Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, belediyenin SGK borcunun olmadığını belirterek, "Ancak borçlanmanın başka alanlarda yapılabilmesiyle de ilgili alanların kapalı olması CHPli belediyelerin önünde hep engel oldu. Bence bunun bu şekilde değil bir yapılandırmayla çözülmesinin doğru olduğunu düşünüyorum" dedi. Ercengiz, kuraklık nedeniyle Burdur Gölü'ndeki kurumaya da dikkati çekerek, "Son 30-40 yılda Burdur Gölü hacminin yüzde 45'ini yitirdi. Yüzey alanı 210 kilometrekareden şu anda 120 kilometrekarelere kadar geriledi. Zaman zaman bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz" diye konuştu.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki hafta partisinin grup toplantısında yaptığı "Emeklilere faydanız dokunsun istiyorsanız talimat verin belediyeleriniz SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödesinler” açıklamasıyla başlayan tartışmalar devam ederken Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, ANKA Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, SGK veya vergi borçlarının bulunmadığını söyledi. CHPli belediyelerin kıskaç olduğunu vurgulayan Ercengiz şöyle konuştu:
"Burdur Belediyesi olarak Sosyal Güvenlik Kurumu veya vergi borcumuz yok. Ancak borçlanmanın başka alanlarda yapılabilmesiyle de ilgili alanların kapalı olması CHPli belediyelerin önünde hep engel oldu. Biz mümkün olduğu kadar borçsuz bir yatırım politikası izledik. Ve bizim borcumuz şu anda yok. Yani Sosyal Güvenlik Kurumu'na ve vergi borcumuz olmadığı için belki bizim için bir rahatlık olabilir. Ancak şu anda 2024 yerel seçimleri sonrası yeni alınan belediyeler, CHPli belediyeler olarak adlandırabileceğimiz belediyelerin birçoğu geçmiş döneme ait vergi ve sosyal güvenlik primi borçları nedeniyle şu anda bir kıskaç altında. Bence bunun bu şekilde değil bir yapılandırmayla çözülmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Aksi halde vatandaşımıza hizmette elbette biz sınır tanımayacağız herhangi bir üretmeyeceğiz ancak kaynak kullanımı konusunda sıkıntıya girerse arkadaşlarımız vatandaşımıza hizmetin ulaşımı biraz zorlanmamıza neden olabilir.
Dün Vahap Başkan'ımız bununla ilgili bir açıklama yaptı. Şimdi şöyle bakmak lazım; siyaset, seçim yurttaşın bir tercihi. Buna saygı göstermek lazım. Vatandaşın tercihinden ötürü cezalandırılması olarak bakarız biz buna eğer bu şekilde yapılırsa. Çünkü sonuçta belediyeler tüzel kişiliklerdir. Şahsın kendisine ait kurumlar değildir, işletmeleri değildir. Bir CHP'li belediye başkanı ile diğer siyasi partilerdeki belediye başkanlarının ortak bir hedefi vardır; yurttaşına hizmet etmek. Bu noktada eğer belediyeler cezalandırılırsa bilin ki yurttaş cezalandırılmış olur. Yurttaş da bunu dikkatle takip eder, gerektiğinde gereğini de yapar.
"Burdur Belediyesi'nin borcu yok"
2014 yılında göreve geldiğimizde bugünün bedeli karşılığı hesap ettiğimizde, çünkü Türkiye'de TL'nin değerini biliyorsunuz çok yerinde tutamadığımız için, toplam borcumuz 23 milyon dolar civarında bir borçtu. Bugüne karşılık baktığımız zaman da 760 milyon liralık bir borçla devralmıştık. Şirket borçlarını da toparladığımız zaman yaklaşık 850 milyon liralık bir borçla devraldığımız Burdur Belediyesi bugün 25 yıl vadeli Avrupa Yatırım Bankası'ndan aldığı İller Bankası üzerinden aldığı kredi dışında herhangi bir borcu yoktur. Biraz önce ifade ettiğim gibi SGK ve vergi borcumuz da yok. Yani sürdürülebilir bir mali disiplini sağladık. Gelir gider dengemizi bir şekilde gelir yönüne döndürdük. Belediyemizi kamulaştırdık. Yani bunu şunun için özellikle söylüyorum; devletin yapabileceği ne iş varsa kendimiz yaptık. Buradan elde ettiğimiz tasarrufla da borcumuzun büyük bir bölümünü ödemiş olduk. Şu anda kendi emekçimize, kendi belediyemizin araç gereç ve envanteriyle hizmetimizi üretiyoruz. Bu nedenle de Burdur Belediyesi'nin borcu yok."
"Siyasi çekişmenin neticesi olarak şu anda belediyelerin üzerine önemli bir yük bindirildi"
Sokak Hayvanları Yasası'nın TBMM'de kabul edilmesini de değerlendiren Ercengiz, şunları söyledi:
"Sonuçta sokağı birlikte paylaştığımız sokak canları kendi doğasından alınmış ve zaman içerisinde evcilleştirilmiş ve insanlarla birlikte yaşamaya çalışan, bunu başarmaya çalışan hayvanlar. Böyle bakmak lazım, onlar da can. Tabii bu süreç biraz aslında gerilim siyasetine ve gerilim politikasına dönüştüğü için bu hale geldi bence. Aslında sokak hayvanlarının zararlı olanlarını hem kendi hemcinsine hem de insana zararlı olanlarını zaten biz alandan uzaklaştırıyoruz. Ve biz onların ömürlerini sonuna kadar rahat bir şekilde kendi barınaklarımızla, kendi rehabilitasyon merkezlerimizle bakmaya çalışıyoruz. Ancak bu siyasi çekişmenin neticesi olarak şu anda belediyelerin üzerine önemli bir yük bindirildi. Tabii burada yasa bana göre apar topar çıkartıldı. Çünkü diyelim ki Burdur Belediyesi barınağını yaptı. 10 tane daha ilçe belediyemiz var. Dört belde belediyemiz var. Bunların birçoğunun barınağı ya da rehabilitasyon merkezi yok. Bunlar ne yapacak? Şimdi bu arkadaşlarımız yakaladığı hayvanları nerede muhafaza edecek? Ya da şu anda ülke genelinde 4 milyonun üzerinde sokak hayvanından bahsediliyor. Sayısını bilemiyoruz. Barınma kapasitemiz bugünün şartlarında varsayalım 1 milyona çıkarttık. Geri kalan 3 milyon hayvanı nerede barındıracağız? Bu hayvanları bir arada yaşatmak ne kadar mümkün olacak? Bütün bunların doğru hesaplanması gerekiyordu ama yasa çok hızlıca Genel Kuruldan geçti. Ben şunu umut ediyorum; Sayın Genel Başkanımız da dün yaptığı açıklamada Anayasa Mahkemesi'ne müracaat edeceklerini söylediler. Biz hayvanların öldürülmesine karşıyız. Hiçbir canlı öldürülmesi tarafı değiliz. Ancak insana veya kendi hemcinsine zararlı olan bir canlı varsa tıpkı nasıl insana zarar veren bir insan alıp götürülüp bir yerde bir şekilde insandan farklı bir yere konuluyorsa biz de o hayvanları alıp bir şekilde bize yakışan koşullarda en iyi şartlarda bakmayı da taahhüt ediyoruz.
"Olayı bir sokak çatışmasına döndürmemek de gerekiyor"
Tabii ki biz Burdur Belediyesi olarak birtakım hazırlıklar yapmıştık. Yani örneğin hayvanların en büyük sorunlarından bir tanesi hayvanların beslenme sorunu. Biliyorsunuz hazır gıdayla, mamayla beslenen hayvanlar artık ev artıklarıyla beslenme konusunda biraz uzak kaldılar. Yani hayvanlar artık kuru mamaya alıştığı için o tada alıştığı için onu arıyor. Biz de bir mama ünitesi yaptık. Burada 58. Komando Alayı'mızla yaptığımız ortak çalışma ve protokolle kazanda artan yemekleri, bakın çöpe dökülen değil, kazanda artan yemekleri alıyoruz. Ve bunları mama haline dönüştürüp hem sokak hayvan hem de barınakta beslediğimiz canlarımıza ulaştırıyoruz. Böylece hem mama giderimizi azaltmış olduk. Hem hayvanlarımıza taze, güvenilir mamayı üretmiş olduk. Çünkü sonuçta insanın yediği yiyeceklerden mama üretilmiş. Bu anlamda da canlarımıza önemli bir katkı sunduğumuzu düşünüyorum. Gezici kısırlaştırma aracımızı yaptık. Burada veteriner fakültemiz var. Onlarla da iş birliği yaparak daha çok hayvanı kısırlaştırıp hem üniversite öğrencilerimize bir alanda uygulama imkanı tanımak hem bu işi bilimsel yapan akademisyenlerin desteğini alarak kendimizi güncel tutmak, veteriner hekimlerimiz anlamında önemli katkı olacaktır. Tabii Veteriner Hekimler odamızla da zaman zaman görüşüp bu işte onların görüş ve önerilerini alıyoruz. Dolayısıyla biz kısmen hazırız ama şunu söylemek isterim yasa bütün yükü belediyelerin üzerine bırakmış durumda. Şu anda sokaktan alınan köpekten de biz sorumluyuz, alınmayan candan da biz sorumluyuz. Bunun için arkadaşlarımızın ve bizlerin çok dikkatli olması gerekiyor. Çünkü olayı bir sokak çatışmasına döndürmemek de gerekiyor. Çünkü bu konuda hassasiyet ortaya koyan hayvansever dostlarımız da var. Onların da bu konuda hassasiyetlerini dikkate alacağız. Gerçek hayvansever dostlarımızın da iş birliğine davet edeceğiz. Ve onlarla birlikte sokak hayvanlarımızın nasıl rehabilite edeceksek, nasıl onları konforlu yaşatacaksak onların yaşam haklarına saygı göstererek bu sorunu çözmeyi planlıyoruz."
"Son 30-40 yılda Burdur Gölü hacminin yüzde 45'ini yitirdi"
Ercengiz, Burdur Gölü'nün kuraklıktan dolayı kurumasına da dikkat çekti. Ercengiz şöyle konuştu:
"Burdur Gölü maalesef içler acısı. Şu anda Burdur Gölü'nü besleyen en büyük ve en güçlü su kaynağı ne biliyor musunuz, Burdur'un atık su arıtma testinden akan deşarj edilen su. Ve biz atık su arıtma tesisimizi şu anda en modern haline dönüştürdük. İleri biyolojik arıtma tesisine döndürerek yüzde 98 saflıkta neredeyse oraya su boşaltıyoruz. Burdur Gölü maalesef kayboluyor. Çünkü Burdur Gölü'nü besleyen kaynakların üzerine set, baraj veya sulama kanalları maksadıyla taze su kaynaklarının önü kapatıldı. Göl taze su kaynaklarının kapatılmasıyla beslenememesi neticesinde zaten küresel iklimin kriz haline dönüştüğü bir coğrafyada yaşıyoruz, hızla artan hava sıcaklığı nedeniyle göl buharlaşarak maalesef suyunu yitiriyor. Son 30-40 yılda Burdur Gölü, hacminin yüzde 45'ini yitirdi. Yüzey alanı 210 kilometrekareden şu anda 120 kilometrekarelere kadar geriledi. Üzülüyoruz. Zaman zaman bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. İki kez bakanlık düzeyinde çalıştay düzenlendi. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından bir çalıştay düzenlendi. Orada da fikirlerimizi bildirdik. Ancak siz de biliyorsunuz göller bölgesindeyiz şu anda. Sadece tehdit altında olan göl Burdur Gölü değil. Eber gölü gitti, Işıklı gitti. Şu anda Eğirdir Gölü'nde ciddi bir çekilme başladı. Salda Gölü alarm vermeye başladı. Burdur Gölü'nü zaten kaybediyoruz diye hayıflanıyoruz. Hatta ben bir pul bastırdım, 'Göller Yöresi mi Çöller Yöresi mi' diye. Her geçen gün kuraklaşan ve çöle giden bir yapıya doğru gitmeye başladı. Çok kaygılıyız. Bunun için yarın belediye başkanlarımızla bir toplantı gerçekleştireceğiz. Gerçek gündemimiz tarım ve hayvancılık. Ancak bu gündemin konularından bir tanesi de havzamızın suyunun korunması. Dolayısıyla tarım ve hayvancılık modelinin bu bölgedeki hem içme suyunun hem de göllerimizin korunması açısından önemli olduğuna inanıyorum. Bunu da yarınki toplantımızda gündem maddelerinden birisi olarak tartışmaya açacağız."
"İl belediye başkanları toplantımızın konusu üretici olacak"
Ercengiz, Burdur'da gerçekleştirilecek il belediye başkanları toplantısı hakkında da şunları söyledi:
"Sayın Genel Başkanımız bu toplantıların kurumsal ve tematik olmasını arzuladığını ifade etti. Ben de orada bu toplantının ilk ev sahipliğini yapabileceğini söyledim. Sağ olsunlar beni kırmadılar. Hem geçmişteki tecrübemizden ötürü hem de bugünlerde sütte ve ette önemli bir kriz var. Üretici çok zor durumda. Üreticinin sesini doğru yere aktarabilmek ve yerel yönetimler olarak üreticiye nasıl bir katkı sağlayabileceğimizi ve üreticiyle tüketici arasındaki zincirin halkalarını daraltıp üreticinin ürettiğini değerinde satmasını, tüketicinin de değerinde alabilmesini sağlayacak bir mekanizmayı nasıl kurabileceğimizi gündem edeceğiz. Genel Başkanımızla ilk toplantı olması hasebiyle büyük bir heyecan duyduğunu ve Burdur'a katılmak istediğini söyledi. Biz de seve seve kendisini davet ettik. Umarım hem bölgemiz açısından hem de Türkiye tarım ve hayvancılığı açısından yerel yönetimlerin katkısının doğru ortaya konulabildiği ve katkı sulabildiği bir toplantı olur."