İlkeli Olmak

Bireyler, aile ve çevrelerinden gördükleri, aldıkları eğitime, davranışa ve edindikleri yaşamsal tecrübelere göre, kendisiyle özdeşleşen davranışlar edinirler. Bu davranış kazanımları, o bireyin yaşam çizgisindeki ilkelerini oluşturur. Bu ilkelerle birlikte kişilik ortaya çıkar.

 İlke kelimesi, “Temel olarak alınan düşünce ve kural; davranış kuralı” biçimidir. O zaman İlkeli olmayı, temel olarak alınan düşünce ve kurallara uygun biçimde davranmak, bu kuralların dışına çıkmamaya özen göstermek” biçiminde tanımlayabiliriz.

Olumlu değerlere sahip olmak, doğruluk, dürüstlük, tutarlılık açıklık, çalışkanlık gibi değerler ilkeli olmakla eşdeğerdir.

Olumsuzlukları olan birey, olumsuzluklardan arınıp, değişime, gelişime iyiliğe, bilgiye ulaşıp bunları yaşamında uygulayarak kendine özgü ilkeler edinebilir. Kısaca yaşamını olumlayabilir. Yani değişim ve gelişim de ilkeli olmanın gerekleri arasındadır. Eğer tersi oluyorsa bu da gerileme, geriye gitme, bir bakıma “ilkesizleşme” demektir. Yapılması gereken, değişimin ileriye doğru işletmektir.

İlkesiz insanlar günün menfaatlerine göre şekil alırlar. Kaygan bir beyinsel hareketlilikleri vardır. Hani toplumda derler ya ‘’Bir öylesin, bir böyle’’, ‘’Bir ordasın bir burada’’ gibi. Ne zaman, ne yapacakları, nerede, nasıl davranacakları belli olmaz. Söylemleri ile eylemleri sürekli değişmekte ve tezat teşkil etmektedir. Bu gibi ilkesiz insanlarda çıkarlar bitince nankörlük başlar. Karakteri menfaatlerine göre şekillenen zavallı nankör insanlar var. Özellikle kendi değerleri oluşmamış veya kendi değerlerini kaybetmiş insanlarda, nankör davranışlar daha çok görülür.

Nankörlüğün rekor kırdığı son zamanlarda, tabii ki aslolan ilkeli, onurlu bir yaşam sürdürmektir.

Saygılarımla….