CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret ederek Eş Başkanlar Ayşe Serra Bucak ve Doğan Hatun ile görüştü. Özel, belediye başkanlarının KHK'larla görevden alınması uygulamasına son verilmesi gerektiğini belirterek, kesinleşmiş hapis cezası durumunda kayyum atamak yerine belediye meclisinde seçim yapılması gerektiğini söyledi. Özel, "Bu, demokrasi değil, bugünün ruhuna, günün beklentisinde de hiç uygun değil" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, altı günde altı ile yapacağı Doğu ve Güneydoğu Anadolu ziyareti kapsamında dün akşam Diyarbakır’a geldi. Özel, Diyarbakır temasları kapsamında bugün partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Partililer Özel'i Kürtçe pankartlarla karşıladı. Özel, İl Başkanlığı önünde, barışı temsil eden beyaz güvercin uçurdu. Ardından, CHP Diyarbakır İl Başkanı İsmail Akyıl, Özel’i makamında ağrıladı. Özel burada parti örgütüyle de bir araya geldi.

Özel, Diyarbakır temaslarının devamında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etti. 31 Mart yerel seçimlerinde DEM Parti’nin yüzde 64,09 oy oranıyla kayyumdan devraldığı belediyede Özel’i, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Ayşe Serra Bucak ve Doğan Hatun makamında ağırladı.

Ayşe Serra Bucak: “CHP'ye yerel seçimlerden şimdiye göstermiş oldukları dayanışma ve beraberlik için teşekkür etmek istiyoruz"

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bucak, şöyle konuştu:

“Doğrusu bizler 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra hakikaten ülkemizin belirli başlı illerinde yerelde seçilmiş belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine sekiz yıldır uygulanan bir gasp sistemi vardı. Kayyum sistemi vardı. Aslında bunun gölgesiyle bu yerel seçimlere girdik. Ama bu yerel seçimler esnasında ve sonrasında da gerek DEM Partili seçilmişlerimiz gerekse de CHP'nin yönetimi, genel başkanı, milletvekilleri ve demokratik yapılar, güçler aslında bu kayyum rejiminin, bu atama rejiminin bir biçimiyle bitmiş bir rejim olduğunu çok defa ifade ettik. Bu ifadenin altında yatan şey şuydu elbette: Bizler demokrasiye inanan, eşitlik ve özgürlüğe inanan ve en önemlisi de yerellerin demokrasisine inanan, demokrasinin yerellerden inşasına inanan güçler olarak hakikaten sekiz yıllık kayyum sürecinin sonunda seçilmiş belediye eş başkanlarının, seçilmiş belediye başkanlarının yönetiminin kentlerde yerelin demokratik inşasına yerelin çoğulcu katılımcı yapısına en uygun yönetimler olduğunu ağız birliğiyle söyledik. Bizce bu çok kıymetli bir süreçti. Bizim açımızdan böyle. Yaklaşık altı ayımızı doldurduk. Bu altı ay süresince de gerek kendi partimizden gerekse de CHP'den kentlerin yönetimine dair demokratik yönetimine dair çok kıymetli, önemli açıklamalar duyduk. Elbette en önemli en kıymetli açıklama ve katılım biçimi halkların katılım biçimi bizler için ve biz bunu esas alıyoruz. Halkların sandıkta oy kullanma hakkını ve sandıktan çıkan sonuca göre de kendi yönetimlerini belirleme ve kendi yönetimleriyle yönetilme ve bu yönetime hep birlikte dahil olma ve bu katılımcılığı en tabandan gerçekleştirme hakkını elbette savunuyoruz. Bu anlamıyla hakikaten ülkemizde ve kentlerimizde bizce önemli bir sürece geldik. Yerel yönetimler açısından önemli bir sürece geldik. Yine CHP'li belediyelerle kurmuş olduğumuz dostluk ittifakları, işbirliği ittifakları ve yine TBB'nin encümeninde ve meclisinde kurduğumuz dostluk ilişkileri, sıcak ilişkiler bütün bunların birbirini anlayan, dinleyen ve bu ülkenin en temel sorunu olan demokratikleşme ve özgürleşme sorununun hakikaten bu iki partimizin öncülüğünde bir sürece evrileceğini de şimdiden yansımasını görmekteyiz. CHP'ye yerel seçimlerden şimdiye göstermiş oldukları dayanışma, destek ve beraberlik için teşekkür etmek istiyoruz."

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Hatun ise Kürtçe yaptığı konuşmada, kayyum sisteminin bıraktığı büyük enkazı devraldıklarını, kentte halen kanalizasyon ve su gibi altyapı sorunları konusunda yatırım yapılmadığı için ciddi sıkıntılar çektiklerini söyledi. 

Özgür Özel: "Sayın Selahattin Demirtaş ile burada bir gün hep birlikte kahve içmeyi ümit ediyorum"

Özel ise şöyle konuştu:

"Bu ziyaretten hemen önce pazartesi günü Sayın Selahattin Demirtaş’ı ve Selçuk Mızraklı'yı Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde ziyaret etmiştim. Selçuk Mızraklı, 2008 yılında Diyarbakır Tabip Odası Başkanı iken ve Sayın Tanrıkulu Diyarbakır Baro Başkanı iken ben de Türkiye Eczacılar Birliği Genel Sekreteri iken tanıdığım, daha sonra Meclis’te bir araya geldiğimiz ve sonra dokunulmazlığı varken üzerinde hiçbir kaygısı, hiçbir korkusu yokken, kendisinden şüphesi yokken ki olsaydı şüphesiz dokunulmazlık zırhını bırakmazdı, gelip Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne aday olan, kazanan, belediye başkan adayı olurken temyiz kağıdı alan ama ardından çok kısa sürede o gece başlatılan bir soruşturmayla Diyarbakır halkının kendini seçme yetkisi elinden alınan ve kayyum atanan bir süreci yaşamıştı diğer eş başkanımızla birlikte. Onu cezaevinde ziyaret ettim. Bu ziyareti ben aslında 2019 yılında Selçuk Mızraklı’ya yapmak isterken o imkan elimizden alınmıştı. Ben çok değerli Serra Başkanım ve Doğan Başkanımın şahsında Diyarbakır halkının önce iradesini selamlıyorum, ardından içeride haksız yere tutulan Selçuk Mızraklı’yı bir kez daha selamlıyorum. Sayın Selahattin Demirtaş’ın, buraya yapacağım ziyaretten haberdardı, selamlarını getirdim ve kendi özgürlüğünü burada bir gün hep birlikte kahve içmeyi ümit ediyorum. Sizleri 31 Mart seçiminde elde ettiğiniz çok yüksek oy oranıyla bu şehri yönetme yetkisi için, elde ettiğiniz başarı için kutluyorum.

"Doğan Başkan bilmediğimiz bir dilde konuştu. Meclis'te yazdığı gibi 'bilmediğimiz' ve saymadığımız bir dil değildir, saygı duyduğumuz bir dildir"

Biraz önce Serra Başkan’ı dikkatle dinledim. Çok önemli şeyler söyledi. Sonra Doğan Başkan, Meclis deyimiyle 'bilmediğimiz bir dil'de konuştu. Meclis'te yazdığı gibi 'bilmediğimiz' ve saymadığımız bir dil değildir, saygı duyduğumuz bir dildir. Kendi ana dilinde konuşmuştur, kendi ana dilini kullanmasına ve kendisini öyle ifade etmesine tüm Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin olması gerektiği gibi bizim de saygılı olmamız gerekir. Zaten uzak diller olmadığı ve başta kayyum olmak üzere pek çok kelimeye olan aşinalığımızdan ne demek istediğini de anladım. Bugün burada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde bir kayyumun oturmaması önemli bir mesele. İlk önce Van’da kazanana değil de ikinciye mazbata vermeye kalktıklarında büyük bir itirazın bizde parçası olmuştuk. Çok güçlü bir heyetle orada olduk ve o iş çözülene kadar oradan ayrılmamıştık. Doğrusu buydu ve orada sonuç alındı bir önceki dönemin aksine. Hakkari'de kayyum atamasına en sert tepki gösterilirken de oradaydık. Oradan sonra da bir başka kayyum uygulamasının olmamış olmasını, 31 Mart’ta halkın verdiği mesajı, geçtiğimiz 31 Mart’ta almayanların bu 31 Mart’ta bir nebze olsun halkın iradesinde hiçbir gerileme olmamasından ve ayrıca Sayın Demirtaş’ın ifadesini tekrar edeceğim. 31 Mart’ta 47 yıl sonra Türkiye’de birinci olmuş bir siyasi partide burada kayyum belediyecilerine karşı net ve sert bir tutum takınmış olmasıyla başarmış durumdayız. Bunu önemsiyorum. Bu bir kazanımdır ama aslında haksızca bir gasbın sadece bu kez yapılmamış olmasıdır. Bunu ifade etmek lazım.

"Bu demokrasi değil, bugünün ruhuna, günün beklentisinde de hiç uygun değil"

Buradan öncelikle çağrım şudur; salı günü Sayın Bahçeli’nin ifadeleri, bir hafta önceki ifadeleriyle Türkiye’de yeni bir süreç, yeni bir iklim tartışılıyor. Diyarbakır sokaklarında barışa, kardeşliğe dair bir umut ancak sürece ilişkin bir tedirginlik ve bir güvensizlik görüyorum. Bunu görüyorum ve bir samimiyet beklentisi görüyorum. Bunu tüm siyasilerden bekliyorlar çünkü siyaset kurumu halkın iradesine karşı ve Türkiye’yi yönetenler çok büyük haksızlıklar yaptılar. Buradan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nden bir çağrı yapıyorum: Bu konuda samimi adımlar atmak isteyen herkesin bilmesi gereken bir şey var ki bir yol temizliğine, bir önün açılmasına ihtiyaç var. Burada bence atılacak ilk samimi, kolay ve olması gereken adım bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile düzenlenen, aslında belediye başkanı bir suç işler mi, işleyebilir her partiden işleyebilir ama bu suçun kesinleşmesinden sonra yani KHK’nin koyduğu gibi eğer terör iddiası varsa kovuşturma aşamasında falan değil, soruşturma aşamasında değil, hüküm kesinleştikten sonra, hatta süresi içinde yapılan Anayasa Mahkemesi (AYM) başvurusunu dahi bekleyerek sonra eğer olacaksa da mutlaka belediye meclisinin içinden yeni bir belediye başkanı seçilir. Bunun normal, bütün dünyada olan, Türkiye’de de kanunla olan hükmü buyken olağanüstü hali (OHAL) fırsat bilerek OHAL KHK’siyle bu, terör şüphesi varsa hemen görevden alınır, yerine kayyum atanır, belediye meclisi yerine de beş kişilik bir heyet atanır, yürünür, gidilir, yapılmıştır. Bu demokrasi değil, bugünün ruhuna, günün beklentisinde de hiç uygun değil. Burada, komisyonda 45 dakika, Genel Kurul'da iki saat sürecek bir yasama faaliyetiyle bu işi hemen halledebiliriz. Hatta öyle bir mevzu ki bu konuda söylenecek her şey tükendi, Genel Kurul’da konuşmadan bile uygulamaya geçebiliriz. Bu konuda bir samimiyet göstermelerini buradan iki yanımda iki genç, biri kadın, bir erkek, Diyarbakır’ın, halkın yüzde 70’e varan iradesiyle seçtiği ve geçmişte aynı durumda yerlerine kayyum atanmış iki sayın belediye başkanının yanından bu çağrıyı yapıyorum.

DEM Parti'lil: "Kayyum yönetti bu belediyeleri. Hangi ara bu borcu yaptık" DEM Parti'lil: "Kayyum yönetti bu belediyeleri. Hangi ara bu borcu yaptık"

"Şehitlere çok ciğerimiz yandı, yanmaya devam ediyor"

Ben dün çok net bir şekilde 'Devlet Bey eli yükseltiyorsa ben de yükseltiyorum Kürtlere devlet teklif ediyorum Türkiye Cumhuriyeti devletinin hepimizle beraber sahibi olmalarını, kendilerini ait hissetmelerini, onların ait hissedeceği 'işte benim devletim' diyecekleri kadar kendilerini kapsayan, kendilerini memnun eden bir devlete kavuşsunlar diye demokrasi teklif ediyoruz’ dedik. Birileri buradaki sadece devlet teklif etmeden, Özgür Özel 'Kürtlere şunu teklif etti, bunu teklif etti' diye gerçek dışı bir sürü beyan da söylediler. Her türlü psikolojik harp ve her türlü saldırgan tutuma hazır olmak gerekiyor. Tabi bu şehitlere çok ciğerimiz yandı, yanmaya devam ediyor. Bunun son olmasını temenni ediyorum.

Gecikmiş bir teşekkür etmek durumundayım. 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta Kürt seçmenler ve aday çıkarmayıp adayımızı desteklediği için o günkü seçime girdiği adıyla YSP, seçime giremediği adıyla HDP, bugünkü adıyla DEM Parti Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayının olduğu yerde aday çıkarmayıp bizi desteklediler, rekor oylar aldık, bölgeden rekor oylar aldık. Bunlar için gecikmiş bir teşekkür var. Çok isim anılmışken o günlerde isimlerinin anılmasının atlanmış olmasını telafi etmek bana düşer. Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçilmiş genel başkanı sıfatıyla, Diyarbakır’dan Van’a adayımıza kendi adayları gibi destek veren, demokrasi umuduyla ortak ve barışçıl bir yaşam umuduyla destek veren tüm seçmenlere ve aday göstermeyerek kurumsal olarak destek olan DEM Parti’ye teşekkür ediyorum. Bundan sonra buradaki çalışmalarınızda bütün Diyarbakır’a iyi gelecek işleri yapmanızı ümit ediyoruz. Hem Türkiye Belediyeler Birliği’nde hem kardeş belediyecilik uygulamalarında hep birlikte elimizden geleni yapıp bu kadim şehre, güzel şehre, kültürün, sanatın şehrine ve tarihteki çok önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bu şehrin bundan sonra güzelliklere, acılara ağıtlara değil, güzelliklere, halaylara, zılgıtlara ev sahipliği yapmasını ümit ediyorum."

 

Muhabir: Haber Merkezi