Vatandaşlar bana, " Hocam Alevilerin tarihsel ve kadim inanç ve ibadet merkezi olan cem evleri yasal olarak neden tıpkı camiler, kiliseler, sinagoglar... ve benzeri dinsel mekânlar gibi İBADETHANE konumunda kabul edilmiyor? Bu durum günümüzdeki temel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü ve demokrasi anlayışına sığar mı" diye soruyorlar.
Hemen peşinen belirtmek gerekir ki, Anayasamız devletimizi laiklik üzerine bina ettiğine göre, ne ulusal ve ne de evrensel hukukta, cemevlerinin tıpkı diğer ibadethaneler gibi, resmi ibadethane statüsüne alınmasının önünde temelde hiç bir hukuki engel yoktur. Kanımca engel sosyolojik açıdan ideolojik ve siyasidir. Genelde oy ve iktidar olma kaygısı ile Sünni çoğunluğun varlığını dikkate alarak, Alevilerin hukukunun görmezden gelinmesidir. Kaldı ki, hukuki bazı düzenlemeler gerektirse bile iktidardaki siyasi erk kanun yapma gücüne ve yeterliliğine sahip olduğu için bu iç hukuk engellerini kolayca aşabilir...
ÖNCE ANAYASAL TEMELLERE BAKALIM.
Mevcut ve yürürlükte olan Anayasamızın konumuzla ilgili maddelerini yazalım.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 10- Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiç bir kimseye, aileye, zümreye ve ya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
DEVLET ORGANLARİ VE İDARE MAKAMLARI BÜTÜN İŞLEMLERİNDE KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK İLKESİNE GÖRE HAREKET ETMEK ZORUNDADIR.
Madde 24- Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Madde 66- Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Madde 72- Vatan hizmeti her Türkün hakkı ve ödevidir.
Madde 73- Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücücüne göre vergi ödemekle mükelleftir.
Madde 90- Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin MİLLETLERARASI ANLAŞMALARLA KANUNLARIN AYNI KONUDA FARKLI HÜKÜMLER İÇERMESİ NEDENİYLE ÇIKABİLECEK UYUŞMAZLIKLARDA MİLLETLERARASI ANLAŞMA HÜKÜMLERİ UYGULANIR.
Madde 138- Yasama, yürütme organları ile İDARE MAHKEME KARARLARINA UYMAK ZORUNDADIR.
Bu organlar ve İDARE; MAHKEME KARARLARINI HİÇ BİR SURETTE DEĞİŞTİREMEZ VE BUNLARIN YERİNE GETİRİLMESİNİ GECİKTİREMEZ...
Eğer Türkiye'yi yöneten siyasi iktidarlar, başta laiklikle ilgili madde olmak üzere, kendi anayasasının temel amir hükümlerine uysalardı Alevilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmelerine gerek yoktu. Zaten A. İ.H.M.de mevcut anayasal düzenimizi inceleyerek bir karar vermiştir.
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNDE ( A.İ.H.M). DURUM NASIL?
Türkiye Cumhuriyeti kendi özgür iradesi ile AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİ İMZALAMİŞ ve hak ihlaline uğrayan kendi yurttaşlarının A.İ.H.M. ne gitmelerini kabul etmiş ve A. İ.H.M kararlarının KENDİ İÇ HUKUKUNDAN DAHA ÜSTÜN OLDUĞUNU VE A.İ.H.M. kararlarına uymayı kabul etmiştir.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN BAZİ MADDELERİ...
Madde 9- Herkes düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ve inanç değiştirme özgürlüğü ile, tek başına ya da topluca açıkça ya da özel tarzda İBADET, ÖĞRETİM, UYGULAMA VE AYİN YAPMAK SURETİYLE DİNİNİ VE İNANCINI AÇIKLAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİPTİR.
Madde 44 - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairenin kararları KESİNDİR.
Alevilerin Başvuruları ile ilgili olarak,
A.İ.H.M. Büyük Dairenin ( Son ve kesin karar veren üst mahkeme) verdiği kararlar çok özetle şöyledir.Laik devlet tüm inanç kümelerine eşit mesafede olmak ve her inanç grubuna eşit haklar vermek zorundadır.
1- Mevcut yürürlükteki anayasaya göre ( T.Anayasası), Aleviler temel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü bakımından HAK İHLALİNE UĞRAMIŞLARDIR. Bu durumun düzeltilmesi gerekir.
2- Devlet Alevilerin İnancını tanımlayamaz, onlara inanç ve ibadet yeri belirleyemez. Bu hak Alevilere aittir. Yani Alevilik diye bir inanç vardır ve bu inanç sahiplerinin ibadethanesi de Alevilerce belirlenen cemevleridir.
3- Alevilere, Alevi çocuklarına ZORUNLU DİN DERSİ VERİLMESİ DİN VE VICDAN ÖZGÜRLÜĞÜNE AYKIRIDIR. Ancak Alevilerin de, tıpkı Sünnilik öğretimi gibi, kendi çocuklarına Aleviği öğretme hakları vardır. Bu konuda devlet, hukuki hak eşitlik ilkesi uyarınca gerekeni yapmak zorundadır.
4- Devletin Alevilere, cemevlerine, Alevi inanç önderlerinin yetiştirilmesi ve istihdamına sağlayacağı hizmetler tıpkı diğer inançlara verilen hizmet gibi, KAMU HİZMETİDİR.
Camilere yapılan, ekonomik, mali, personel ( su, elektrik, hizmet insanı) ve benzeri destekler Cemevleri için de yapılmalıdır.
SONUÇ şöyle özetlenebilir:
Alevilerin din ve vicdan özgürlüğü hem mevcut laik anayasal düzen ve hem de Avrupa hukuku açısından güvence altındadır. Ancak fiiliyatta ya da pratikte durum, hukuki statükonun tam tersinedir.
Aleviler askerlikte, vergi ödemede ve her türlü kamusal külfette eşit yurttaştır.
Ancak din ve vicdan özgürlüğünde, kamusal alandaki istihdam politikasında ve kamu hizmetlerinden yararlanma da tarihsel ve güncel olarak devamlı hak ihlaline uyramışlardır ve uğramaya devam ediyorlar. BU DURUMUN EN KISA ZAMANDA DÜZELTİLMESİ GEREKİR.
Son olarak bir noktanın altını daha önemle çizmek lazımdır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın saldırıya uğrayan Alevi yurttaşlara sahip çıkması ve cemevi ziyaretleri çok olumlu ve zaten olması gereken bir davranıştır. Ancak ziyaret edilen mevcut cemevi kutsal konumunun değiştirilme girişimleri kanımca doğru olmamıştır. Cemevine, camilere benzer bir dizaynı vermek melez ve hoş olmayan bir görüntü yaratmıştır. Alevi toplumu bundan incinmiştir.
Eğer bu ziyaret bir kiliseye ya da bir sinagoga olsaydı, o kurumların da geleneksel ibadet yerleri yine değiştirilecek miydi? Alevi inancını ve Alevi cemevlerine ait mekân anlayışını hiç değiştirmeden, olduğu gibi, kabul edilmesi gerekir.
Bitirirken bir konuyu daha önemle belirtmek isterim.
Aleviler tarihten bu güne, şimdiye kadar kendilerine yapılagelen hak ihlallerinin ortadan kalkmasını, yani laik devletin eşit yurttaşı olmak istiyorlar. Kanımca ortada siyasi iktidarların yanlış siyaset anlayışı, adalete sorunlu baķışı ve eşitlikçi olmayan bir kamu yönetimi anlayışı mevcuttur. Geçmişten günümüze Alevilerin yaşadıkları tüm sorunların kaynağı toplum, halk değildir; daima siyasi iktidarlar olmuştur. Çoğu zaman halkı kışkırtan ve elim olaylara neden olanlar da kimi cahil din adamları ile bazı çıkarcı siyasetçilerin işbirliğidir.
Çözüm:
Siyasi iktidarlarının Alevi toplumuna bakış açılarının demokratik, laik ve çağdaş bir hukuk devletinin eşitlikçi gereklerine göre kökten değişmesi ile mümkündür.Türkiye halkının çoğu aydınları ve toplumun ezici bir kısmı buna hazırdır. Toplum bin yıllık ortak tarihsel kültürden hareketle Alevi Sünni kardeşliğinin bilincindedir.
Eksik olan samimi bir siyasi iradedir.