Son bir haftada ülkede yaşanan önemli gelişmeler, ulusal gündemin ağırlığını artırmış durumda. Yerel sorunlar her ne kadar günlük yaşamımızı etkileyen önemli unsurlar olsa da ülke genelinde cereyan eden olaylar ve siyasi kararlar, toplumun genel seyrini doğrudan etkiliyor. Bu bağlamda, yerel gündeme kısa bir ara vererek, ulusal ölçekte daha geniş bir perspektifle değerlendirilmesi gereken konulara odaklanmak, hem ülke içindeki dinamikleri anlamak hem de gelecekteki stratejileri belirlemek açısından elzem hale gelmiştir. 

Sıkışmışlıklara Mahkum Edilen Dış Politika ve Bahçeli’nin Şaşırtıcı Çıkışı 

Türkiye’nin dış politikası, özellikle son yıllarda jeopolitik ve ekonomik sıkışmışlıklarla karşı karşıya. Bir yandan Batı ile olan NATO üyeliği ve AB üyelik süreci gibi tarihsel bağlar, diğer yandan Rusya, Çin ve Orta Doğu ülkeleriyle kurulan alternatif ilişkiler, Türkiye’yi dengeli bir dış politika yürütmeye zorluyor. Suriye iç savaşı, mülteci krizi, Doğu Akdeniz’deki enerji gerilimleri ve ABD ile olan S-400 anlaşmazlığı, Türkiye’nin diplomatik manevra alanını daraltan başlıca sorunlar arasında yer alıyor. 

Yakın zamanda Türkiye için en büyük tehlikenin Ortadoğu’da olduğu ise kabul görmüş bir gerçek olarak duruyor. Tam da bu noktada içerde ve dışarda kamuoyunun hazmetmekte zorlanacağı bazı hamleler ortaya sürüldü. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bölücü terör örgütü liderine ‘umut hakkı’ ve DEM parti grubunda silah bırakma çağrısı yapmasına dair çıkış, DEM Parti üyelerini dahi şaşırtmış durumda. Devletin terörle mücadelesinde taviz verilmemesi gerektiğini sıklıkla dile getiren Bahçeli ne oldu da radikalin dâhi hafif kalacağı bu çıkışı yaptı.

Bunu birkaç başlıkla değerlendirmek gerekiyor: 

Yaklaşan ABD Seçimlerini Donald Trump Önde Görünüyor 

Donald Trump, 2024 ABD başkanlık seçimlerinde güçlü bir aday olmaya devam ediyor. Yasal zorluklarla karşılaşsa da, kampanya mitinglerine büyük destek alıyor. Anketler, Trump ile rakibi Kamala Harris arasında sıkı bir yarış olduğunu gösteriyor. Özellikle ekonomik ve sınır güvenliği konularında Trump, seçmenlerin dikkatini çekiyor.

Eğer Donald Trump 2024 seçimlerini kazanırsa, Orta Doğu’da muhtemelen daha agresif bir dış politika görebiliriz. Trump, önceki döneminde İsrail’e güçlü destek vermiş, İran’la nükleer anlaşmadan çekilmiş ve bölgedeki ABD askeri varlığını artırmaya çalışmıştı. İkinci döneminde de benzer bir çizgi izleyebilir. İsrail-Filistin çatışmasında İsrail yanlısı bir tutum sürdürmesi, İran’a yönelik daha sert yaptırımlar ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerle ilişkilerini güçlendirmesi beklenebilir.

Trump’ın kazanması halinde Ortadoğu’ya yeni bir askeri harekat ise kaçınılmaz görünüyor. Bu sefer Türkiye’yi daha çok etkileyecek ve olası bir savaşa dahil edecek bölgesel bir kriz öngörüsü yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Erdoğan’ın Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu bir uluslararası işbirliği ve ekonomik ortaklık grubu olan BRICS’e katılma çabası da Türkiye için dış politikada yarım asırlık çizginin dışına çıkılan bir hamle.

 ABD’nin bölgedeki en güçlü taşeronu YPG.

PKK son yıllarda militer güçlerini Suriye’nin kuzeyine kaydırmıştı. Öcalan çıkışının ana dayanağı da burası. ‘İmralı’da olacağına Ankara’da ev hapsinde olsun, özellikle içeride etkisini yitirse de Suriye’nin kuzeyinde etkili olan PKK güçleri tehdit olmaktan çıksın ve Türkiye’nin kontrolünde olsun.’ Bölgesel krizde YPG ve PKK kullanılarak Türkiye’nin iç karışıklığa sürüklenmesine engel olmak gayesi bu düşünceye sevk etmiş olabilir. Ne kadar ağır gelse de ülke menfaati bunu gerektiriyorsa anlaşılabilir. Burada en hazini ve kabul edilemez olanı 22 yıllık iktidarın bölgede var olma mücadelesinin ana aktörünün terör örgütü lideri olması. Belki de üzerinde en çok konuşulması gereken konu bu. 

Ankara TUSAŞ tesislerinde yaşanan terör saldırısı, terör eyleminin şekli ve bizi neler bekliyor soruları ise başka bir yazımızın konusu.