Otoriter, totaliter ve baskıcı rejimlerde, ülkedeki mevcut eğitim sistemi giderek ulusal niteliğini kaybetmeye ve rayından çıkmaya başlar. Devlet ve toplum hizmetleri için çağdaş donanımlı, iyi eğitilmiş, yüksek nitelikli, yetkin insan gücü yetiştirmek yerine, sistem, iktidardaki siyasi partinin beyin yıkama, ideoloji aşılama, militan yetiştirme ve yandaş kazanma aygıtına dönüşür.

Tarihsel açıdan, tek lider, ya da tek adam sultasına dayalı olarak, Mussolini'nin faşist İtalya’sı; Hitler'in ırkçı Almanya’sı ve Stalin'in baskıcı komünist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) bu olgunun somut tarihsel kanıtlarıdır.

Türkiye'de, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğine, parlamentonun gücünün ikinci planda kalmasına, tüm yetkilerin merkezîleşmesi ve tek kişide toplanmasına dayalı Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ise rejim olarak hibrittir. Tarihsel olarak denenmiş bir uygulaması yoktur. Tüm yetkiler tek bir kişiye bırakıldığı için de otoriterleşme ve totaliterleşmeye uygun bir hukuki yapıdadır.

Pratikteki kimi kusurlarına karşın, hukukun üstünlüğüne, laik- sivil anayasal düzene ve palamenter sisteme dayalı ,özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiler gelişmiş toplumların siyasi rejimi olmaya, ayrıca özgürlük ve demokrasi özlemi içinde olan diğer toplumların da hayallerini süslemeye devam etmektedir.

Denenmiş ve kanıtlanmış daha iyi bir siyasi rejim bulununcaya kadar, ulus egemenliğine dayalı özgürlükçü ve laik parlamenter siyasi demokrasiler toplumların en iyi rejimi olmaya devam edeceklerdir.