Aydınlanmamış ve geri kalmış toplumlardaki, özellikle de İslam ülkelerindeki cehalet bireysel değil, bilinçli(!), sistemli ve kurumsaldır. Tarihsel olarak, resmi ve resmi olmayan (sözde tarikat, cemaat, dernek, vakıf...v.b.) EĞİTİM(!) KURUMLARI aracılığı ile tıpkı BUĞDAY TOHUMU ekilir gibi henüz aklını kullanabilme çağına gelmemiş çocukların beyinlerine din(!) diye cehalet tohumları ekilir. Daha sonra da hasat edilen bu cehalet ürünleri, yine resmi ve resmi olmayan kurumların, yazılı ve görsel basın araçları eliyle topluma sanki EKMEKMİŞ(!) gibi, kuşaktan kuşağa aktarılarak sürer.. Bu süreç, tarih boyunca, durmadan, donmuş halde, aynen yeniden yinelenir durur.

Bu geri bıraktırıcı kısır döngüden, ancak ve ancak sürekli olarak cehalet üretilen, resmi ve resmi olmayan bataklıkları hukuken ve fiilen yok edip akıl, bilim ve özgür düşünce temeline dayalı AYDINLANMACI, ÇAĞDAŞ ve LAİK BİR EĞİTİM SİSTEMİ ile çıkılabilir.

Atatürkçü düşünce sistemi ve Atatürk devrimlerinin temeli, kutsal dinimizi ve dinsel değerleri bu cehalet bataklıkları ya da cehalet öbeklerini yok edip, toplumu topyekûn nakilci hatta tahrif edilmiş bir din anlayışından akılcı ve özgürlükçü duru bir din anlayışına kavuşturmak; dinin ve dinsel değerlerin din bazlar ve din tüccarlarının vesayetinden kurtarmak; siyaseti, hukuku, devlet yönetme kurallarını dinden ayırmak, dini devlet işlerinin ve siyasetin dışında tutmaktır.

Zaten bilimsel olarak, bireyler ve toplumların din ve vicdan özgürlükleri de ancak insanların tam bir özgür irade sahibi olabilmeleriyle sağlanabilir.

Günümüzdeki din bazlar, yani dini kendi çıkarları için araçsallaştırıp dinden geçinmek isteyen din baronları şunlardır.

1- Dinden siyasi güç ve iktidar devşirmek isteyenler.

2- Dinden ekonomik rant ve servet sağlayanlar.

3- Dinden dinsel makam, rütbe ve prestij türetmek isteyenlerle.

4- Din bazlığa dayalı kurulu siyaset, servet ve itibar düzenini korumak ve sürdürmek isteyenler.

5- Dinden geçinmeyi meslek durumuna getirmiş olanlar.

Bir tek tümce ile söylemek gerekirse, Atatürk'e,

Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye, sosyal hukuk devletine karşı çıkanlar samimi dindarlar değildir; bunlar, dinden geçinen dinbaz din baronları ile yine dinsel cehaletlerinden dolayı bu dinbaz din baronların dolduruşuna gelenlerdir.

Hiç unutulmasın ki İslam dini öz olarak SEVGİ, BARIŞ, ESENLİK, GÜZEL AHLAK ve AKIL DİNİDİR. Çünkü aklı olmayanın dini de yoktur.

Dinbazlık yaparak dini kullanıp saltanat sürme ve dinden geçinme dini değildir; dini ve dinden kaynaklanan kutsalları kötüye kullanmaktır

Ayrıca İslam’da ruhpan( din adamı) sınıfı da yoktur.

Ayrıca doğru anlaşılmış gerçek inanç sahibi olan gerçek dindarlar insanları ötekileştirmez, toplumu da bölmez, birleştirip bütünleştirir.