Sosyolojik açıdan;  bir ülkedeki toplumsal ya da sosyal kirlenme; o ülkedeki genel geçer olağan değerler sisteminin, davranış kurallarının ve var olan kültürel normlar ve  insanî bağların giderek yozlaşması, önemsizleşmesidir. Bu kötü gidişin toplumun çoğunluğu tarafından kanıksanması ve olağanlaşmasıdır. Genel toplumsal zihniyetin  ahlaki, hukuki , kültürel ve insani ...açılardan olağan rotasından sapmasıdır. Bir başka betimleme ile de, her konu ve her alanda gündelik yaşamı belirleyen topyekün genel zihniyet çürümesidir.Ülke ve kamu çıkarlarının erozyona uğraması; buna karşın yasa dışı bireysel bencillik ve çıkarların  ahlak, hukuk ve yargı engeline takılmadan elde edilir duruma gelmesidir. Bireyler, aileler gruplar...arasındaki ilişkilerin giderek yozlaşması, kirlenmesi ve çürümeye başlamasıdır. 

Sosyolojik açıdan; bir ülkedeki toplumsal bozulma, yozlaşma ve çürüme ile, o ülkedeki hukuki siyasi örgütlenme ile yönetim adaleti ve kalitesi arasında kaçınılmaz, zorunlu bir neden- sonuç ilişkisi vardır. Eğer bir ülkedeki siyasi yöneticiller ahlak, adalet ve hukuk normlarından saparak yolsuzluk, kayırmacılık, rüşvet, rant kollama, dışlama,  liyakatsızlık..ve benzeri yanlış ve kural dışı tutum ve davranışlar içine girerlerse, bireyler ve çesitli toplum.katmanları da bu siyasi aktörler  ya da figürleri taklit etmeye başlar.  Kendileri de haksız filler ve hukuksuz davranışlara alışan bireyler, aileler ve  toplumlar, giderek  siyasi iktidarların haksız, hukuksuz, adaletsiz ve hatta ahlak dışı tutum, uygulama ve davranışlarını  hoş görmeye alışırlar.Yani  balık baştan kokar; fakat gövdeyi de kokutur.Siyasetçilerin adalet, hukuk ve ahlak anlayışındaki kirlenmelerle toplumsal kirlenmeler eşitlenir. 

Bir ülkede, sosyolojik açıdan  gözlenebilen başlıca  toplumsal kirlenme  ya da çürüme belirtileri kısaca şöyle sıralanabilir.

 1- Ahlaki ve insani değerlerin giderek zayıflaması. Adaletten ve hukuktan sapma. Yargı erkinin güvenirliğini yitirmesi. Devlet yönetimindeki siyasi erkin,  adaleti ve güvenliği sağlayacağına karşı oluşan inançsızlık ve güvensizlik.

 2- Dürüstlükten sapmanın, yasa ve kural tanımamanın cezasız kalması. Ahlak ve adalet ilkelerine kayıtsız kalmanın yaygınlaşması. Bireyler ve kurumların  ahlak, hukuk ve adalet dışı eylemlere sapmalarının yagınlaşması.

3- Sosyolojik açıdan, doğru bireyselleşmiş ve doğru özgürleşmiş; ailesine, çevresine, ükesine ve toplumuna karşı sorumluluk duyan insanlarve yöneticiler yerine,  toplumda aşırı bencilleşen, hiç bir kural ve yasa tanımayan  ve sorumluluk taşımak istemeyen bireyler ve insan tiplerinin yaygınlaşması.

 4-  Ülkedeki suç oranları ve suçlu sayısının artması.  Yolsuzluk, hırsızlık, zorbalık, gasp, insan öldürme, uyuştucu madde ticareti ve  kullanımının hızlanması, mafyatik ilişkiler ağının...ve benzeri faaliyetlerin gözle görülür olarak çoğalması ve yaygınlaşması.

5- Toplumdaki; etnik, dinsel, mezhepçi, siyasal, ideolojik, cinsiyetçi, bölgeci...ve benzeri fay hatlarının çoğalması; sosyal ayrışma ve kültürel bölünmelenin belirginleşmesi. Demokrasiden uzaklaşma. Etnikçilik ve dinbazlık dozunun yükselmesi.

 6- Bireyler, aileler, ve ülkede mevcut olan  çesitli toplumsal gruplar ve katmanlar arasındak hoşgörü, duygudaşlık ( empati)  işbirliği ve dayanışmanın kaybolması. Toplumsal birlik ve bütünlüğün zayıflamaya ve çözülmeye başlaması.

Bir ülkedeki toplumsal kirlenme ve çürümeyi doĝuran  başlıca ana faktörler olarak da şunlar sayılabilir.

 1- Özgür akıl ve deneysel bilimden uzaklaşmak. Dünyayı sadece teokratik, ferodal, töresel, ve geleneksel değerlerle algılamak.

Cağın evrensel normları ve değerler dizelgesini dışlamak. Bu nedenle tarihsel gerçeklere ve çağın gereklerine aykırı olarak idealleştirilen çağ dışı rejimler  ya da yeni ideolojik arayışlar içine girmek.

 2- Eğitim  sisteminin rasyonellikten kopması, bozulmas, çağın gerisinde kalması, hatta  gerilemesi, fırsat eşitsizliklerin çoğalması, bireysel liyakat ve yeteneğin işe yaramaz duruma gelmesi, başarıyı ödüllendirme  motivasyonunun kaybolmasi  nepotizmin ( aile ve arkaş kayırmacılığı) çoğalması.

3- Ahlakın, adaletin,  hukukun, anayasal düzenin, yargının aşınması. Toplum çoğunluğunun, özellikle de aydınların, kendi insani, hukuki, siyasi, mesleki...geleceklerinden umutsuzluğa düşmeleri. Bireysel ve toplumsal geleceğin belirsizleşmesi.

4- Üretim yetersizliğinden ve maddi refah düşüklüğünden kaynaklanan sorunlar.Aşırı ekonomik dengesizlikler ve alt-üst oluşlar. Bireyler, aileler, çeşitli toplumsal katmanlar ve sınıflar arasındaki gelir farklarının ve yaşama standarlarının tahhammülü zor bir kerteye düşmesi.  Yaygın işsizlik ve  kronikleşen aşırı enflasyonun oluşturduğu ekonomik yıkımlar. Gelir dağılımının  bozulması. Zenginler aşırı olarak zeginleşirken , halkın fakirleşmesi, toplumsal birlik ve dirliğin güvencesi olan orta sınıfın yok olup yoksullaşması.

5- İç ve dış dinamiklerden kaynaklanan demokrafik baskılar. Hızlı ve düzensiz kentleşme. Konut,  eğitim ve sağlık sorunlarının oluşturduğu sosyal ve ekonomik dengesizlikler. Ayrıca ülke  dışı kaynaklardan hızlanarak gelen ve ülkenin güvenlik ve demografik yapısını bozmaya yönelik göçmen nüfus haraketleri

6- Şeffaf olmayan, çağdaş ölçüler ve yöntemlerle, niteliksel ve niceliksel olarak denetlenemeyen,  halktan toplanan vergilerin  ve sayıları giderek çoğalan finansal kamu fonlarının nerelere,  nelere ve niçin harcandığının hesabını vermeyen siyasi ve yasal düzenlemeler her türlü yolsuzluklara ve dolaysıyla da toplumsal kirlenme ve  çürümelere uygun bir zemin hazılamış olurlar. Şeffaflık ve denetim, demokratik hukuk devletlerinin olmazsa olmazı konumundadır.

Sadece, kendilerini Tanrının vekili kabul eden sultani ve diktoryal yönetimlerde halka hesap verme yoktur. 

 Son söz, ya da çözüm yolları nedir? 

Tanı koymak ya da teşhis tedavinin yarısı; hatta anahtarıdır. Çıkış yolu, son altı  maddede konulan tanıları tersine çevirmektir. Özgür aklı, deneysel bilimi, çağdaş eğitimi,  sosyal, adaleti, hukukun üstünlüğünü ,yargı bağımsizlığinı egemen kılmaktır. Üretim ekonomisine geçmektir.Ekonomik dengesizlikleri, işsizliği, enflasyonu olağan sınırlara çekmektir. Gelir dağılımı adil duruma getirmektir. Orta sınıfı yeniden güçlendirmektir

Demografik hareketlerde de  ulusal güveniliği tehlikeye atmaktan ve demografik dengesizliklerden kaçınmaktır. Şeffaf ve çağdaş yöntemlerle halka   hesap  vermektir.

30 Ekim 2024 Halil Çivi.