Küresel Gazeteciler Konseyi ile ilgili bir çalışma için Tunceli’ye giden Duran Özkan’a ben de katılıyorum. Tunceli’ye gitmek üzere 09.30’da yola çıkıyoruz; hava bulutlu ve kasvetli, yol boyunca gördüğümüz kayısı ve badem çiçekleri bir nebze de olsa havanın kasvetini dağıtıyor. Elazığ üzerinden Pertek feribotuna binip, Keban Barajında yol alırken, Pertek Kalesi’ni seyrederek Pertek’e geçiyoruz. Tam 2 saat 40 dakika süren yolculuğun ardından Tunceli’ye varıyoruz. Arabamızı park edip, Tunceli’de gündem belirleyen, patronunun ve çalışanlarının tamamının kadın olmasıyla ünlü Tunceli Emek gazetesini ziyaret ediyoruz.

Gazetenin sahibi Hüsniye Karakoyun bizi kapıda güler yüzle karşılayıp içeri buyur ediyor. Yaklaşık 19 yıldır yayın hayatına devam eden gazetenin kurucusu Hüsniye Karakoyun’la Tunceli, Emek gazetesi ve basının sorunları üzerine sohbet ediyoruz...

Tunceli Emek gazetesinin sahibi, yazı işleri müdürü, muhabirleri, dağıtımcısı hatta matbaacısı bile kadınlardan oluşuyor.

Öğretmenlik mesleğinden istifa ederek, memleketi Tunceli’de bir gazete çıkarmaya başlayan Hüsniye Karakoyun, kadın çalışanlarıyla 19 yıldır yayın hayatını sürdürüyor.

Tayininin Tunceli’ye çıkmasının ardından üç kız kardeşiyle birlikte burada haftalık bir yerel gazete çıkarma kararı aldığını belirten Karakoyun, “Tunceli Emek gazetesi ismiyle haftalık yerel bir gazeteyle yayın hayatına başladıklarını, ilk zamanlar büyük zorluklarla mücadele ettiklerini,” söyledi.

İlk başladıklarında matbaalarının olmadığını söyleyen Karakoyun, “Tunceli’de yayın yapan diğer iki gazete bizi rakip gördüklerinden, gazetemizi matbaalarında basmak istemediler. Yaklaşık altı ay her hafta gazetemizi Elazığ’da basmak zorunda kaldık. Bizim için zorlu bir süreç oldu ama sonunda zoru başardık.” diyor.

Zorlu bir mücadelenin sonunda, kendi matbaalarını açtıktan sonra günlük gazete çıkarmaya başladıklarını belirten Karakoyun, “Bu süreç zor ve çok meşakkatliydi. Her türlü zorluğa rağmen gazetecilik mesleğinin etik değerlerinden ödün vermeden, kendi emeğimizle bu gazeteyi var ettik. Kadınlarla çıktığımız bu yolda kadınlarla devam ediyoruz. Bu yolda hiç kimsenin yandaşı olmadık, sadece vatandaşın sorunlarının yandaşı olduk. Bu nedenle Tunceliler, ‘Emek Gazetesi’ yazarsa sorunlarının çözüleceğine inanıyor,” diyor.

İkram edilen kahveleri içtikten sonra Hüsniye Karakoyun, “Tunceli’ye kadar geldikten sonra Munzur Vadisini görmeden olmaz, isterseniz Munzur Çayı kenarında bir restoranda yemek yeriz, sohbete orda devam ederiz.” diyor.

Munzur Çayı kenarında bir restorana gidiyoruz. Munzur Çayı bu sene yağışların bol olması nedeniyle debisi yüksek ve çamurlu akıyor.

Yazın berrak suyu ile insana huzur veren Munzur Çayı bu haliyle insanı ürkütüyor! Yemek siparişimizi veriyoruz. Yemek yerken bir yandan da sohbetimize devam ediyoruz. Hüsniye Hanım, “Tunceli’de yaşamayı seviyorum, güvenli bir yer, hele hele de kadınlar için, gece geç saatlerde bir kadın Tunceli caddelerinde güven içinde tek başına rahatsız edilmeden dolaşabiliyor. Bu güzelliğinin yanında, tabii sıkıntısı da var; burada kalifiye eleman sıkıntısı çekiyoruz. Tunceli küçük bir yer, iş olanakları kısıtlı bu nedenle kalifiye elaman burayı terk ediyor… Şu an kalifiye elmana ihtiyacım var ama bulamıyorum eğer, Malatya’dan Tunceli’ye dönmek için iş arayan kalifiye elemanla karşılaşırsanız, lütfen bizimle iletişime geçmesini söyleyin.” diyor

Yemekten sonra Munzur Çayı boyunca kısa bir gezinti yapıyoruz. Munzur Vadisi Milli Parkı içindeki Tunceli halkının inanç merkezlerinin başında yer alan Ana Fatma ziyaretinde durarak, ziyaretin altından akan kaynak suyundan içiyoruz.

Ana Fatma Ziyareti

Ziyarete gelenlere mum satarak geçimini sağlayan kadından mum alıyoruz. Mumu, yanan mumların ateşiyle yakmaya çalıştığımı gören Hüsniye Hanım,”Başkasının ateşiyle değil, kendi ateşimizle yanalım” diyor. Bize uzattığı kibritle mumu yakıp ziyaretteki yerine koyuyoruz.

Ana Fatma Hz.Muhammed’in kızıdır. Efsaneye göre Ana Fatma , Cebrail ile cennete gider ve cennette oynayan yeşil ve kızıl başlı iki çocuk görür. Bunların kim olduğunu sorduğunda, doğacak çocukları olduğunu öğrenir. Neden farklı renkte olduğunu sorduğunda ise, yeşilbaşlı olanın Hasan olduğunu ve zehirlenerek öldürüleceğini; kızıl başlı olanın da Hüseyin olduğunu ve Kerbela’da şehit edilerek öldürüleceğini öğrenir. Anlatıya göre cennetten çıktıktan sonra Ana Fatma oğullarının yasını tutar. Ana Fatma’yı ziyaret edenler Hz. Fatma’nın yasına ortak olurlar, mumlar yakarak ona dua ederler.

Doğa açısından da zengin olan Ana Fatma Ziyareti’nde zengin bir fauna ve flora var.

Ana Fatma Ziyareti’nden sonra tekrar Tunceli şehir merkezine dönerek, Tunceli Emek gazetesine uğruyoruz. Kısa bir sohbetten sonra Hüsniye Hanımın ilgisine teşekkür edip, Malatya’ya dönmek üzere yola çıkıyoruz.

Tunceli’ye ne zaman gidilir

Tunceli, sarp dağların arasına saklanmış gerçek bir Anadolu hazinesi… Muhteşem doğası, değişen çehresi ile görülmeye değer bir yer. Bizim gibi bu mevsimde giderseniz, doğanın size sergilediği o muhteşem görsel şölenden mahrum kalırsınız.

Tunceli’nin baharla uyanan, insanı büyüleyen doğal güzelliğini görmek istiyorsanız, Tunceli’yi mayıs ayında ziyaret etmeniz gerekir. Doğal görsel şölen eşliğinde, Munzur Vadisindeki Munzur çayı üzerinde zipline ve rafting gibi etkinlikler de yapabilirsiniz.