Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Malatya Şubesi tarafından kentteki hastanelerde hemşire sayısındaki yetersizlik, barınma sorunu ve yüksek kiralar ve sağlıkçıların yaşadıkları sorunlara ilişkin basın açıklaması yapıldı.
Sendikanın faaliyetlerini sürdürdüğü konteynerin önünde yapılan basın açıklamasına Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey de katıldı.
“MALATYA DEPREMDEN SONRA KADERİNE TERK EDİLMİŞ DURUMDA”
Malatya’da sağlık ve sosyal hizmetlerinin aksadığını ifade eden Karacabey, açıklama öncesi yaptığı konuşmada,
“Hizmet alan halkın pek çok sıkıntı yaşadığının farkındayız. Malatya, depremden sonra 18 aydır gerçekten kaderine terk edilmiş durumda. Bir şeyler yapılmaya çalışılıyorsa da gözle görülür bir düzenleme yok. Kaygımız bu süreçlerin şeffaf yönetilmediği konusunda. Hastanelerimizin, hizmet ürettiğimiz sağlık birimlerinin canlarımıza mal olmayacak şekilde güvenlikli binalar olmasını istiyoruz”
ifadelerini kullandı.
Karacabey, Malatya’da en büyük sorunun barınma olduğuna dikkat çekerek, “200 bin kişinin buradan göç ettiğini biliyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri özellikle barınma sorunundan dolayı hem güvenli barınma evleri bulamadıkları için hem de fahiş fiyatlardan dolayı Malatya’dan uzaklaşmaktadır” diye konuştu.
“24 SAAT BOYUNCA EN AZ 20 YATAKLI SERVİSLERDE 1-2 HEMŞİRE ÇALIŞIYOR”
SES Malatya Şubesi Eş Başkanı Cansu Kaplan ise 6 Şubat depremlerinin üzerinden 18 ay geçmesine rağmen Malatya’nın sesi en az duyulan il olduğunu ifade ederek, “İlimizde 12, toplamda 448 sağlık emekçisi hayatını kaybetti. Arkadaşlarımızın bir kısmı görevlerinin başında vefat etti. Enkaz altından sağ çıkanlarımız yakınlarımızı ve ailemizi güvenli yerlere bıraktıktan sonra hiç tereddüt etmeden hastanelere koştu” dedi.
Malatya’nın ve Malatya’da çalışan sağlık emekçilerinin sesini gerek kamuoyunda gerekse de yetkililer tarafından hiç duyulmadığını kaydeden Kaplan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Üniversite hastanesinde yaptığımız anket çalışması sonucunda gördük ki birçok arkadaşımız en az haftalık 48-56 saat arasında nöbetler tutmakta. Sebebini de personel yetersizliği olarak belirttiler. Şehrimizde barınma halen ciddi bir sorun. Yıkımların devam ettiği sokaklarda suların temiz akmaması, ulaşım yetersizliği nedeniyle sağlık emekçilerinin başka illeri tercih etmesinden dolayı kalan arkadaşlarımızın iş yükü ve uzun mesai saatleri devam ediyor. 6 Şubattan günümüze üniversite hastanemize sadece 16 hemşire ile başladı. Gerek şehrin gerek kurumların mevcut koşulların iyileştirilmemesi şehrimizin sağlık emekçileri tarafından tercih edilmemesine neden oluyor. 14 Temmuz’da 52 hemşire alımı için resmi gazeteye ilan, 18 Temmuz’da gerekçesiz iptal edildi. Üstelik iptal edilmesi kararında herhangi gerekçe belirtilmemiş. Malatya’ya gelip çalışmak isteyen arkadaşlarımız da alımın gerekçesiz iptal edilmesi nedeniyle ayrıyeten mağdur edilmiş oldular. 24 saat boyunca en az 20 yataklı servislerde 1-2 hemşire çalışıyor, en az 10 yataklı yoğun bakımlarda 2-3 hemşire çalışıyor. Yataklı sağlık tesislerinde yoğun bakım hizmetlerinin uygulama usul ve esasları hakkında tebliğe göre üçüncü basamak yoğun bakımlarda iki yatağa bir hemşire bakması gerekirken hemşire yetersizliğinden yoğun bakımlarımızda 3-4 hastaya bir hemşire bakıyor. Servislerde ve yoğun bakımlarda gün aşırı nöbetler tutan hemşireler var. Henüz yıllık izin kullanamayan meslektaşlarımız var. Servislerde gece saat 12’den sonra tek kalan hemşire arkadaşlarımız mevcut. Bazı gebe arkadaşlarımız bu yoğun çalışmalardan dolayı düşük riski yaşadı. Yoğun çalışmak her şeyden önce dikkat dağınıklığına sebep oluyor.”
“SESİMİZİN DUYULMASINI İSTİYORUZ”
“Tuttuğumuz gün aşırı nöbetler ve olağan dışı iş yükümüz nedeniyle yorgun argın eve geldiğimizde ihmal edilen çocuklar, eşler ve anne babalarımız oluyor. Bu durumda aile içi huzursuzluğa, düzensizliğe neden oluyor” diyen Kaplan, “Performans, teşvik ödeme ve ek ödemeler çok yetersiz. Geçinemiyoruz. Kurumlar arası, kadrolar arası bir adaletsizlik mevcut. Tek kalemde emekliliğe yansıyan, adil, eşit işe eşit ücret talep ediyoruz. Deprem bölgesinde çalışan hemşireler olarak artık tükendik. İnsanca çalışmak insanca yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Deprem bölgesine hemşire alımının olmasını istiyoruz. Üniversite hastanelerinde çalışan hemşireler olarak YÖK’e bağlı üniversiteler bünyesinde çalıştığımız için ekstradan hak kayıplarına maruz kalıyoruz. Sağlığın tek elde yönetilmesi belki bu adaletsizliğin düzeltilmesinde bir çözüm olabilir. Şartlarımızın hafifletilmesini istiyoruz. Ayrıca, meslek tanımımızın yeniden bir an önce yapılmasını ve yetki ve sorumluluklarımızın net olarak sınırlarının çizilmesini istiyoruz. Sosyo-psikolojik destek talep ediyoruz. Sağlık emekçilerinin koşullarının düzeltilmesi sağlık hizmetlerini, sağlık hizmetlerinin de koşullarının düzeltilmesi hastalara faydası olacağı bir gerçektir. Bu konuda sesimizin duyulmasını istiyoruz”
ifadelerine yer verdi.