Son zamanlarda birkaç düğün törenine katıldım.  İnanın bozulan ve yozlaşan değerlerimizi gözlemledim.   Deprem sonrası oluşan yarınlar korkusundan kaynaklı olduğunu düşündüğüm bireyselleşme, hırçınlık, saldırganlık gibi kişilik bozukları çok sık görülmektedir. Düğünde atılan paraların yere düşmesiyle birlikte çocukların birbirlerini çiğnercesine saldırması ve sonrasında da kaçarak paralara sahip olma hırslarını gördükçe inanamadım. Tekrarlanan para atmalar ve çocukların saldırmaları bozulan değerlere örnek olsa gerek. Çalgıcıların uyarmasına rağmen hiçbir şey değişmiyor. Deprem sonrası yardımların dağıtılması anında da bu tür hırslara şahit oldum.  Kimse paylaşmak istemiyor. Sadece benim olsun saldırganlığı içerisinde.  İşin en acı yanı bunları gözlemleyen ailelerin çocuklarına hiç uyarıda ve ya telkinde bulunmamaları. Nasıl ve ne zaman bu kadar duyarsızlaştık? Allah aşkına!

Dizilerde ve sinema filmlerinde işlenen ailevi konularda özellikle çift ya da daha fazla kişinin yaşadığı karmaşık aşk ve bizim toplumsal yaşayışımıza uymayan ilişkiler yozlaşmamızın sebeplerinden gösterilebilir.

 Tartışma programlarında dahi neredeyse programların birçoğunda yolsuzluk konularının işlenmesi de tesadüf olmasa gerek.

Gittikçe artan boşanmalar ve aile içi sorunlar bile toplumun ne kadar bozulduğuna işaret ediyor.

 Sonucuna baktığımızda gerçekten çürümeye yüz tutmuş, bozuntuya uğramış, ahlak değerlerini yitirmiş bir toplum olma yolunda hızla ilerliyor gibi duruyoruz.  Toplum olarak bir an önce silkinmemiz ve kendimize gelmemiz gerekiyor.

Tabi ki bu yaşananlar bir sonuçtur. Verilen eğitimin, izlenen dizilerin, ekonomik koşulların, iş ve aş için yapılan göçlerin, içinde bulunulan toplumsal yaşama uyum sağlayabilmenin sonuçlarıdır.

Peki, ne yapmak lazım? Bu konularda çok şeyler söylenebilse de, birkaç ekleme de ben yapayım.

Ekonomik ve yarın korkularından kaynaklı ben duygularından uzaklaşmanın tek yolu ortak değerlerde örgütlenmek, birlikte mücadelenin gerekliliği hissettirilmelidir.

Temelinde sevgi, şefkat, saygı, paylaşma, birliktelik gibi değerleri barındıran ortak değerler ve ülkülere sahip çıkılmalıdır.

 Sadece ben duygusundan uzak, biz olabileceğimiz çağdaş bir eğitim süreci planlamalıyız.

 Sosyolojik olarak olaylar ve olgular incelenmelidir. Biz olabilmeyi sağlayacak ortak paydalar ve bağlar etrafında toplumsal birliktelikler oluşturulmalıdır.

Saygılarımla…