Son zamanlarda bozulan, yozlaşan çocuklar geleceğe endişe ile bakmamızı ortaya çıkarıyor. Geleceğe güvenle bakmamız için çocuğun olaylar karşısında olumlu yanı görmeyi öğrenmesi, pozitif bakış açısıyla, hayatı yaşamasını sağlaması öğretilmelidir. Bu bakış açısını yakalayan çocukların, diğer çocuklara göre kendinden daha emin ve başarılı oldukları da kanıtlanmıştır.
Şüphesiz ki dersler önemlidir ama hayat sadece derslerden ibaret değildir. Okullar öğrencilerin karakterlerini şekillendirmelidir. Çünkü adalet anlayışı, sevgi, saygı, dayanışma gibi değerler çocukluk ve yetişkinlik dönemlerinde yavaş yavaş gelişir.
Çocuğa öncelikle insan olmayı öğretmemiz gerek. Sorumlu olduğu aile ve toplum hayatına dair sorumluluklar aşılanmalıdır. Arkadaşları arasında bir sorumluluk projesi geliştirip kullanmadıkları oyuncakların birbirleriyle paylaşması veya bir hafta sonu birlikte bir derneğe götürmeleri sağlanabilir.
Değerler eğitiyle ilgili C. Ceylan adlı eli öpülesi bir öğretmenimiz bu zor işi örnek bir uygulamayla başarmıştır.
Okuldaki çocuklar bir çocuğun babasını kötülemiş ve küçültücü sözlerle üzmüşler.
- Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun, demişler.
Okul öncesi çocuklarda bazı duygular gibi vicdan duygusu da tam gelişmemiştir. Zaman zaman böyle acımasız olan çocuklar, kırmışlar yavrucağın kalbini.
Öğretmen çocuğun babasıyla konuşmuş. Çocuğun babası bu olaya çok üzülmüş Dağ gibi adam gözyaşlarına hâkim olamamış
Öğretmenimiz bu olayı olumlayabiliriz diyor ve babanın da içinde olacağı bir etkinlik planlıyor.
Etkinliği ve süreci öğretmenimiz anlatımıyla kopyalıyorum.
“Pis ülke” oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada “kötü koku spreyi” sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabii. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı. Çocuklara sordum:
- Niye böyle oldu?
- Öğretmenim çöplerden, pislikten böyle oldu dediler..
- Durun, bakın kapıya, biri gelecek, kurtaracak bizi bu pislikten, kokudan, dedim.
Büyüleniyorlar sanki. Bak bak bitiremiyorlar. 1.90 boy. Heybetli mi heybetli çöpçümüz. Başlıyor hemen temizliğe. Ben de pencereleri açıyorum hemen. Temiz hava yayılınca kötü koku spreyi etkisini kaybediyor. Yardımcı öğretmenimiz de yasemin kokulu oda spreyini sıkıyor birkaç fıs.
Çocukların gözü bizi görmüyor zaten. Ama içlerine doluyor mis gibi çiçek kokusu.
Sonra yarım ay düzeninde oturuyoruz çöpçünün karşısına.
Konuşuyor prova ettiğimiz gibi.
- Çöpçüyüm ben. Siz sabahları uyurken daha ya da gece yarısı mahallenizin çöplerini topluyorum. Arkadaşlarım da var. Onlar da topluyor. Çöpler toplanmasa sokaklardan, her yer bugün sınıfınızın koktuğu gibi kokar, dedi. Sonra:
- Çöpçülük zordur çocuklar. Çok zor iştir, diye de ekledi, fazla uzatmadan. Kısa, öz, keskin. Anlattıkça daha da büyüyor adam.
Çocuklar, nasıl dinliyorlar anlatamam Gözlerini hiç ayırmadan. Hele oğlu. Gurur duyuyor babasıyla ve her sözünde hayran oluyor ona. O bakışa ömür verilir inanın bana
Sonra fotoğraf çektiriyoruz hepimiz kahramanımızla.
Alkışlarla ve aşkla uğurluyoruz çöpçümüzü. Bir baba, bir oğul. Tedavi edilmiş iki yürek. İşimiz bu. Yüreğe dokunmak.
Hanımlar, beyler! Bir çocuğun, alın teriyle para kazanan babasının mesleğinden utanmasına dayanamam. Dayanırsam, öğretmen olamam.
Ertesi sabah soruyor birkaç veli:
- Bizim çocuk akşamdan beri büyüyünce çöpçü olacağım diyor. Siz ne öğretiyorsunuz bu çocuklara Allah aşkına?
Gülümseyerek cevap veriyorum,
- İnsan olmayı öğretiyoruz.
Teşekkürler C. Ceylan öğretmenimiz. Yüreğinize sağlık. Belki de sizin duygularınızı örnek alır da eğitim sürecimizi çağdaş, bilimsel verilerle donatırız. Geleceğimizin teminatı olan çocuklara temiz bir eğitim ortamı hazırlayabiliriz.
Saygılarımla…