Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, zirai don felaketi yaşayan Malatya’da üreticiyi ziyaret ediyor. Ağbaba don felaketi sonrası sosyal medyada ağacı başında ağlayan Malatyalı kadın çiftçi Nurcan Keleş’in bahçesine gitti. Keleş, “Ben isterdim ki muhtarım gelsin veyahut da devletin başındaki biri gelsin, çıksın televizyona desin ki: 'Çiftçilerimiz üzülmeyin, biz sizin arkanızdayız ya. Biz ölmedik' diye yakındı.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, zirai don sonrası sosyal medyada kayısı ağacı başında ağlayarak ağıt yakan çiftçi Nurcan Keleş’i ziyaret etti. Ağbaba'ya dert yanan Keleş şunları söyledi:

“Biz şimdi bunu nasıl canlandıracağız? Ben seneye bunu nasıl yapacağım? Ne yöntem biliyoruz ne yol biliyoruz? Hani daha önceden çiçek yandı, domurken yandı. Ama şu anda ilk defa rastlanan bir şey bu. Meyveyken kaybettik biz bunu. Asıl önemli olan o. Şimdi ben üretmezsem, yarın bunu benim ülkem ne yiyecek? Benim amacım o zaten. Bütün her şey buna bağlı. Ya ben emekli maaşıyla da geçinmeye çalışırım. Bir şekilde idare ederim. Ekmeğimi taştan çıkarırım. Ben çiftçiyim çünkü. Ama ben bunu seneye nasıl yapacağım?

"Ben isterim ki devletim sahip çıksın"

Ben isterdim ki muhtarım gelsin veyahut da devletin başındaki biri gelsin, çıksın televizyona desin ki: 'Çiftçilerimiz üzülmeyin, biz sizin arkanızdayız ya. Biz ölmedik'. Ben biliyorum, benim devletim var zaten. Ben zaten devletimin arkasındayım. Mesele o değil. Sen çiftçiye teselli vereceksin. Diyeceksin ki: 'Arkadaş, ben mühendislerimi sahaya indireceğim. Tarım kooperatifleri var. Orada bir sürü bizim ziraat mühendislerimiz var. Siz niye okudunuz? Geleceksin, sahaya ineceksin'. Benim bir dönümüm olsa, hiç problem değil. Hiç, asla problem değil. Belki yüz yirmi dönüm arazisi olan var. Yüz elli dönüm arazisi olan var. Ben bir şekilde kendimi geçindiririm. Ben aç kalmam, açıkta kalmam. Çok şükür. Biz şalvarımızı satarız, yine geçiniriz.

İBB, deprem riskine karşı köprüleri güçlendiriyor İBB, deprem riskine karşı köprüleri güçlendiriyor

"Bunun isyanla bir alakası yok"

Kar yağdı geceye kadar. İçeriye girdik. Üstümüzü çıkardık, bir parça yemek yedik. Dedik ki çay içelim. Kar, fırtına yağmaya başladı. Tabi doğal afet ama Allahtan gelmiş. Biz zaten demedik ki isyanımız. Şey değil. İnsanlar yanlış anlıyor. Acaba diyorsunuz, Allaha mı isyan ediyorsunuz? Bu isyanla bir alakası yok. Sadece bu gibi durumlarda yol gösterecek, yöntem gösterecek büyüklerimizin olması lazım. Biz artık yani bir şeyleri bekliyoruz. Baksana, kâğıt gibi olmuş.

Yani ben bu arazimde 30 ton kayısı kaldırdım bu sene. 30 tonu 100 liradan hesaplarsan 3 trilyon. Ben bir tek bundan ekmek yemiyorum ki. Buraya gelip işçi çalışacak, ekmek yiyecek. Ben mazot alacağım, o adam ekmek yiyecek. Gübre alacağım, adam ekmek yiyecek. Yani hiç borçların, bulup dala konacak kuş bile ekmek yiyecek.

Mesele bu kadar basit. Keşke evimiz gitseydi. Ben bir sene sonra toprağı kaldırırdım. Evimi yani borçla harçla da olsa iki tane duvar örer, otururdum. Ama canlıyı kurtarmak. Şu an en büyük mesele o. Ne iklim değişikliğinden haberi var, ne çevreden haberi var. Senin çevre, iklim değişikliğiyle ilgili bakanlığın olacak.

"Bu mesele partileri aşan bir mesele"

Bu mesele partileri aşacak bir mesele. Bizim partiyle, bilmem neyle, bizim işimiz yok. Bu, imana olan herkesin, bugün duyarlı olan herkesin, bilinçli olan herkesin, bu ülkemde yaşayan herkesin bunun için ağlaması lazım. Acı evrensel olmalı. İnsanlar bunu bilmeli artık. Senin acın, benim acım olmalı. Bu kadar basit. Ben bunu söylerim, bunu bilirim."

Kaynak: ANKA