Osmanlı Devleti bir imparatorluktu. İmparatorluklar çok etnisiteli, çok dinli, çok mezhepli ve çok kültürlü yapılardır.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'nin küllerinden yeniden dirilerek bir ulus devlete ve bir cumhuriyete dönüşmüştür.
Günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti'nin demografyası; Osmanlı’nın tüm dinsel, etnik ve kültürel çeşitliliklerini bünyesinde barındıran bir yapıdadır. Türkiye toplumu, demografik ve sosyolojik yapı olarak homojen değildir. Çok etnisiteli, çok dinli ve çok kültürlü özellikler taşır.
Cumhuriyetimizin kurucusu G. M. KEMAL ATATÜRK,
" Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ( Türk değil) halkına Türk Milleti denir" diyerek çoğulcu bir zarf kimlik oluşturmuş, bu çoğulcu kimliğin hukuksal ve anayasal karşılığı olarak tüm yurttaşların eşitliği üzerine bina edilmiştir.
Yürürlükteki 1982 Anayasamızın 66. Maddesi Türk kimliğini ," Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür." diye tanımlamıştır. Bu tanım tüm etnik ve dinsel çeşitlilikleri olduğu gibi eşit kabul eden bir tanımlamadır.
Bu verilerden hareketle, sosyolojik siyasi ve hukuki açılardan Türk kimliği, bir ırk tanımı olmayıp T. Cumhuriyeti'ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkesin ortak zarf kimliğidir; geniş ve kapsayıcıdır.
Peki devletin ve ulusun varlık ve bütünlüğünü bozmadan bu enik, dinsel ve kültürel çeşitlilik bir arada, barış ve huzur içinde nasıl yaşatılabilir?
Çözüm, bu tür farklılıkları, ortak çıkarlar, ortak amaçlar ve ortak idealler rotasında, hiç bir grubu diğerlerine ezdirmeden, barış, dostluk, kardeşlik ve huzur içinde birlikte yaşatmaya yönelik olmalıdır.
ÖYLEYSE:
1- Dinler, mezhepler ve diğer inanç farklılıklarını bir arada yaşatabilmek; evrensel ölçülerde din ve vicdan özgürlüğü sağlayabilmek için doğru anlaşılmış DEMOKRATİK BİR LAİKLİK anlayışına gerek vardır. Laiklik olmadan inanç demokrasisi, din ve vicdan özgürlüğü olmaz.
2- Toplumdaki tüm ırk, dil ve benzeri etnik farklılıkları bir arada yaşatabilmek için, çoğunlukçu değil iyi işleyen, temel ve evrensel insan haklarına dayalı ÇOĞULCU BİR DEMOKRASİ gerekir. Ontolojik olarak her etnik grubun kendisini ifade etmesine ve gündelik yaşamda kendi anadilini konuşmasına engel oluşturmak yanlıştır.
3- Devletin anayasal hukuk düzeninin ve bu hukuku uygulamak siyasi iktidarlar ve devlet bürokratlarının, yurttaşların eşitliğinin vazgeçilmezliği ilkesinden hareketle, devletin tüm nimet ve külfetlerinin adil dağıtılması gerekir. Çünkü DEVLETİN DİNİ ADALETTİR. Adalet mülkün yani iktidar olabilmenin temelidir. Laik devletin dini, ırkı, mezhebi tarikatı, cemaati olmaz. Devlet, liyakat ve ehliyet ilkesi dışında, kendi yurttaşları arasında ayrımcılık yapamaz.
4- Başta eğitim, ekonomi, adalet, yargı, diyanet, iç ve dış güvenlik ( polis, ordu) vb. kurum ve örgütlerin yukarıda gösterilen üç ana amaca uygun ve etkin olarak kurgulanması gerekir. Devlet çarkı düzgün ve adil işlemelidir.
5- Demokratikleşmeye, belki de partilerin siyasi örgütlenme yapısından başlanmalıdır. Siyaset kurumunun işleyişi, a- dan z- ye, adil ve güvenilir olmalıdır. Siyasi ahlak yasası çıkarılmalıdır. Siyasi partilerin, oy devşirme kaygısı ile ırkçılık, etnik bölücülük, dinsel ayrımcılık vb. konularda ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı söylemlerde bulunmaları yasaklanmalıdır. Siyasi partiler arasındaki rekabet de kirli değil, dürüst olmalıdır. Partiler arasındaki rekabet konusu, her alanda ekonomik, toplumsal refahın artırılması ve halka hizmet kalitesinin yükseltilmesi üzerine odaklanmalıdır.
6- Hiç bir siyasi. ırkçı, dinci, etnik, bölgeci cinsiyetçi... gruba demokrasi görüntüsü ya da fikir özgürlüğü gerekçe yapılarak, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü, kişisel ve demokratik özgürlükleri yok etme özgürlüğü verilmemelidir.
Kıssadan hisse;
Atalarımız diyor ki,
"Ne doğrarsan aşına o gelir kaşığına." Bireyler ve toplumlar kendi geleceklerini ancak kendi akılları, kendi yetenekleri ve kendi olanakları çerçevesinde oluşturabilirler. Mevcudu yeterli bulanlara sözüm yok. Ancak yeterli bulmuyorsanız, mutsuzsanız, daha özgür ve iyi koşullarda yaşamak istiyorsanız o zaman akılcı ve bilimsel olarak gereğini yapın.
İnsan umut ettikçe yaşarmış. Umudunuz, yaşama sevinciniz ve yaşamı güzelleştirmeye yapabileceğiniz katkılarınız hiç eksilmesin...