Geçtiğimiz günlerde TRT ekranlarında sunucunun Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye yönelttiği; “Dövize endeksli TL mevduat sistemine talep nasıl?” Sorusuna “Rakamlar çok iyi. Gözlerimin içine bakar mısınız Gülçin Hanım. Ne görüyorsunuz gözlerimde” yanıtını vermişti.

Bakan Nebati’yi dinlerken bizim Temel’in fıkrası geldi aklıma:

Bir gün Temel televizyonda film izliyormuş…

Filimde adam yanındaki kadına;

“Gökyüzünde ne görüyorsun Hayatım?”

“Aşkımızı” demiş kadın. Adam tekrar sormuş;

“Peki, gözlerimde ne görüyorsun” demiş.

“Sevgimizin ateşini” demiş kadın.

Bu sahneden çok etkilenen Temel, hemen mutfakta bulaşık yıkayan Fadime’nin yanına gitmiş ve sormuş:

“Gökyüzünde ne görüyorsun?”

Fadime;

“Bulut”

“Gözlerimde ne görüyorsun?”

“Çapak” demiş Fadime.

*

Gülçin Hanım, bizim bakanın gözlerine bakıp ne gördü bilmem ama bizim bir kısım Malatyalı hemşerimiz, gökyüzündeki yalancı baharın maviliklerine aldanıp, Bakanımızın gözlerinde umut ışığı gördükleri için, davul zurna çalıp, halaya kalktılar.

Tatlıcımız aşka gelip bedava tatlı dağıttı.

Hükümetimiz de, baktı ki davul zurna eşliğinde millet halaya durmuş, tatlıcımız da millete bedava ikramda bulunuyor…

Milletin işi tıkırında…

Hazine tamtakır.

Hadi millet eller cebe dedi.

Zammı otomatiğe bağladı.

*

Sakın kızıp, sinirlenmeyin, keyfinize bakın, bu zamlar bizim geleceğimize yatırım!

Vur davulcu davula…

Haydi millet halaya…

ZAM! ZAM! ZAM!

Sorma ucuzluk ne zaman diye…

Sende boş durma tatlıcı…

Nerde kaldı bizim ikramlık tatlılar…

Görmüyor musun Bakan’ın gözündeki ışıltıyı…

Bütün zamlar bizim geleceğimiz için!

*

Adamları davulla- zurnayla yoldan çıkarıyoruz…

Sonra da bağırıyoruz.

Yeter bu kadar, ZAM diye.

*

Ah bir görebilsek Fadime gibi…

Gözlerindeki çapağı!

Diyebilsek milletçe gözlerinin içine baka baka…

Yetti artık bu kadarı da…

Bıçak kemiğe dayandı…

Sizin çocuklar denizde gemicikler yüzdürüyorken…

Benzine, motorine yaptığınız zam yüzünden, biz karada arabalarımızın tekerini döndüremiyoruz.

Traktöre pulluk takıp, tarlayı süremiyoruz.

Gübreye yaptığınız zam yüzünden tarlada tohum, Bahçede ağaç aç!

Ekmeğe yaptığınız zam yüzünden evde çocuk aç!

*

Yirmi yıl, koca yirmi yıl kardeşim, seksen yıl yaşayabilirsen, tam ömründen, çalınan yirmi yıl!

Dile kolay!

Ömrünün dört de biri.

Ve bu sürede;

Onlar sefa sürerken…

Senin hissene düşen;

Yoksulluk, yokluk, açlık ve işsizlik!

*

Yirmi yılın sonunda hala model arıyorlar, ülkeyi düze çıkartmak için…

Onlara yirmi yıl yetmedi, bir yirmi yıl daha istiyorlar senden!

*

Bizden yirmi yıllık ömrümüzü çalıp, bu kadar olan biten karşısında, hala gözümün içine bakın anlarsınız, diyebiliyorlarsa…

Yirmi yılın sonunda hala bize umut satmaya çalışıyorlarsa…

Cumhuriyet boyunca biriktirdiğimiz değerlerimiz, sudan ucuza satılıyorsa.

Yandaş şirketlerin gelecek kırk yılını kurtarmak için, limanlarımızın sözleşmesi, ihalesiz kırk yıl daha uzatılıyorsa…

Çocuklarımızın gelecek kırk yılı karartılıyorsa…

Kaşıkla verdiklerini, kepçeyle geri alıyorlarsa…

Canım kardeşim kızma onlara biraz da kendini sorgula…

Bak yine iş bize kaldı…

Bakan yardımcısı Murat Zaman:

“Şimdi dua zamanı, dua edin de tutsun Kur Korumalı Mevduat sistemi, oynaklık azalsın diyor!”

*

Döviz bu, çok oynak, sakın şaşırıp da davul çalıp halaya durmayasınız!

Bir davul çalıp halaya durdunuz, zamları yerinden oynattınız.

Birde tekrar kurları oynatmayasınız!

Adamlar zorla tutuyorlar!

Zaten bahaneye bakıyor…

Sonra tutamayız dövizi!

*

Duydunuz!

Bizim işimiz duaya kaldı…

Siz sesinizi çıkartmayın, dua edin…

Bir de arada Bakan’ın gözlerine bakın!

Ne görüyorsanız, Fadime gibi, çekinmeden yüzüne söyleyin!