Batı demokrasisi, tarih boyunca özgürlük, barışçıl gösteri hakkı ve bireyin devletinin koruyucu özgürlüklerini savunmuştur. Bu değerler, Batı toplumlarının temeline yerleşmiş, dış politikaların ana söylemi olmuştur. Ancak İsrail'in politikalarına karşı düzenlenen protestolarda, Batı demokrasisinin kendi politikalarını gözleyen, sert müdahale politikalarının uygulandığına dair veriler mevcut. Bu çifte standart, Batı'nın demokratik değerleri sorgulatan ve küresel toplumun güvenliğini zedeleyen bir durum yaratmaktadır.

Çifte Standart ve Çelişkili Söylemler

Batı ülkeleri, sıklıkla " ifade özgürlüğü" ve "insan hakları" gibi evrensel değerleri savunan eleştirilerde bulunarak, diğer ülkelerin baskıcı rejimlerine karşı yaptırım çağrıları yapmaktadır. Ancak İsrail'e karşı yapılan gösterilerde, bu ülkelerin sert müdahalelerle demokratik hakları kısıtlaması, Batı'nın evrensel ilkeler adına hareket ettiği iddiasını tartışmaya açmaktadır. Bu durum, özellikle ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri için bariz bir oluşum yaratmaktadır. Kendi toplumlarının bu tür gösterilere sunulmasını kısıtlayarak, sadece söylemsel olarak demokrasiyi savunucusu görünmek, Batı'nın meşruiyetini zedeleyen önemli bir çifte standart örneğidir.

Jeopolitik Çıkarların Demokrasiyi Gölgelemesi

Batı'nın bu ikircikli yaklaşımının temeli, İsrail ile ilgili üretilen yayınlar ve jeopolitik çıkarlar yatmaktadır. Özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri için İsrail, Ortadoğu'da önemli bir müttefik ve ekonomik ortak olarak görülmektedir. İsrail'in protestolarının artması, Batı'daki kamuoyunda bu konuda daha duyarlı hale gelebilir ve İsrail ile olan tanıtımlarda baskı yapabilir. Bu da Batılı ekonomilerin dış politikasında dengesizlik yaşamasına yol açıyor. Böylelikle Batı'nın kendi çıkarlarını ön planda tutarak ifade özgürlüğü sınırı sınırlaması, evrensel değerlerin ekonomik ve üretim kaygılarına feda edildiği yöndeki eleştirileri güçlenmektedir.

İfade Özgürlüğü ve Baskı Politikaları

Batı demokrasisinin temel dayanaklarından olan özgürlüğün, toplumsal tepkinin ve eleştirinin özgürce dile getirilmesi üzerine inşa edilmiştir. Ancak İsrail aleyhine yapılan gösterilere yönelik sert müdahaleler, Batı'nın ifade özgürlüğüne verdiği tutarlılığın gerçekte kısmi ve çıkar odaklı olduğunu gösterdiğini gösteriyor. Bu kapsamda, Batı'nın sadece kendi piyasalarına uygun olarak erişebildiği ihracat özgürlüğünü savunduğu ve bunun dışında kalan tüm sistemin güvenliği veya “kamu düzeni” ile baskıcı politikaların uygulandığını göstermektedir.

Batı'nın Demokrasi İddiası ve Küresel Etkisi

Batı demokrasisinin İsrail'in genişlemesine yönelik protestolara yönelik bu çifte standartlı tutum, küresel ölçekte Batı'ya olan güveni artmaktadır. Pek çok ülkede, Batı'nın kendilerine karşı eleştiri getirmesini, insan hakları ihlallerini veya yayıncı yönetimlerini eleştirmesini iki yönlülük olarak algılamakta ve Batı'nın gerçek amacının demokrasiyi yaymak değil, kendi çıkarlarını korumayı düşünmektedir. Özellikle otoriter rejimler, Batı'nın bu tutarsızlıklarını kendi ülkelerindeki baskıcı uygulamaları meşrulaştırmak için bir fırsat olarak kullanmakta ve demokrasiyi “Batı'nın çifte standartlı bir oyunu” olarak nitelendirmektedir.

Sonuç: Batı Demokrasisi Nereye Gidiyor?

İsrail, Batı demokrasisinin geleceğine yönelik ciddi sorular yaratmaktadır. Eğer Batı ülkeleri, kendi değerlerine bağlı kalarak evrensel bir demokrasi anlayışını gerçekten benimsemek istiyorsa, bu tür gösterilere yönelik baskıcı tutumlardan vazgeçmeli ve demokratik politikaların kendi çıkarlarının önünde tutmalıdır. Aksi halde, Batı demokrasisi, sadece teoride var olan bir ideali savunur hale gelecek ve dünya toplumları tarafından samimiyeti sorgulanan bir sistem olarak algılanacaktır. Bu durum, Batı'nın küresel düzeninin bozulmasına, demokrasi kavramının tüm dünya için kapsamının kaybolmasına neden olabilir.

Not: Günün yorumu makaleleri yapay zeka tarafından oluşturulmuştur