Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan gazeteci Timur Soykan, "Buna alışmamak gerekiyor. Gazetecilerin haber yaptığı için evinin basılmasına alışmamak gerekiyor. Gazetecilerin röportaj yaptığı için tutuklamaya sevk edilmesine alışmamak gerekiyor. Biz en iyi yapmayı bildiğimiz şeyi yapmaya devam edeceğiz" ifadesini kullandı. 

Sabah saatlerinde gözaltına alınan gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel, sulh hakimliğince adli kontrol şartıyla serbest bırakılmalarının ardından Adliye önünde açıklama yaptı. 

Timur Soykan, "Büyük bir hukuksuzluk yaşadık. Bir haber, bir röportaj yaptık. O röportaj yasadışı bahis baronu olduğu iddia edilen bir kişinin faaliyetleriyle ilgiliydi. Artık ülkede hukuk o hale gelmiş ki, o yasadışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişi tutuklanıyor, cezaevine giriyor. Cezaevinden hiçbir mantığı olmayan, bir yandan Trump ile yemeğe gittiğini anlatan, bizim ona üstenci tavırlarda bulunduğumuzu söyleyen ama hepsi yalan olan, iftira olan suçlamalar yöneltiyor. Ve akıl almaz şekilde bunu yargı, savcılık ciddiye alıyor. Gazetecilik faaliyeti, sadece röportaj yapmak bir suça dönüştürülmeye çalışılıyor. Oysa biz sadece gazetecilik yaptık. Bir büyük skandalın peşindeydik. Murat da ben de" ifadesini kullandı. Soykan, şunları kaydetti:

"Skandal düğünde takı takan kişinin ipe sapa gelmez beyanıyla bugünü yaşadık"

"Çünkü şöyle düşünün. Bir yasadışı bahis baronu olduğu iddia edilen bir kişi, bir banka satın aldı. Yasadışı bahis baronu olduğu iddia edilen bir kişi bir elektronik ödeme sistemi sahibiydi. Yasadışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişi bir televizyon kanalı alabiliyordu. Bunlara MASAK nasıl izin verdi, BDDK nasıl izin verdi. Yetkili kurumlar buna nasıl izin verdi. Bu dünyanın her yerinde çok büyük bir haberdir ve çok büyük bir skandaldır. Bu haberi yapmak nasıl oluyorsa, ‘şantaj’ deyip ama şantajla ilgili nasıl şantaj yapmışız... Mesaj mı atmışız, bir kelime mi söylemişiz, herhangi bir ifade mi var mı? Hiçbir şey yok. Aksine şu var. Bugün ben örneğin BDDK skandal düğünü haberi nedeniyle Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden ödül alacaktım normalde. Ama sabah evimize baskın yapıldı polisler tarafından ve bu adliyeye getirildik savcının talimatıyla. O savcı bizim ifademizi bile almadan, biz onu görmeden bizi tutuklamaya sevk etti. Adli kontrol kararıyla haftada 3 gün imza atmak ve yurtdışı çıkış yasağıyla bizi sulh ceza hakimi bıraktı.

Ödül alacaktım, BDDK düğünü haberi nedeniyle. O skandal düğünde başkan yardımcısına takı takan ve daha sonra yasadışı bahis suçlamasıyla yargılandığı ortaya çıkan, daha sonra tekrar  gözaltına alınan ve tutuklanan kişinin ipe sapa gelmez, akıl mantık dışı bir beyanı ile biz bugünü yaşadık. Maalesef bu adaletsizliği yaşadık.

"Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz"

Maalesef ülke bu halde. Çok saçma nedenlerle hukuksuz biçimde tutuklanabiliyor insanlar. Maalesef hukukun ayaklar altına alındığı bir dönem yaşıyoruz. Buna alışmamak gerekiyor. Gazetecilerin haber yaptığı için evinin basılmasına alışmamak gerekiyor. Gazetecilerin röportaj yaptığı için tutuklamaya sevk edilmesine alışmamak gerekiyor. Biz en iyi yapmayı bildiğimiz şeyi yapmaya devam edeceğiz. Onlar bizi susturmak istiyorlar, onlar belki bizi korkutmak istiyorlar. Onlar belki gazeteciliği yok etmek istiyorlar. Sadece iktidarın sevdiği gazeteciler gazetecilik yapsın istiyorlar. Ama biz sonuna kadar bu skandalı araştıracağımız gibi bütün skandalları araştırmaya devam edeceğiz. Sonuna kadar gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Hakikatin peşinde olmaya devam edeceğiz, bu yoldan bizi kimse döndürmeyecek. Bu mücadelemizden mutlaka zaferle çıkacağız."

"İfade vermek istedik, 'Acelesi yok' dendi"

Murat Ağırel de, "Çok ilginç bir süreç yaşadık. Bayramdan önce ifademizin alınması için emniyetten arandık, savcıya geldik hemen. 'Acelesi yok bayramdan sonra ifadenizi alırız' dediler. Bayramdan sonra avukatlarımız geldi ifade vermek istediğimizi söyledik. 'Acelesi yok, perşembe günü verirsiniz' dediler. Dün avukatımla konuştum, bugün saat 13.00'te buraya gelip Çağlayan Adliyesi'nde ifade verip yayınımıza gidecektik. Sabah saat 06.00'da polis arkadaşların zili çalmasıyla uyandık. Öğrendik ki benim daha önce kendisini arayarak, MASAK raporu ve iddianameyle ilgili sorularımın olduğunu belirttiğim, cevap hakkını kullanması gerektiğini söylediğim kişi, beni holding binasına çağırdı. Ben 'Bunu kabul etmiyorum, gazeteciyim, etik olarak doğru olduğunu düşünmüyorum. Gazetemize gelin' dedim. Kabul etmedi. Bu kabul etmeyişini, üstenci tavır olarak 'Ayağına çağırdı beni' diye şikayetçi olmuş. Sonra ortak noktada bir çay bahçesinde oturduk. Kendisinin de ses kaydı alması ve bizim de ses kaydı almamız şartıyla sadece çay içtik, kaydettik. Kaydettiklerimizin dışında iddiasına göre Flash TV'nin satışıyla ilgili bir şey sormuşuz ve onu baskı altına almaya çalışmışız" ifadesini kullandı. Ağırel, şunları kaydetti:

"Doğru bildiğimizi yazmaktan geri adım atmayacağız"

"Ses kaydını evraklarda görmek istedik. Bana 5, Timur'a 3 soru soruldu Emniyet'te. Tamamının cevabını verdik çünkü tapeler var. Tapelerdekilerde açık açık yazıyor, 'Biz buluşmak istemiyoruz, prensibimize ters'. Dosyada kuvvetli suç şüphesi diye bahsediliyor. Dosyanın içerisinde hiçbir şey yok. Bir tane kağıt parçası var, bir de polisin sorduğu sorular var. Avukat, 'Biz müsait olduğunuzda getirip delilleri vereceğiz' demiş. Dosyaya delili, ses kaydını biz sunduk. Mahkeme Başkanına rica ettik, dinleyin dedik, kendisi konuşmanın içerisinde diyor ki, 'Beni en iyi anlayacak kişi Murat Ağırel' diyor, ardından 'Timur üstadım, en çok size güveniyorum' diyor. Ardından şikayetçi oluyor. Biz bu dosyanın peşini bırakmayız.

Bayramdan önce hakkımızda şikayet vardı, o şikayete istinaden ifade verecektik ve acelesi yoktu. Bizim avukatlarımız buraya gelip ifade vermek istiyoruz dediğimiz günde, cezaevinden SEGBİS'e bağlanmış ve onu tehdit ettiğimizi ve şantaj yaptığımızı belirtmiş ama kesinlikle şantaj ve tehdit geçirmemiş, muğlak cümlelerle geçirmiş. Ne oldu? Tefrik edildi ve ayrıldı bu dosya. Sadece bu dosyadan yargılandık. Bunun içerisinde bir şey oluşturulmaya çalışılıyor. Bu oluşturulmaya çalışılan şeye karşı gazeteciliği savunduk, gazetecilik suç değildir dedik. Biz bugün ne yaptıysak, yarın 10 katını daha fazla yapacağız. Çünkü bu ülkenin çocuklarını uyuşturucuyla, yasadışı bahisle zehirliyorlar. Dominika'daki bir bankaya bu kişinin payfix hesabından 350 milyon dolar gitmiş. MASAK bunu tespit etmiş, ben etmedim. Yazı dizisi yaptım, cevap hakkını kullandırdım. Ben bunu yazdığım için cezaevinde bulunan yasadışı bahis baronunun şikayetiyle delil olmadan 16 saattir adliye ve emniyet koridorlarında geziyoruz. İsterlerse 160 saat bizi gezdirsinler, doğru bildiğimizi yazmaktan geri adım atmayacağız. Çünkü yolumuzu Uğur Mumcu aydınlatıyor. Eğer biz bu yoldan dönersek bize aşk olsun. Eğer siz dönerseniz size aşk olsun. Hiçbir gazeteci de dönmez bu yoldan."

DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: “Sayın Öcalan’ın özgür yaşam ve çalışma koşullarının hızla oluşturulması gerekiyor” DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: “Sayın Öcalan’ın özgür yaşam ve çalışma koşullarının hızla oluşturulması gerekiyor”

Kaynak: ANKA