CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde; "Cumhurbaşkanı, özellikle 2018'den beri 'Ekonominin sorumlusu benim, ekonomist benim' diyor. Aslında en büyük ekonomist kim biliyor musunuz? Türkiye'de en büyük ekonomist 12 bin 500 TL’yle geçimini sağlayan emekli, 17 bin lirayla geçimini sağlayan asgari ücretli. Çünkü hakikaten dünyada hiç eşi örneği yoktur ki 12 bin 500 lira maaşla bir evi geçindirsin, evinin kirasını versin, karnını doyursun. En büyük ekonomist onlar" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2025 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler devam ediyor.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi ve CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanı, özellikle 2018'den beri  'Ekonominin sorumlusu benim, ekonomist benim' diyor. Aslında en büyük ekonomist kim biliyor musunuz? Türkiye'de en büyük ekonomist 12 bin 500 TL’yle geçimini sağlayan emekli, 17 bin lirayla geçimini sağlayan asgari ücretli. Çünkü hakikaten dünyada hiç eşi örneği yoktur ki 12 bin 500 lira maaşla bir evi geçindirsin, evinin kirasını versin, karnını doyursun. En büyük ekonomist onlar.

"'Tüm memurlara 3600 ek gösterge vereceğiz' dediniz, geçtiniz, unuttunuz. 'Memur emeklilerine seyyanen zam vereceğiz' dediniz, o da yok"

Geçen yıl seçim öncesi sözler vermiştiniz. Seçimden önce taahhütte bulundunuz, insanlar size ona göre oy verdi. Ne dediniz? 'Emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz' dediniz. Keşke demeseydiniz 'Maşallah' dediğiniz çocuk kırk gün yaşıyor, emeklinin yaşayacağı vallahi ömür kalmadı. 'Bağ-Kur’lulara esnaf prim gün sayısını 9000’den 7200’e indireceğiz' diye 6 Mayıs’ta müjde verdiniz, unuttunuz. 'Stajyer ve çıraklığı sayılmayanların mağduriyetini gidereceğiz' dediniz, olmadı. 'Tüm memurlara 3600 ek gösterge vereceğiz' dediniz, geçtiniz, unuttunuz. 'Memur emeklilerine seyyanen zam vereceğiz' dediniz, o da yok. 'İşsizlik maaş şartları genişletilecek' dediniz, o da yok. Seçimden bir buçuk yıl geçti verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız. Enflasyon nedeniyle işçilerin ekmeği her gün küçülürken zengin daha zengin, yoksul daha yoksul hâle geldi. İşçilerin, emeklilerin, emekçilerin reel ücretleri her gün erirken alım gücü düştü.

"Enflasyonda Avrupa birincisiyiz"

Asgari ücret yılbaşından, ocaktan bugüne birçok temel üründe azalmış durumda. Tavuktaki kayıp 55 kilogram, yumurtada 91 paket, sütte 253 litre, salçada 203 kilogram asgari ücretin alım gücü düşmüş. TÜİK rakamlarına göre bile baktığımız zaman çarşıyla pazarın ilgisinin olmadığını söylemek istiyorum. Ülkede kriz var ama bu kriz işçiler, emekçiler, kamu çalışanları, kadınlar ve gençler için var, birileri hâlâ bayram etmeye devam ediyor. Türkiye'deki yoksulların, emekçilerin en büyük düşmanı enflasyon. Avrupa birincisiyiz. Bizim en yakın rakibimiz savaşta olan Ukrayna 9,7 yani İrlanda’nın 0,7;  bizim neredeyse yıllık enflasyonumuz Avrupa Birliği’nin toplamına eşit durumda. Dünyada hangi konumdayız, hangi ligdeyiz ona bakmak lazım. Kimlerle aynı ligdeyiz? Arjantin, Suriye, Güney Sudan, Filistin, Zimbabve, Türkiye, Malavi, Lübnan, Nijerya, İran gibi maalesef, üçüncü dünya ülkeleriyle aynı sınıftayız. Bu bizim karnemizi gösteren bir durum.

"Eğer kayıt dışılığı yok etmek istiyorsanız sendikalaşmaya destek verirsiniz"

Enflasyon artışının sebebi işçiler değil ama enflasyonu düşürmenin bedelini maalesef işçiler ve yoksullar ödüyor. Bugün asgari ücret 17 bin TL'yken açlık sınırı Eylül 2024 itibarıyla 20 bin 478, yoksulluk sınırı 70 bin 835 TL. Yine Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdığımız rakamlara baktığımız zaman da sınıfta kaldığımızı söylüyoruz. Sayın Bakan sendikalaşma oranını övünerek söyledi. Yine bu dünya ülkelerine baktığımız zaman sendikalaşmada aslında sınıfta kaldığımızı görebiliriz. Maalesef, kamu işçileri olmasa o yüzde 14,8'e de ulaşamayacağız. Tüm dünyada sendikalaşmanın sadece işçinin örgütlenmesi anlamında önemi yok, başka anlamda da önemi var. Bunlardan biri ne? Biri, kayıt dışılığı yok etmek. Dünyada kayıt dışının tek çaresi sendikalaşmak, eğer kayıt dışılığı yok etmek istiyorsanız bu sendikalaşmaya destek verirsiniz.

"Asgari ücret maalesef, olağan ücret olmuş durumda"

Bizim asgari ücret maalesef, olağan ücret olmuş durumda. Avrupa'da ve Türkiye'de asgari ücretli çalışan oranına baktığımız zaman, Türkiye'de yüzde 57, Romanya'da yüzde 21, Bulgaristan'da yüzde 14, Hırvatistan'da yüzde 10, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 9; bizim neredeyse yaklaşık 8 katımız durumda. Bunun anlamı şu, Türkiye'de olağan ücret de asgari ücret seviyesine inmiş durumda. TÜRK-İŞ, sendikalar bağırıyor, DİSK yürüyüş yapıyor, HAK-İŞ açıklamalarda bulunuyor. Bu 'vergide adalet' dediğimiz bir şey var; maalesef, gelir vergisi sınırları da işçinin aleyhine işlemeye, çalışanlar aleyhine işlemeye devam ediyor. Dolaylı vergilerin Türkiye'de yüksekliği maalesef, zengin ile fakirin aynı vergiyi ödemesine sebep oluyor. Hiç arabası olmayan birisi de aynı vergi ödüyor, cipe binen birisi de aynı vergiyi ödüyor; iş adamı da aynı vergiyi ödüyor, çalışamayan da aynı vergiyi ödüyor. Bu, dolaylı vergi meselesi de önemli.

"86 milyon nüfusumuzun dörtte 1'i devlet olmazsa acından ölecek"

TÜİK verilerine göre 2022 yılında 18 milyon 30 bin olan yoksul sayısı 2023'te 18 milyon 219 bin kişiye yükselmiş; yoksulluk oranı yüzde 21,7. Türkiye'de 2023 yılında 4 milyon 989 bin hane, yaklaşık 5 milyon hane sosyal yardım almış. 2018'de 2 milyon 588 bin -başkanlık sistemine geçtiğimiz yıl- 2023'te açıklandığı gibi 5 milyon, 2024'ün ilk altı ayında 3 milyon 786 bin. Demek ki bu yıl 7 milyona yaklaşacak bir şey var. Sosyal yardımlardan hane içinde kişi başına düşen aylık gelir net asgari ücretin üçte birinden az olan haneler faydalanmakta yani kişi başı 5 bin 600 TL'den düşük geliri olan 5 milyon hane sosyal yardımlarla yaşıyor. Demek ki bizim 86 milyon nüfusumuzun dörtte biri devlet olmazsa acından ölecek.

"Emekli olduktan sonra çalışanların sayısının 5 milyon civarında bir korkunç rakama ulaştığını söylemek mümkün"

Bir başka konu emekliler meselesi. En düşük emekli maaşı 12 bin 500 TL olarak belirlendi. 2 bin 500 lira zam yapılmıştı, 2 bin 500 liradan bir şey olmayacağını söyleyebiliriz. Etin kilosu 600 lira, peynir 500 lira, zeytin 300 lira; kahvaltı alışverişi yapmaya insanların gücü yetmez. 78 yaşında bir inşaat bekçisi inşaattan düşerek öldü; aslında emeklinin kaderi bu. Yine ekim ayında Konya Seydişehir'de 79 yaşında bir emekli düştü ve öldü. SGK 2024 verilerine göre emekli olduktan sonra çalışanların sayısı 2 milyon 42 bin, kayıt dışı çalışan emeklileri de saydığımız zaman bunun 5 milyon civarında bir korkunç rakama ulaştığını söylemek mümkün. Emekli, emekli olduktan sonra da çalışmaya devam ediyor ve maalesef, açlık sınırının altında yaşamaya devam ediyor.

"Emekli, o emekli ikramiyesiyle tuvaletin kapısını alamıyor, geldiğimiz nokta bu"

Bir başka mesele de emekli maaşlarının asgari ücrete göre karşılaştırması. 2002 Temmuz’da emekli maaşı 240 TL iken asgari ücret 184 TL idi; en düşük emekli maaşı asgari ücretin 1,4 katıydı. Şu anda, artırıldığı hâlde 12 bin 500 TL maaş asgari ücretin yüzde 73'ü durumunda yani reel olarak emekli maaşı yarı yarıya gerilemiş durumda. Şu an 12 bin 500 lira maaşla 2 çeyrek altın alabiliyor; malesef, şu an 6 çeyrek altın kayıp. Emeklinin durumu kötü durumda. Niye emeklinin maaşı bu duruma geldi? Emekli maaşının hesabında eskiden gayrisafi yıl sonu hasılasının artışının payı yüzde 100 olarak hesaplanıyordu, sayenizde yüzde 30'a düştü. Aylık bağlama oranları 2002'den önce yüzde 70'lerdeydi, şu an yüzde 28'lere düştü. 2008'deki bu, aylık bağlama oranlarda sendikaların da günahı çok çünkü onlar da hiç seslerini çıkarmadılar. Eskiden bir işçi emekli olduğu zaman evine alırdı, çocuğunun düğün parasını ayırırdı, belki bir de araba alırdı. Şimdi emekli, o emekli ikramiyesiyle tuvalet alamıyor, tuvalet; tuvaletin kapısını alamıyor; geldiğimiz nokta bu.

"Memur maaşını en kötüde eşitlemiş durumdayız"

Gökhan Günaydın: Bu dava, herkese verilmiş bir gözdağıdır Gökhan Günaydın: Bu dava, herkese verilmiş bir gözdağıdır

Türkiye, emeklisine ödediği maaşla Avrupa'nın son sırasında yer alıyor; emekli açısından da korkunç durumdayız. Bulgaristan 224 euro veriyor, Türkiye 330; bizim üzerimize Yunanistan var, Polonya var, Fransa var, Almanya vesaire var yani o konuda sınıfta kalmış durumdayız. Memur maaşları için de maalesef, emekliler ve asgari ücretlilerdeki durum aynı. Memur maaşı en aşağıda eşitlenmiş durumda. En düşük memur maaşı 2002'de 392 TL, en düşük ortalama memur maaşı 578 TL; fark yüzde 47. Şu anda en düşük memur maaşı 32 bin 860 TL, en düşük ortalama memur maaşı 37 bin 332 TL. Memur maaşını en kötüde eşitlemiş durumdayız.

"Eskiden 'ev hanımı' diye bir deyim vardı, şimdi 'ev genci' deyimi var"

İlçelere yüksekokul açıyorsunuz, vallahi okuyan çocuklar artık üniversiteli işsiz oluyor. O çocukları yönlendirebilseniz, örneğin diş teknisyeni yapsanız, kaynakçı yapsanız, tekstilci yapsanız çok ciddi maaşlarla ya da operatör yapsanız 150 bin lira maaş alacak. Ama çocuğa bitirtiyorsunuz, ziraat mühendisi yapıyorsunuz, atayamıyorsunuz. Bu çok ciddi bir mesele, bunun üzerinde durulması lazım. Fen edebiyat fakülteleri açılmış, fizik bölümünü, kimya bölümünü, matematik bölümünü okutuyoruz çocuklara, iş yok. Bunu da Meclis'in, herkesin bir şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım. Türkiye'de maalesef 6 milyon 300 bin ev genci var. Ev genci ne  demek? Ne işte çalışabiliyor ne iş arayabiliyor ne okuyabiliyor; sayenizde eskiden 'ev hanımı' diye bir deyim vardı, şimdi 'ev genci' deyimi var."

Kaynak: anka