir oligarşik azınlıĝı desteklemek
3- Kamuoyunu doğru haber almaktan alıkoymak ve muhalefetin sesini kısabilmek için her türlü görsel ve yazılı basını manipüle ederek siyasi iktidarın sözcüsü durumuna getirmek. Eğer varsa, muhlif medya gücününü baskılar, cezalar ve kapatmalarla yıldırmak. Etkinliğini azaltmak.
4- Siyasi iktidar yararına olan lobicilik hareketlerini doğrudan ya da dolaylı yollardan desteklemek. Örneğin yandaş sermaye gruplarını, dinsel tarikat ve cemmat kurulusarını, sarı sendikacılığı ve benzeri sivil toplum kuruluşlarını açık ya da örtülü araçlarla ödüllendirmek.
5- Açık ya da örtülü seçim usulsüzlükleri ve seçim hilereine başvurmak. Kamu gücünü, seçimde fırsat eşitliğini bozacak şekilde kötüye kullanmak.Böylece halkın özgür seçimine dayalı milli iradeyi ve demokratik meşruiyeti iktidar yararına çarpıtmak.
6- Popülizm ( halk avcılığı, beyin yıkama) ve Demogoji Yapmak.
Halkın, din, vatan, bayrak...ve benzeri ortak kutsal değerlerini seçime meze yapmak. Çoğunluk lehine iç ve dış düşmanlar üretmek. Toplumdaki etnik, dinsel ve dilsel farlı geruplar arasında tamiri zor fay hatları oluşturmak. Rakip siyasiler için yalanlar ve iftiralara başvurmak.
C- Siyasi Kirlenme ve Yozlaşmanın Belirti ya da Sonuçları Neler Olabir.
Bu belirti ve sonuçlar özet olarak şöyle sıralanabilir.
1- Toplumun siyasilere, siyasilerin şahsında devlete, adalete, anayasaya, yasalara, yargıya, kolluk kuvvetlerine, tüm kamu kurumları ve kamu görevlilerine olan güveni tamir edilemez biçimde sarsılabilir.
Çoğu insan kendi gücüne, ya da çete-mafya gibi yasa dışı güçlere dayanarak kendi hakkını zor kullanarak kendi alma ( ihkakı-hak) yoluna gider. Halbuki bir toplumda, yasalar çerçevesinde zor kullanma hakkı ve yetkisi sadece devlet tekelindedir. Hiç kimsenin eşlerine, çocuklarına, iş ortaklarına, komşularına, arkadaşlarına, hiç kimseye karşı zor kullanma, zarar verme hakkı ve yetkisi yoktur.
Bir toplumda çete-mafya...ve benzeri örgütlerin yaygınlığı, insanların, haklarını aramak için kolluk güçleri ve yargıya başvurmak yerine bizzat kendilerince cebir ve şiddet kullanmaları ve katliam yapmaları, örneğin kadın cinayetleri ne kadar yaygınsa o toplumda devletin adil otoritesi o kadar zayıf demektir.
2- Bir toplumda, siyasi iktidarın siyasi, ekonomik, idari, kültürel ve sanatsal faaliyetleri ne kadar şeffaf, gelir ve harcama işleri ne kadar düzenli, denetime ve hesap vermeye ne kadar açık.ise siyasi yozlaşma ve kirlenme o.kadar azdır. Tersine, eğer bir siyasi iktidarın faaliyetleri, harcamaları, satınalmaları, ihaleleri, yatırımları...ve kullandığı finansal fonlar ne kadar yargı ve meclis denetiminin dışındaysa, halkın bu konularda doğru bilgiye ulaşma yolları ne kadar kapalıysa siyasi kirlenme, yozlaşma ve hatta çürüme olasılığı okadar fazla demektir.
Böyle durumlarda sadece siyasi iktidarın değil ; mevcut siyasi rejim ve hukuk sisteminin, yani anayasal ve yasal yapının da sorgulanması ve kirlilik üreten bir sistemden kurtarılması gerekir.
3- Yasama yürürütme ve yargı erkinin tek elde toplanması, kuvvetler ayrılığının ortadan kalkması, kuvvetler arası denge ve denetleme yollarının kaybolması hem demokrasinin hem adaletin, hem hukukun ve hem de ahlakın kirlenmesi, siyasetin yozlaşması ve çürümesine uygun bir zemin hazırlar. Eğer bir gölü besleyen temiz su kaynakları yoksa ve gölden su boşaltan akarlar da mevcut değilse o göl zamanla bataklığa dönüşür ve giderek kurur. İktidarlar da böyledir. Eğer bir İktidarın gelirleri harcamaları ve faaliyetleri şeffaf ve denetlenebilir değilse o iktidar topluma karşı sorumluluk kabul etmiyor anlamına gelir. İlke olarak, zaten kapalı siyasi sistemler kirlenme ve yozlaşmaya uygun bir zemin hazırlacak bir yapıdadır.
4- Kirlenmenin arttığı siyasi iktidarlarda usulsüzlük ve yolsuzluklar yaygınlaşır. Rüşvet alıp- verme, kandaş, arkadaş, yandaş kayırma, liyakattan ayrılma...olağanlaşır. Eğer liyakat dikkate alınmazsa, çok çalışmanın, uzmanlaşmanın ve üstün başarı kazanmanın önemi kalmaz. Eğer liyakat işe yaramazsa, eğitim de önemini kaybeder.
5- Siyaset yozlaşınca, ülkedeki eğitim sistemi, ana okulları ve üniversiteler dahil tüm eğitim kurumları, ders konuları, program içerikleri ve ders kitapları devletin ve toplumun değil; gederek siyasi iktidarın ideoloji üretme aygıtına dönüşür. Öğreticiler de zamanla bu ideolojik aygıtın değirmenine su taşımaya başlar ve siyasi kirlenmeye katkı sunmak zorunda kalırlar.
6- Kırlenmiş siyasi rejimlerrde, hukukun üstünlüğü, anayasanın kesin bağlayıcılığı, evrensel ahlak kurallarının vazgeçilmezliği, gerçek demokrasilerin erdemi, temel insan hak ve özgürlüklerinin dokunulmazlığı, yasalar karşısında eşitlik, aklın ve bilimin yol göstericiliği ve toplumsal açıdan nimet ve külfetlerde adalet...giderek önemini kaybeder.
Gelecekten ve siyasetin normele dönmesinden umut kesilir
D- Çözüm Nedir ya da Kirlenme Nasıl Önlenebilir?
Çözüm yolu şudur. Sistem deki sorunlar ya da arızalı yerler belli olduğuna göre:
a- Eğer sorun siyasi rejim ya da sistemde ise sistem ya da rejimi tamir etmek, tamir edilemiyorsa demokratik yolla, oydaşarak sistemi yeniden düzenlemek.
b- Eğer sorun rejim ya da siyasi sisdemde değil de, siyasi iktidarın yanlış ve kirlilik üreten siyasi yaklaşımındaysa, yine demokratk yollarla ve oydaşarak siyasi iktidarı değiştirmek.
c- Eğer sorunlar hukuki, yasal eksiklik ve yanlışlıklardan kaynaklanıyorsa hukuk sistemini düzeltmek.
d- Eğer sorun eğitim sisteminin ürettiği yanlışlıklar, çağ ve akıl dışı toplumsal, ekonomik ve kültürel yanlış zihniyetten kaynaklanıyorsa o zaman da, a'dan z'ye eğitim sistemini çağın gereksinimleri ve gereklerine uygun duruma getirmek.
e- En doğru olanı ise, a,b, c ve d şıklarının dördü üzeri iyice düşünmek ve sonra da gereğini yapmak.
Son söz. Hacıbektaş Veli diyor ki ; " Eğer yuyacak pak değilse yunacak pak olmaz." Ya da yıkayıcı temiz değilse yıkanılan temiz olmaz.
Temiz siyaseti ve temiz toplumu ancak ve ancak ÇAĞDAŞ VE TEMİZ ZİHNİYET sahibi toplumlar ve siyasi iktidarlar üretebilir.