Malatya’nın sokaklarında yürüdüğünde, seni bir boşluk karşılar. Bu boşluk ne sıradan bir sessizliktir ne de yalnızca yıkık binaların ardında saklı kalan bir görüntü. Bu, derin bir umutsuzluğun yankısıdır. Şehir artık nefes alıyor gibi değil, sanki yavaşça içine kapanıyor. Yıkılmış binalar, yarım kalmış projeler ve çaresizce bekleyen insanlar… Her köşede, her adımda seni karşılayan bu manzara, Malatya’nın nasıl sahipsiz kaldığını fısıldar. 

Bir zamanlar canlı olan sokaklar şimdi bomboş. Eskiden kahkahaların yankılandığı caddelerde, şimdilerde ağır bir suskunluk hakim. İnsanların yüzlerinde yorgunluk, gözlerinde kaybolmuş bir umut var. Yürüyen adımlar hızlı değil; sanki herkes nereye gittiğini bilmeden, sadece bir gün daha yaşamak için adım atıyor. Çünkü bu sokaklarda umut kaybolmuş, sadece bir başınalık kalmış geriye. 

Şehre bakarken yollar, seni bir yere götürmüyor gibi. Her yer yarım bırakılmış. Yarım kalmış binalar, kazılmış ama hiç doldurulmamış çukurlar… Hepsi, sanki şehrin umudunun yarıda kaldığını ve kimsenin bu hikâyeyi tamamlamadığını haykırıyor. Malatya’nın üzerine çöken gri bulutlar, sadece gökyüzünü değil, insanların ruhunu da gölgeliyor. Her şey ağır, her şey durağan, her şey gri. 

Pazar yerlerine girdiğinde bile bu umutsuzluk kendini gösteriyor. Satıcıların sesi artık cılız çıkıyor, müşteriler ağır hareket ediyor. Eskiden dolup taşan tezgahlar, şimdi boş. Her şey zoraki bir şekilde devam ediyor, ama herkes biliyor ki bu devam ediş bir umutla değil, sadece bir alışkanlıkla. İnsanlar sadece günleri tüketiyor, ama gelecek için bir beklentileri yok. Şehrin ekonomisi durmuş, fabrikalar sessiz. Tarlalar bile bereketini kaybetmiş gibi duruyor. Malatya, eskiden kayısıyla dünyaya açılan bir şehirken, şimdi kendi içinde kaybolmuş bir halde.

Gökyüzüne baktığında bile, umut ışığı görmek zor. Eskiden masmavi olan bu gök, şimdi gri bir hüzün örtüsü gibi şehrin üzerine çökmüş. Yağmur yağsa bile toprak canlanmıyor, aksine hüzün daha da derinleşiyor. Sanki bu şehre bir daha güneş doğmayacakmış gibi. Malatya’nın üzerini kaplayan bu gri örtü, şehri tamamen ele geçirmiş.

Umutsuzluk, burada sadece bir ruh hali değil, dokunabileceğin kadar somut bir gerçeklik. Her bina, her kaldırım, her duvar bu hissi taşıyor. Şehir, umutlarını kaybetmiş bir anka kuşu gibi, yeniden doğmayı bekliyor. Ama kimse o ilk kıvılcımı çakmıyor, çakamıyor. Her şey yarım, her şey eksik. Bir şeylerin değişmesini bekliyor, ama bu bekleyiş artık bir umuttan çok, kabullenilmiş bir çaresizlik. 

Malatya, kollarını kapatmış, içine çekilmiş bir şehir. Herkes bir kurtarıcı bekliyor, ama kimse o kurtarıcının kim olduğunu bilmiyor. Şehir sessiz, insanlar sessiz, ve bu sessizlik umutsuzluğun bir yankısı gibi sokaklarda dolaşıyor. Belki bir gün Malatya yeniden doğacak, ama o gün gelene kadar, bu şehir gri bulutların altında, sessizce beklemeye devam edecek.