İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında; "Hayatın gerçeklerine ilişkin rakamlar böyle iken, saray beyleri ile vergimatik Mehmet ve elbette şürekaları neyi tartışmaktadır? 10 bin lira olan en düşük emekli aylığı aynı mı kalsın 12 bin lira olsun. Sonunda 12 bin 500 lirada mutabık kalmışlar. Bu emekliye idam fermanıdır. Yıllardır haykırıyoruz; en düşük emekli maaşı asgari ücretten az olmamalıdır diye. Emekliye reva gördüğünüz bu artış, lüks ve şatafat meraklısı saray bürokratlarınızın, il ve ilçe yöneticilerinizin ödediği 168 binlik yemek hesabının bahşişi bile değildir. Utanın" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. En düşük emekli aylığının 12 bin 500 lira olarak açıklanmasına tepki gösteren Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Bundan sekiz yıl önce 15 Temmuz akşamı başlayan ve yıkıma doğru ilerleyen darbe, milletin devleti sokaktan toplamasıyla kalkışma olarak kaldı. Eğer bu büyük millet olmasaydı, vatan evlatlarını harcayarak, atama imzalarını bizzat bu hükümetin attığı hainler başarılı olacaktı. Bu vesile ile o meşum gece şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Kendilerini siper eden gazilerimize de huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
AK Parti iktidarı bir unutuluş halidir dedim ya; FETÖ ihanet şebekesi devleti ele geçirip, paralel bir yapı oluştururken, görevlerini yapmayanlar, onların her birinin atama kararını imzalayanlar ne istiyorlarsa verenler, bitsin bu hasret, bitsin bu gurbet diye canlı yayınlarda gözyaşı akıtanlar, milletin gözünde devleti küçük düşürmeye cüret edenler, şimdi suçu üzerine atacak başka sorumlular arıyor. Sayın Erdoğan diyor ki ‘Batı bunları 40 sene destekledi’. Elhak doğrudur. Hiçbir kuşkuya yer yoktur ki, bu hain örgüt, emperyalist güçlerin piyonu ve maşasıdır. Türkiye düşmanı, emperyalizmin uşağıdır. Bu aleni gerçeği bilemeyecek kadar cahil, olacakları göremeyecek kadar kör müydün? Evet batı bunları 40 sene destekledi, sen de 15 sene besledin. Yani onlar kadar vebalin var. Hangi tarihi milat kabul edersen et ister 17/25’i, ister 15 Temmuz’u, bu milletin başına açtığınız belanın mutlaka bir yaptırımı olacaktır. Siz unutsanız ve unutturmaya çalışsanız bile, Türk milleti kendine yapılanları asla unutmayacaktır.
"Çetelerin, uyuşturucu ve silah tüccarlarının, mafyaların, kaçakların peşine düşün"
İYİ Parti olarak hep söylüyoruz; AK Parti ve saray rejimi Türkiye’yi geriye götürmüştür. 200 yıllık modernleşme serüveninin bu kadar boğulduğu bir dönem daha yaşanmamıştır. Çünkü vatandaşlarımızın, can, mal, ırz ve namus güvenliğini sağlayamayan bir iktidar bırakın dünya lideri olmayı kabile bile yönetemez. AK Parti iktidarı bir iş bilmezlik halidir. Sokaklarda katiller kol geziyor. İnfaz yasasıyla salıverilen caniler, elini kolunu sallayarak cinayet işliyorlar. Kurye olarak ekmek parası kazanmaya çalışan, üniversite öğrencisi Ata Emre Akman gibi gencecik insanlarımız hunharca öldürülüyor. Esenyurt’ta 23 yaşındaki genç bir kadının katilinin, başka bir cinayetten yatarken şartlı salıverildiğini öğreniyoruz. İşte saray rejiminin infaz sistemi. Ve işte saray adaletinin terazisi. AK Parti iktidarı aynı zamanda bir duyarsızlık halidir. Sokakta katillerin çetelerin kol gezdiği bir durumda saray rejimi köpekleri, kedileri toplayıp öldürmenin peşinde. Sokak hayvanlarının peşine düşeceğinize sokaktaki sapık ve katillerin peşine düşün. Çetelerin, uyuşturucu ve silah tüccarlarının, mafyaların, kaçakların peşine düşün.”
"Bu olay ülkemizde yıllardır süre gelen ve artık olağanlaşan kötü yönetimin göstergesidir"
Devişoğlu, İzmir'de yaşanan elektrik kaçağı nedeniyle 2 yurttaşın hayatını kaybetmesine ilişkin de şunları söyledi:
"AK Parti iktidarı bir özensizlik ve ihmalkarlık halidir. Kamu idaresinin içine düştüğü rezilliği sergileyen İzmir’de yaşanan olay, yaşamanın çok pahalı, ölmenin bedava olduğu Türkiye’nin adeta acıklı bir özetidir. Hayatının baharında iki insanımızı, iki gencecik umut dolu vatandaşımızı, ihmaller zincirinin bir sonucu olarak göz göre göre kaybettik. İki vatandaşımıza da bir kez daha rahmet, geride kalan ailelerine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
Yaşanan vahim olay; şiddetli yağışla, doğal afet söylemleri ile açıklanabilecek, bilindik sözlerle geçiştirilebilecek bir durum değildir. Bu olay ülkemizde yıllardır süre gelen ve artık olağanlaşan kötü yönetimin, tahrip olan kamu yönetimi kültürünün açık seçik göstergesidir. Hiç lafı eğip bükmeden söyleyelim; sorumlusu ister yerel yönetim, ister merkezi yönetim ister özel şirket olsun hiç fark etmeksizin asıl net olan kamu hizmetinin yokluğudur. Bırakın hizmetin kötü olmasını, hiç olmamasıdır. Şu ana kadar edindiğimiz bilgilere göre 9’u İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden, 20'si özel şirketten olmak üzere 29 kişinin gözaltına alınmıştır. Olayda sorumluluğu, ihmali, kusuru olan herkesin bir an önce hak ettiği cezaya kavuşmasını istiyoruz. Ve bu olayın yakın takipçisi olacağımızı milletimizin kürsüsünden bir kez daha ifade ediyoruz. İYİ Parti olarak olayın kamuoyu nezdinde üzerinde çok durulmayan bir yanına özellikle dikkat çekmek istiyoruz.
"Bu tefeci partizanların bu ülkeye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır"
Dervişoğl, şöyle devam etti:
"Cumhuriyet’in 100. yılında Türkiye kupası organizasyonunu bile beceremeyenler yapması gereken asıl iş yerine saraydaki amirlerinin emirlerini yerine getirmeyi adeta bir ibadet kabul edenler, utanmadan, sıkılmadan adaylık peşinde koşmaktadır. Bir de üstüne tehditle, şantajla rakip adayları saf dışı bırakmaktadırlar. Hiçbir rantı boş bırakmamak için hiçbir yerden cukkalama fırsatını kaçırmamak için aynı yönetim tekrar başa getirilmek istenmektedir. Başta demiştik ya 15 Temmuz’dan geriye kalanlar diye. İşte bu da onun bir örneğidir. Buna tüm futbolseverlerin ses yükseltmesi lazımdır. Bu ortak bir vazifedir. Ortak bir sorumluluktur. Özünde yağmaya dayanan, kural-hukuk-nizam tanımayan, vatandaşa sunulan hizmeti önemsemeyen bu başıbozukluk hiçbir şekilde sürdürülebilir değildir. Devlet yönetimimiz her açıdan alarm vermektedir. AKP iktidarı tarafından yönetilen bir toplumda hiç kimse ve hiçbir oluşum güvende değildir. Yaşanan ekonomik kriz sebebiyle, açlık ve yoksullukla sınanan milletimiz, devletimizin umarsızca kötü yönetilmesi neticesinde artık can güvenliği ile de sınanmaktadır. İstisnai değil, rutin olarak sınanmaktadır. İdarenin hatalarının bedelini, kendi canı ile öder hale gelmektedir. Bu ülkede kamu hizmetinin kötü işlemesi veya hiç işlememesi sebebiyle kaybedecek bir cana daha tahammülümüz yoktur. Bu tefeci partizanların bu ülkeye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
"Vergimatik Mehmet..."
Gelelim en can yakıcı konuya ve onun kahramanı vergimatik Mehmet’e. Zat-ı muhterem demiş ki; ben İngiltere’de kredi kartına taksit görmedim. Haklıdır, görmemiştir. Bir İngiliz vatandaşı olarak pek iyi şartlarda yaşadığını biliyoruz. Onun gibi bir İngiliz, bilinen bir markanın cep telefonunu almak isterse, 267 sterlini vergi olmak üzere toplamda bin 599 sterlin verecek ve alacak. İsterse de bunu ayda yaklaşık 66 sterlin ödemek şartıyla faizsiz olarak 24 ay taksitle edinebilecek. Aynı telefonu Türkiye’de almak isteyen bir vatandaşımız ise 46 bin 21 lirası vergi olmak üzere 108 bin liraya alıyor dahası bırakın faizsizini faizli taksit bile yok. Asıl bize şunu söyleyin İngiliz yüzde 16 vergi verirken Türk neden yüzde 43 vergi veriyor? Kredi kartına taksit görmeyen vergimatik Mehmet, sen İngiltere’de yüzde 45 vergi gördün mü? Sahi vergimatik Mehmet aylık 5 milyon harcayanların peşine düşecekti. 800 kişi tespit etmişler. Harcıyorlar ve ne kaynağı belli ne de vergisini veren var. Dikkat et, sayın bakıp görmeyen bakan, tanıdıklar çıkar da maazallah, affedenin bile olmaz.
"12 bin 500 lira emekliye idam fermanıdır"
Emekli vatandaşlarımızın artık dayanacak gücü kalmamıştır. Emeklilerimiz sabrının sonundadır. Ülkemizin yerli ve milli tek ekonomi uzmanı Sayın Erdoğan, içinde bulunduğunuz hayal dünyasından bir an önce çıkın, milletin kendilerine verdiği makamlarda oturup ona tehditler savuran danışmanlarınız ve bakanlarınıza bir çekidüzen verin, nefes almak dışında hiçbir yaşamsal faaliyet gösteremeyen emeklilerimize yüzünüzü dönün, sesine kulak verin ve bir an önce gereğini yapın. Sizin için ne kadar anlamlı olacak bilmiyoruz ama bazı rakamları size hatırlatmak zorundayız. Haziran 2024 açlık ve yoksulluk sınırı raporuna göre; dört kişilik bir aile için açlık sınırı 19 bin lirayı, yoksulluk sınırı 65 bin lirayı aşmıştır. Tek başına yaşayan bir kişinin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için yapması gereken mutfak harcamaları ile yaşamını idame ettirmek için yapması gereken barınma, ulaşım, eğitim, sağlık vb. harcamaların toplamının ise en az 30 bin 604 lira olduğu tespit edilmiştir.
Bu rakamlar hayatta kalma rakamlarıdır, bu rakamlar yediğinden içtiğinden arttırıp yatırım yapmanın değil 2024 yılı için hayatta kalma mevcudu koruyabilme rakamlarıdır. Hayatın gerçeklerine ilişkin rakamlar böyle iken, saray beyleri ile vergimatik Mehmet ve elbette şürekaları neyi tartışmaktadır? 10 bin lira olan en düşük emekli aylığı aynı mı kalsın 12 bin lira olsun. Sonunda 12 bin 500 lirada mutabık kalmışlar. Bu emekliye idam fermanıdır. Yıllardır haykırıyoruz; en düşük emekli maaşı asgari ücretten az olmamalıdır diye. Emekliye reva gördüğünüz bu artış, lüks ve şatafat meraklısı saray bürokratlarınızın, il ve ilçe yöneticilerinizin ödediği 168 binlik yemek hesabının bahşişi bile değildir. Utanın.
Buradan sesleniyorum; iktidar yetkisini elinde bulunduran gamsızlar, kaynak yok diyerek bu gamsızlıklarını meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Kaynak yok demek külliyen yalandır; aymazlıktır; milletimizin aklı ile dalga geçmektir. Kaynak vardır. Beş uçakla NATO toplantısına giderken, üç uçakla Hollanda’da maç izlemeye giderken, saray danışmanlarını ve bürokratları beslerken var olan kaynak ne ise emekli vatandaşlarımızın durumlarını bir nebze olsun iyileştirmek için kullanılacak kaynak da odur.
Yerli ve milli ekonomi uzmanımız Sayın Erdoğan, senin kendince uyguladığın ekonomi politikaların çerçevesinde milletimize ödettiğin bedel çok ağır olmuştur. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' diye başlattığın macera, 'AKP sebep, yokluk sonuç' gerçeğinin artık komik olmayan bir fıkrasıdır. Ya bu iktidardan kurtulacağız ya bu iktidardan kurtulacağız. Ya saray beylerini göndereceğiz ya saray beylerini göndereceğiz. Bunun başka yolu yoktur.
"Erdoğan uçak filosundan vazgeçemedi ve zirveye beş uçakla gitti"
NATO’nun 75 yılı geride kaldı. Türkiye ise 72 yıldır bu örgüte üye. NATO zirvesi, bu yıl ABD’de düzenlendi. İlk önce elbette görüşmenin değerlendirmesini yapmak isterdik. Ama itibarın uçakta olduğunu zanneden Erdoğan uçak filosundan vazgeçemedi ve zirveye beş uçakla gitti. Gördük ki maksat, Erdoğan’ı havalimanında karşılamakmış. Erdoğan’ı karşılamak önce inen uçaktaki Numan Kurtulmuş’a nasip oldu. İşte dünya lideri görüntüleri. Sadede gelirsek bu yılki zirve görüşmelerinden, NATO’nun 2030’daki strateji belgesinden görüldüğü üzere, Rusya ve Çin’in, NATO için ciddi bir tehdit unsuru olduğu görüşü yinelendi. NATO, 2030 yılına kadar olan süreçte, Rusya’yı İttifak için ana tehdit odağı olarak değerlendirmektedir. Çin’in de artan ekonomik, insani, teknolojik ve askeri gücü nedeniyle, NATO’nun müşterek çıkarlarına zarar verebileceği düşünülmektedir. Küresel saflaşmanın netleşmeye başladığı belirtilen raporda, Rusya-Çin yakınlaşmasından da endişe edildiği görülmektedir. Bu raporda Türkiye’nin de yani Erdoğan’ın da imzasının bulunduğunu da hatırlatalım. Sonra boş efelik yapmasın.
"İYİ Parti olarak bizim fındık için tespit ettiğimiz fiyat 170 TL’dir"
Bilindiği gibi fındıkta hasat mevsimi yaklaşmaktadır. Hükümet, fındığı bir yük olarak görmekte ve yapısal sorunları göz ardı etmektedir. Fındık her sene yalnızca hasat zamanı gündeme gelmekte, ardından unutulmaktadır. Türkiye, dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini karşılamaktadır. Ancak ülkemiz, bu altın değerindeki üründen yeterince faydalanamamaktadır. Sorunları çözmek için yılda bir kez gündeme almak yeterli değildir, kapsamlı bir fındık eylem planıyla yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretilmelidir. Fındık piyasasını düzenleyecek, regüle edecek güçlü bir müdahale kurumu yoktur, TMO bu konuda hem mütehassıs değildir hem de finansal açıdan yetersizdir. Fiskobirlik yeniden güçlü bir oyuncu olarak piyasada yer almalıdır. Fındık üreticisinin depolama imkânı yoktur. Erkenden ürününü satmak zorunda olduğu için düşük fiyattan elinden çıkarmak zorunda kalmaktadır. Acilen fındık için lisanslı depolar kurulması sağlanmalıdır. Üretici örgütlü değildir. Rekabet Kurumu da piyasanın, tek bir yabancı şirketin eline geçmesine engel olmamaktadır. 10-15 yıl önce uluslararası fındık fiyatı Türkiye’de planlanmalı derken bugün yurt içi fiyatı dahi yabancı bir firma belirlemektedir. Bir yandan üreticinin örgütlenmesi sağlanmalı diğer yandan yabancı bir şirketin piyasada nihai tek alıcı olmasının önüne geçilmelidir. Verimlilik problemi sürmektedir. Devletin burada daha etkin bir destekte bulunması şarttır. Fındık natürel olarak satılmaktadır. Hâlbuki işlenerek, çok daha yüksek katma değer yaratılabilir. Fındığın işleneceği özel sektör yatırımlarına çok ciddi teşvikler verilmeli, Karadeniz Bölgesi'nde bu yatırımlar desteklenmelidir.
Gelelim fındık fiyat önerimize; 1 kilogram fındığın budama, gübre, ilaç, patoz, bahçe temizliği, fındık toplama işçiliği gibi masraflarıyla en az 130 lira gibi bir maliyeti vardır. Ayrıca rekolte; kahverengi kokarca gibi zararlı haşerelerden, doğal afetlerden, bakım maliyetleri gibi sebepler yüzünden günden güne düşmektedir. Tüm bu nedenlerle İYİ Parti olarak bizim fındık için tespit ettiğimiz fiyat 170 TL’dir. Bunun daha altındaki bir rakam, fındık üreticisini mağdur etmekten başka bir anlama gelmeyecektir. Altın değerindeki Türk fındığını pula çevirmenize müsaade etmeyeceğiz. Tüm üreticilerimizin sonuna kadar yanlarında olmaya devam edeceğiz.
"Başta Hayvan Hakları ile ilgili eksik ve yetersiz teklifi ve aciliyeti olmayan düzenlemeleri geri çekmelerini öneriyorum"
İktidar partisi, her yasama yılının sonunda olduğu gibi bu yılda, Meclis’in tatile girmesine az bir zaman kala kanun tekliflerini üst üste Meclis’e sunmakta, komisyona getirmektedirler. Meclis’in böyle ağır bir gündemle çalışabilmesinin teknik olarak mümkün olmadığını bilmelerine rağmen dayatmalarının elbette bir maksadı vardır. Kanun tekliflerinin üzerinde kapsamlı müzakereler yapılmadan Meclis’ten geçirilmelerini temin etmeyi amaçlamaktadırlar. İYİ Parti olarak bu konuda verilecek tavizimiz yoktur. Başta hayvan hakları ile ilgili eksik ve yetersiz teklifi ve aciliyeti olmayan düzenlemeleri geri çekmelerini öneriyorum. Meclis çalışmalarını oldubittiye getirmelerine izin vermeyeceğiz. Gerekirse hiç tatil yapmayız Ve milletimizin emrinde olmaya devam ederiz. Ama hiç kimsenin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin itibarına zarar vermesine seyirci kalmayız. Bu konuda milletvekili arkadaşlarıma güveniyor üzerlerine düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getireceklerine yürekten inanıyorum."