Vatandaş soruyor, " Hocam AYDIN ne demektir; ya da kimlere AYDIN insan diyebiliriz. Ülke nereye gidiyor". Kısaca özetlemeye çalışayım.

Aralarında kesin bir sınır olmamakla birlikte, Avrupa’da 14. Asırdan 17. Asra kadar olan dönem Rönesans ve Reform( Yeniden Doğuş ve Yeniden Yapılanma) dönemi olarak adlandırılır. Bu dönem, eski Grek ve Roma döneminde, o devrin filozoflarınca üretilen, dinden bağımsız özgür akıl, laik felsefe, özgür fikir ve çağdaş hukukla ilgili yorumların çoğaldığı, Hrisyan Roma Kilisenin ürettiği dinsel dogmaların kökten eleştirildiği, yeniden gözden geçirildiği bir dönemdir. Avrupa'da, Akla, bilime, teknolojiye, sosyo-ekonomik ve kültürel değişmeler dayalı Batı tipi uygarlık kodları Rönesans ve Reform hareketleri ile mayalanmaya başlamıştır. Tarihsel açıdan, Avrupa'daki Rönesans ve Reform dönemini Aydınlanma Çağı takip etmiştir.

17.Asrın ilk çeyreğinden 1789 Fransız İhtilaline kadar olan dönem ise, aydınların düşünce merkezinin tamamen akla, bilime, hümanizme, adalete (eşitliğe) ve kardeşliğe kaydığı bir asırdır. Feodalitenin ( derebeyliğin) ve teokrasinin ( dine dayalı devlet anlayışının) yıkıldığı, siyasi egemenliğin Kiliseden halka geçtiği, Merkezi, laik ulus devletlerin kurulmasına yol açan parlamenter demokrasilerin temellerinin atıldığı bu asır, ADINLANMA YÜZYILI (Siecle de la Lumière) ya da Aydınlanma Çağı olarak adlandırılmıştır.

Batı toplumlarında Aydınlanma Yüzyılında ( 17. ve 18. Asır) yetişen, özgür akıl ve bilime göre düşünen ve davranan bu devrimci ve yeni bir siyasi rejim getiren ya da düzen değiştirici bu yeni insan tipi ENTELLEKTÜEL yani AYDIN İNSANLAR olarak tanımlanmıştır. Avrupalıların aydınların hümanizme, eşitliğe ve kardeşliğe ( humaninè, egalitè, freternitè) dayalı düşünceleri Fransız İhtilali'ne, teokratik ve dogmatik devlet yapısının giderek sonlanmasına, siyasi rejimlerin laik, demokratik, parlamenter sisteme dayalı merkezi cumhuriyetlere dönüşmesine neden olmuştur.

AYDIN kavramının Osmanlı dönemindeki karşılığı MÜNEVVER'dir. Köken olarak münevver ya da AYDIN Akıl ve bilim girdilerini öğrenip çağının düşünce değişikliği ile donanmış kişi demektir. Osmanlı Toplumundaki " münevver" kavramı, Alim karşılığında çok, Batıdaki entelektüel, aydın kavramının karşılığına denk gelir.

Geleneksel ve tarihsel olarak; Osmanlı döneminden günümüze aktarılan bazı kavramlar ve karşılıkları şunlardır.

Alim: Geleneksel, dinsel, tarihsel ve kültürel bilgi birikimi geniş insan.

Allame: Alimlere bile hocalık yapacak düzeyde geniş ve derin bilgi sahibi.

Ulema: Alimler, alimin çoğulu.

Günümüzdeki bazı kavramlar ise şöyledir.

Bilgin: Alim, bilgi dağarcığı geniş.

Bilge: Alleme, bilgi ve kültür dağarcığı hem çok derin ve hem de çok geniş olan.

Bilim insanı. Belli bir bilim dalını kendine meslek olarak seçip o alanda derinleşen ve uzmanlaşan.

Entelektüel: AYDIN

Entel: Sahte aydın, aydınlara öykünen.

PEKİ KİME YA DA KİMLERE AYDIN DEMELİ?

Aydın olma, yaşadığı dönemin olaylarına tanıklık edip, zalimlere karşı çıkan, mazlumları savunan, siyasi iktidarlara karşı hiç korkmadan yanlışları söyleyen, doğruları dile getiren, her türlü, siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunları kendisine dert edinen, bu sorunlara çözüm yolları üretebilme çabası içinde olan, dönek ve çıkar için sürekli rota değiştirmeyen (opportunist) , gerektiğinden bedel ödemeye hazır hümanist insanların niteliğidir.

Kıssadan Hisse:

Yazının tümünü dikkate alarak söylemek gerekirse, tıpkı Aydınlanma Çağının Avrupalı aydınları gibi, Türkiye Toplumu açısından hem entelektüel birikimi, hem engin yurt ve toplum sevgisi, hem canı pahasına kurulu düzene ( saltanata ) direnme, hem tüm ülke ve toplum düşmanlarını yenme ve en önemlisi de laik ve demokratik ilkelere dayalı devrimci bir cumhuriyet; yani Türkiye Cumhuriyetini kurabilme başarısını göstermiş olması nedeniyle Türkiye'nin ne büyük AYDINI VE AYDINLATICISI hiç kuşkusuz M.K. ATATÜRK' tür.

Özgür akla, çağdaş bilime, demokrasiye, laikliğe, hukukun üstünlüğüne tüm yurttaşların ön koşulsuz eşitliğine ve kardeşliğine dayalı aydınlanma ışığı yolumuzu açmaya devam edecektir.

" Enseyi karartma" ya ve kötümserliğe gerek yoktur. Tüm olumsuz koşullara karşın, toplumdaki bilinç düzeyi hızla yükselmektedir. Her yanlış kendi zıddını, doğrusunu pekiştiren bir işlev görür. Bu nedenle Türkiye, akıl ve bilim merkezli bir bilinç sıçraması ve değişimine gebedir.