Genç insanlarla konuştuğumda ve gözlemlediğimde kısa yoldan köşeyi dönmek istiyorlar. Dolayısıyla da emeksiz ve zahmetsiz bir yaşam arzuluyorlar. Her iş onlara ağır geliyor. İzlediği film ve çevresindeki kahramanlık söylemlerinin içerisinde dürüstlük, doğruluk, paylaşmak, mücadele etmek, onur… gibi kavramlar sadece cümle kurmak için tamamlama ekleri gibi oluyor. Çünkü filmlerde ve yaşamsal süreçte çeteler, mafyalar hep kirli işlerle uğraşanlar çok lüks hayat sürüyorlar..
Gençlikteki bu yozlaşma ve özentinin sebebi tabii ki muktedirlerin eğitim sistemleri ile ilgili olsa gerek. Olumlu örneklerin, çağdaş değerlerin, yeni nesillere kazandırılması için liyakat sahibi insanların yerine benim adamım anlayışı ile sık sık değiştirilen müfredat programlarımız ile ancak bu kadar oluyor.
Okuduğum ‘’Kavak Ağacı ile Kabak’’ hikâyesi kısa yoldan bir şeyler elde etmenin sonucunu çok güzel anlatıyor.
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
Gençlik daha çok kaybedilmeden, onları toplumsal yaşamın içerisine sokacak projeler üretmeliyiz..Her zaman hakkıyla kazanılan, emek ile alın terinin içinde olduğu bir yaşam ideali oluşturulmalıdır. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Eserinin büyüklüğü senin karıncalığınla orantılıdır, anlayışı hâkim kılınmalıdır.
Saygılarımla….