Hukukun üstünlüğünü dışlayan, anayasaların kesin bağlayıcılığına yanaşmayan , yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplandığı, kamu harcamalarının şeffaf olmadığı ve denetimsiz kaldığı, genelde aşırı merkeziyetçi, siyasi iktidar ve devlet ayrımı yapmadan, toplumu yönetme erkinin tek kişiye teslim edildiği göstermelik ve sözde demokrasilerde; eğer siyasiler, muhalefette iseler kurnaz tilki, iktidar olunca da, hep iktidarda kalabilmek için, koltuklarına sımsıkı yapışan yenilmez aslanlara dönüşürler.
Çünkü İktidarda olanlara ve iktidar yandaşlarına hep aslan payı düşer. Ayrıca iktidar hırsı da sürekli olarak deniz suyu içmeye benzer. Ne kadar çok içilirse o kadar fazla susatır.
Eğer bir toplumda, katılımcı, çoğulcu, demokratik, laik, adil ve kamu yararını önceleyen gerçek bir demokrasi inşa edilmezse, iktidarlar değişse bile, seçmenlerin görevi, seçimden seçime, yeni tilkileri aslan yapıp aslan postuna ( iktidar koltuğuna) oturtmaktan ve aslan payı alacak yeni iktidarlar ve yeni iktidar yandaşları seçmekten ibaret kalır. Aslan payları da yeni iktidarlara ve yeni iktidar yandaşlarına akmaya devam eder.
Kalıcı çözüm, tüm kurum ve kuralları ile birlikte; demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, insan hakları, yasalar önünde eşitlik, adalet ve gerçek demokrasi temelleri üzerinde yeniden inşa etmektir.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK' ün kurmuş olduğu demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılına raslayan 14 Mayıs 2023 seçimleri, devletimizin gidiş rotası açısından tam bir turnosol kağıdı olacaktır.
Yönümüzü, aklı ve bilimi büyük oranda dışlayan, içlerinde, ırk, soy, din ve mezhep kavgalarının hiç bitmediği, çağdışı tarikat ve cemaatların cirit attığı, geri kalmış, adaletsiz, yarı aç, yarı tok, Doğu toplumlarına mı çevireğiz; yoksa tersine, aklın, bilimin, çağdaş egitim ve ileri teknolojilerin egemen olduğu, refah düzeyleri yüksek ve insan onuruna yakışır adil bir hukuk ve demokrasi düzeni kurmuş Batı uygarlığından yana mı döneceğiz.
Herkes için, ayrımsız olarak, bu dünyanın güzel ahlak, adalet, hukuk güvencesi ve yüksek bir ekonomik refah sağlayan bir cennete dönüşmesi mi daha önemli, yoksa bu dünyanın her türlü adaletsiz, hukuksuz yoksunlukları ve ekonomik yoksulluklarına katlanıp, her türlü insani ve toplumsal gereksinmeleri öbür dünyaya sipariş etmek mi ?
Ayrıca dinsel açıdan, karnı tok, sırtı pek ve gelecek güvencesi olan toplumlarda, insanların daha adil ve ahlaklı yaşama şansları daha yüksektir. Kaldı ki, bu dünyada mutlu, adil ve refah içinde yaşayan insanların cennete gitme şansları azalmaz, tersine artabilir de...
Devlet ve siyasi iktidarlar insanları cennete götürmez. Üstelik laik bir devlette, siyasilerin böyle bir görevleri de yoktur. İnananlar için, cennet ödülü bireysel açıdan güzel ahlaklı, kul hakkı yemeyen elinden, dilinden, davranışlarından hiç kimsenin zarar görmediği insanlar içindir.
İşte şimdi bu seçimde, tam da böyle bir dönemeçte, tarihsel olarak yeniden, Doğu, Batı yol ayrımındayız.
Karar halkımızın, yani sizin.Çünkü halkın en etkili siyasi gücü kendi bireysel oyudur. Ne doğrarsa aşına o gelecek kaşığına. Her birey özgürce aklını doğru kullandığı, çetelere, siyasi baronlara, çıkarcı ve dinbaz kuruluşlara, akıl ve bilim karşıtlarına kiraya vermediği, oranda geleceğini daha iyi inşa edebilecektir.