Bir 7 Temmuz günü daha geldi. Bildiğiniz gibi 7 Temmuz günü Engelliler açısından miladi bir tarihtir. Miladi dediğimiz olayın başlangıcı ise 7 Temmuz 2005 yılında çıkarılan 5378 Sayılı Engelliler Kanununun çıkarılmasıyla başlamıştır.
2005 yılında çıkarılan 5378 Sayılı Engelliler Kanununda erişilebilirlik ve ulaşılabilirlikle ilgili maddelerinin uygulanabilmesi amacıyla 7 yıllık konulan süreye o günlerde çok uzun diye itirazlar etmiştik.
7 yıllık süre bir çivi dahi çakılmadan daha doğrusu yasadan bihaber idarecilerin uyuklamasıyla gelip geçmişti. Sonra bu süre yasa değişikliğiyle 10 yıla çıkarılmıştı.
O sürede göz açıp kapayana kadar doldu.
Bu 7 Temmuz da yasanın çıkışının 16'ıncı yılı da doldu.
Galiba yasa yapıcılar 7'nin yanına bir sıfır koymayı unuttular.
Baksanıza 16 yıl dolmasına rağmen 16 tane sorun giderilmedi. Bu gidişle 70 yıl geçse de değişen bir şeyin olacağı yoktur.
Çıkarılan kanunun uygulanmasını daha fazla kanun değişikliği ile öteleme yapamayacaklarını anlayan seçilmiş siyasetçiler ile atanmış idareciler bu defa engellileri oyalamak amacıyla 2013 yılında Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliğini çıkardılar.
O tarihten itibaren de yönetmelikle oyalamalar devam edip duruyor. Yönetmelik hükümlerine göre kamuya açık hizmet veren kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarının kapalı ve açık alanların tamamında komisyonlar tarafından denetimler yapılacaktı.
Komisyonlar tarafından yapılacak denetimler sonucunda hazırlanan raporlar ile tespit edilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla süreler verilecekti. Verilen süreler sonunda ise gerekli çalışmaları yapmayan ya da başlatmayan kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlara yönetmelikte belirtilen miktarlarda cezalar kesilmesi gerekiyordu.
Ancak geldiğimiz noktada, denetimler sonunda verilmesi gereken süreler yönetmeliğin ilgili maddesinde son bulması nedeniyle artık verilememektedir.
Süre verilme maddesi mülga olan bir yönetmelikle komisyonlar denetim yapmakta ve boşa zaman harcamaktadır.
Boşa zaman harcamakta diyorum çünkü denetim sonucunda süreler verilemediği gibi gerekli düzenlemeleri yapmayanlara da cezalar kesilmemektedir.
Cezaların kesilmemesi konusunda ise yönetmeliğin ilgili maddesi ile bu yetki komisyonların inisiyatifinde değil sadece Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlerine verilmiştir.
Günümüzde ise üzülerek belirteyim ki birçok il müdürleri kendilerine verilmiş olan bu yetkiyi kullanmaktan kaçınmaktadır.
Bunun nedeni ise liyakatten çok siyasi desteklerle oturdukları o koltuklarda ceza keserek siyasilerin tepkisini çekmekten kaçınmaları gelmektedir. Bununla birlikte “Bizler kurum olarak tüm kamu ve özel kuruluşların destekleri ve onların işbirliği ile çalışmalarımızı yürütüyoruz. Örneğin belediyeye, milli eğitime, emniyete, maliyeye nasıl ceza keselim? Ceza kesecek olsak onlarda çalışmalarımızda bizlere sorun çıkarırlar.” vb gibi gerekçelerin zaman zaman dile geldiği bilinmektedir.
Sözün özü olarak, Engelliler Kanununda belirtilen erişilebilirlik ve ulaşılabilirlik konusu başta olmak üzere Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliğinin işlevselliğini yitirmesine ses çıkarmayan ve tepki göstermeyen konfederasyonlar, federasyonlar ve derneklerde bu konuda sorumludur.
Sorunu yaşayan engelliler olarak örgütlü bir şekilde yasalar çerçevesinde demokratik haklarımızı kullanarak ses çıkarmaz ve tepkilerimizi ortaya koymazsak daha çok uzun yıllar erişilebilir bir Türkiye sözleriyle kandırılıp dururuz.