Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü…

Bugün sizlere her engellinin erişilebilir ve ulaşılabilir bir Türkiye’de yaşadığı; eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik, rehabilitasyon vb gibi sorunlarının ülkemizde artık kalmadığı, her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir yazı kaleme almayı çok isterdim.

Ancak gelin görünkü zihniyetlerdeki engellerin kaldırılmadığı, yasaların uygulanmaktansa kâğıt üzerinde bırakıldığı bir ülkede böyle bir yazıyı kaleme almayı çok istesem dahi ne yazık ki buna benim ömrüm yetmeyecektir. Tıpkı geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz değerli dostum, mücadele arkadaşım Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı (TESYEV) ile Türkiye Milli Paralimpik Komitesi kurucusu, Posta Gazetesi yazarı Yavuz Kocaömer’in ömrü yetmeyerek yaşamını yitirmesi gibi. Değerli dostum Kocaömer’e Allahtan rahmet, kederli ailesi ve sevenlerine ise baş sağlığı diliyorum.

Dünya Engelliler Günü nedeniyle bugün yapılacak etkinliklerde yine diğer günlerde hiç hatırlamayan ve sorunlara çözüm üretmekten kaçınan birçok seçilmiş siyasiler ile atanmış idarecilerimiz mikrofonu ellerine alıp güzel kelimelerle doldurdukları cak’lı, cek’li uzun bir konuşma yapacaklardır. Onlardan konuşmalarına başlamadan önce aşağıda kaleme aldığım yazıya bir göz atmalarını ve ondan sonra konuşmalarını bir daha gözden geçirmelerini rica ediyorum.

“Eşimle evden çıktık, durağa doğru gidiyorduk. Gezmeye çıkmıştık. Kaldırımın girişi kapalıydı, yolun kenarından giderken araba bize arkadan çarptı. Ben şimdi ne yapacağım? Tek başıma kaldım. O elim ayağımdı, ben 40 senelik evliyim. Ben başka ne yapabilirim. Bana kim bakacak, ben ne olacağım? Ben hastayım. Şekerim var tansiyonum var, aniden bayılıyorum. Mecbur benim arkamdan gelmek zorundaydı. 25 senedir bana bebek gibi baktı. Ben şimdi ne yapacağım? Sürücünün cezası neyse çeksin. Benim hayatım söndü, hayatım kaydı. Bir gün boyunca yoğun bakımda kaldı. Ben devlete yalvarıyorum. Gereken neyse yapılsın. Ben maddi istemiyorum, manevi istiyorum. Benim hayatım söndü, benim çektiğim acıyı o da çeksin istiyorum.”

Bu sözler ağlamaktan gözyaşları tükenen 58 yaşındaki bedensel engelli olan ve yaşamını akülü tekerlekli sandalye ile sürdüren Bekir Berber’e ait.

Bekir Berber 10 Kasım Perşembe günü öğlen saatlerinde 56 yaşındaki eşi Ayşe Berber ile gezmeye çıkar. İstanbul Başakşehir'de Güvercintepe Mahallesi Fatih Caddesi'nde akülü tekerlekli sandalyesi ile yaya kaldırımlarına çıkamadığı için yolda gitmek zorunda kalırlar her zamanki gibi.

Yaya kaldırımına çıkamadığı için trafik yolunda gitmek zorunda kalan eşi Bekir Berber’in kullandığı akülü tekerlekli sandalyesinin arkasında yürüyen Ayşe Berber’e M.Ç adlı duyarsız bir sürücü aracıyla çarpar.

Yaşanan kazayla ilgili görüntüleri medya organlarında izlediğimizde araç sürücüsü M.Ç.'nin göz göre göre çarptığı görülüyor.

Çarpmanın etkisiyle iki araç arasına sıkışan Ayşe Berber olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi'ne kaldırılarak yoğun bakımda tedavi edilmesine rağmen bir gün sonra hayatını kaybeder.

Kazadan sonra araç sürücüsü M.Ç, polis ekipleri tarafından ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürülür ve ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılır.

Kazada eli ayağı olan hayat arkadaşının yaşamını yitirmesiyle yıkılan Bekir Berber, birde araç sürücüsünün serbest bırakılması ile yıkılır.

Yaşadığı büyük acı olayın ardından adaletsiz bir dünyanın adaletsiz bir uygulamasına maruz kalan Bekir Berber’in yaşadığı acının ne kadar derin ve büyük olduğunu tahmin edemezsiniz!

Engellilerin günlük yaşantılarında karşılaştığı bu ve buna benzer yaşanan her kazada ilk olarak aklımıza araç sürücüsünün suçlu olduğu gelmektedir.

Doğru, bu olayda da kaza yapan araç sürücüsü dikkatsiz davranarak kazaya davetiye çıkarmış ve bir insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.

Ancak unuttuğumuz ve dikkatimizi çekmeyen önemli bir nokta daha var ki hiç bunu aklımıza getirmeyiz nedense… Bu önemli noktayı açıklamak gerekirse o da tek suçlunun araç sürücülerinin olmadığı konusudur.

Evet, ne yazık ki engellilerin yaşadığı ve zaman zaman da hayatlarını kaybetmesine neden olan bu kazaların tek suçlusu dikkatsiz araç sürücüleri değildir.

2005 yılında çıkarılmış olan 5378 Sayılı Engelliler Kanunu’nun erişilebilirlikle ilgili maddelerini aradan 17 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen uygulamayan ya da uygulamaktan imtina eden vurdumduymaz seçilmiş siyasetçiler ile atanmış idarecilerdir.

Seçilmiş siyasetçiler ile atanmış idarecilerle birlikte onların emri altında görev yapan kurum müdürleri, fen işleri, imar işleri, yol ve altyapı yapım işleri çalışanları, mimarlar, mühendisler, müteahhitler vb gibi kişiler gelmektedir.

Sözün özü olarak, bir kez daha seçilmiş ve atanmış idareciler ile onların emri altında çalışan görevlilere şunu hatırlatmak istiyorum ki, yasaların sizlere vermiş olduğu sorumlulukları yerine getirmeyerek standartlara uygun yapmadığınız yollar, kaldırımlar, rampalar, binalar, ulaşım araçları, parklar, bahçeler, tuvaletler vb düzenlemeler nedeniyle hayatını kaybeden ve bundan sonra da kaybedecek olan her insandan önce sizler sorumlusunuz.