Haber: Duran Özkan
(MALATYA)- Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Malatya Temsilcisi Bedri Özten, 6 Şubat depremleri sonrası kentteki inşa sürecine ilişkin “Sosyal yapıya hitap etmeyen yapılar ve planlamalar zaten bir sıkıntı olarak karşımıza çıkacak. Bir de bu rezerv alanlarda mülkiyeti olanları paylaştırma esnasında belki sıkıntılar çıkacak. Sadece maddi olarak düşünmemek gerekiyor. Bunun manevi boyutları var” dedi.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Malatya Temsilcisi Bedri Özten, 6 Şubat depremlerinde yıkıma uğrayan Malatya’nın yeniden inşa edilme sürecine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Özten, şunları söyledi:
“6 Şubat depremlerinden sonra Malatya'da yerel yönetimler, imar planlarında bazı değişiklikler yaptılar. Yaptıkları en belirgin değişiklik, bina yüksekliğini ve kat sayısını değiştirmeleri oldu. Bina yükseklikleri 22,50 ve kat sayısı zemin artı 6 olarak sınırlandırıldı. Daha önce de haçmaks dediğimiz bina yüksekliği 36 buçuk metreydi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenmiş olan rezerv alanları planları, ilgili kişilerin fikri alınmadan kendi bünyesi içerisinde yapılmaya devam ediyor.
"Rezerve alanlar öbekler halinde belirlendiği için plan bütünlüğü de ortadan kalktı"
Rezerve alanlar öbekler halinde belirlendiği için plan bütünlüğü de ortadan kalktı. Yani şöyle bir örnek vereyim. Planlar 20 metre olan yolun devamı, rezerve alan olmayan bölgedeki giriş yeri belki de 10 metre, belki de 8 metre. Bu planların ne şekilde olduğunu da bilemiyoruz. Yani bunu halka deklere etmediler, biz daha önceden rezerve alanlarının belirlenme kriterlerinin halkla paylaşılmasını istemiştik. Bununla ilgili bir çalışma olmadı bakanlık tarafından. Şunu da sorduk, yani bu rezerv alanları belirlendikten sonra yapım sırası neye göre belirleniyor? Bu kriterlerin halkla paylaşılmasını istemiştik. Bu da yok. Yani kendi kendilerine bir de kentin sosyoekonomik durumunu incelenmeden, ben yaptım oldu mantığıyla planlamalar yapıldığını sanıyoruz.
"Yerel yükleniciler ihalelere giremiyor"
Rezerv alanları ve kent çeperlerinde yapılmakta olan kalıcı konutların ihale şekilleri de son derece, yani yerel kalkınmayı desteklemeyen, şekillerde yapılıyor. Parasal olarak büyük ihale dosyaları şeklinde veriliyor ihaleler. Bu nedenle yerel yükleniciler bu ihalelere giremiyor. Giremedikleri için dışarıdan gelen yükleyiciler de yerel esnafla çalışmıyor ve yerel kalkınmaya ticari olarak hiç katkıları olmuyor.
"Sosyal yapıya hitap etmeyen yapılar ve planlamalar var"
İlk olarak, öncelikle sosyal yapıya hitap etmeyen yapılar ve planlamalar zaten bir sıkıntı olarak karşımıza çıkacak. Bir de bu rezerv alanlarda mülkiyeti olanları paylaştırma esnasında belki sıkıntılar çıkacak. Sadece maddi olarak düşünmemek gerekiyor. Bunun manevi boyutları var. İnsanların daha önceki kendi rutin yaşamlarını karşılayan çevresel faktörlerin durumu çok önemli. Ne şekilde bir yapılaşmayla karşılaşacağımızı biz bile bilmiyoruz. Çünkü rezerve alanların etrafını tamamen kapatıyorlar. Planlar sadece resim bazında kapattıkları paravanların üzerinde görüyoruz. Hatta ve hatta rezerve alanlarındaki yıkımlar tekniğe uygun olarak yapılamıyor. Etrafı çevrili olduğu için vatandaş da görmediği için sadece toz görülüyor.
"Yerinden dönüşümün ekonomik olarak rantablı olacağını düşünüyoruz"
Biz bireysel olarak da grupsal olarak da yerinden dönüşümden yanayız. Yani yerinde dönüşüm derken bireysel yerinde dönüşümü sadece söylemiyoruz. Rezerv alanlarıyla ilgili de yani daha önceden yapılaşmanın, deprem öncesi yapılaşmanın olduğu bölgelerin bir an önce ayağa kaldırılması. Hem sosyal olarak hem de ticari, ekonomik olarak daha rantablı olacağını varsayıyoruz. Şu ana kadar ticari bağımsız bölüm hiç teslim edilmedi. Oysaki kentlerin kent olmasını sağlayan en başta gelen parametrelerden biri ticaretin büyük boyutlarda ve çeşitli ticaret yapılan yerler oluşudur. Kent olma parametrelerinden birini yerine getiremedik. Yani iki yıl geçti ticari alanlarla ilgili teslim edilen yapı sayısı sıfır."