Öfkenin, egonun, hırsın yazılabilecek ve yaşanabilecek tüm olumsuzlukların temelinde sevgisizlik yatmaktadır. Bizleri daha iyi sömürebilmek ve yönetebilmek için bizdeki beni pohpohlayarak tavan yaptırdılar. Bizleri birbirimize düşman yaptılar.

Eğitimdeki istendik davranış kullanabilecekleri insan sürüleriydi. Okuyan, sorgulayan değil, biat eden bireylerin yetişmesiydi asıl amaç. Böyle olunca müfredattan sevgi, saygı çıkarıldı. Sonuç kendi değerlerinden ve özgürlüklerinden yoksun gelecekten bi haber gençlik çıktı ortaya. Uyuşturucu kullanımı ortaokul seviyelerinde. Çeteleşme özentisi içerisindeki gençlik. Çalışmadan, emek üretmeden vurarak, kırarak var olmaya, ben duygusunu öne çıkarmaya çalışan gençlik.

Her kime yaklaşsak şikâyetler en had safhada. Ne olacak bizim halimiz? Sorusunu yapıştırıyorlar. Aslında cevap o kadar zor değil. Bir profesörün çalışmasıyla örneklendirelim.

Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallesine göndermiş ve o bölgede yaşayan 200 erkek çocuğun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti.

Araştırma yapan öğrencilerin hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiç bir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.

Bundan tam 25 yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü, araştırmaları esnasında bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.

Öğrenciler o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176’ sının olağanüstü bir başarı gösterip avukat, doktor, ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar.

Profesör çok etkilenmişti.  Bu konuyu izlemeye karar verdi.

Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için, her biriyle buluşma şansı oldu.

“O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” sorusuna verdikleri cevap hep aynıydı.

“Mahalle okulunda bir öğretmeniz vardı. Onun sayesinde.”

Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hâlâ hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması çok zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti.

Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hâlâ dinç duran bir kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahalleden kurtarıp, başarılı birer insan ve yetişkin olarak hayata nasıl kazandırdığını bunun sihirli bir formülü olup olmadığını sordu.

Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi.

“Çok basit.” dedi. “Ben o çocukları sevdim”

Bu toplumun gelişmesi ve başarılı olması için sihir gerekmiyor. Birbirimizi anlamamız ve dinlememiz gerekiyor. Kısacası Sevmek gerekir azizim sevmek. Fakatsız amasız sevmek

“Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır. -EİNSTEİN” der. Sevgiden yoksun bir eğitim emir ve zorunluluklardan oluşmuş demektir.

Saygılarımla….