Yurt

İzmir'de Afet Koordinasyon Çalıştayı düzenlendi... Cemil Tugay: "Çalıştay, İzmir deprem mastır planımıza için ışık tutacak"

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, göreve geldiklerinden bu yana İzmir'in deprem master planının güncellenmesi için çalıştıklarını belirterek, "Afet Koordinasyon Çalıştayı da deprem mastır planımız için ışık tutacak bazı veriler sağlayacak" dedi.

Abone Ol

(İZMİR)- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, göreve geldiklerinden bu yana İzmir'in deprem master planının güncellenmesi için çalıştıklarını belirterek, "Afet Koordinasyon Çalıştayı da deprem mastır planımız için ışık tutacak bazı veriler sağlayacak" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Afet İşleri Dairesi Başkanlığı tarafından Afet Koordinasyon Çalıştayı, Tarihi Hava Gazı Fabrikası’nda düzenlendi.

Çalıştayın açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzmir dahil, büyük kentlerin, her geçen yıl daha kalabalık, bazen kontrolsüzce büyüyen, sıkça altyapı sorunları yaşanan yerleşim birimleri haline dönüştüğünü söyledi.

Tugay, "Bir yerde ne kadar fazla bina, yapı varsa, ne kadar çok insan yaşıyorsa, orada yaşanan herhangi bir afet sonrası oluşan yıkım da o kadar fazla oluyor. Bunun bilincinde insanlar olarak şehrimizi katılımcı bir anlayışla yönetirken her türlü detayı hesaba kattığımız, kentimizi afetlere öncelikle dirençli hale getirmeyi amaçladığımız ama ne olursa olsun bir şekilde bir gün yaşayabileceğimizi hesapladığımız afetlere de hazırlıklı olmamız gereken bir noktadayız. Bunları düşünerek çalışıyoruz" diye konuştu.

"İzmir'le ilgili kader değiştirici önemli çalışmalar içerisinde olacağız"

İzmir'de ve 6 Şubat'ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerden önemli dersler çıkarılması gerektiğini ifade eden Tugay, şöyle devam etti:

"Aslında bize uzakça diyebileceğimiz bir noktada olan bir fay hareketi sonrasında İzmir merkezde Manavkuyu'da, bir ölçüde Karşıyaka'da hasara yol açmış bir deprem oldu ama bazı şeyleri hatalı hesapladığımızı gösterdi. 6 Şubat depremi ise çok ağır bir yıkıma yol açtı. Aynı şekilde binaların yerleşimleri, yapıların güvenliğiyle ilgili bazı detaylarda hesap hataları yapıldığını gösterdi. Bunlarla ilgili pek çok ders çıkarıldığını biliyorum. Ama bu çıkarılan derslerin uygulamaya yeterli hızda geçtiğini ve o beklenen güvenli dönüşümü sağladığını ben de düşünmüyorum şu anda açıkçası. İzmir'de geçen yıllarda zemin araştırmaları, mikro bölgeleme çalışmaları, bina envanter çalışmaları, beraberinde faylarla ilgili yapılan çalışmalar bizim için önemli bir veri tabanı oldu ve önümüzdeki günlerde bu sahip olduğumuz bilgiler ışığında, İzmir'le ilgili kader değiştirici önemli çalışmalar içerisinde olacağız.

İzmir'in bir deprem master planı şu an itibarıyla yok diyebiliriz. Neden? 1999 yılında yapılmış bir RADIUS projesi var. Şu an itibarıyla üzerinden 25-26 geçmiş, bu sürede yeni yapılan araştırmalarla, yeni 17 fayın saptanmasıyla mutlaka güncellenmesi gereken bir çalışma. O nedenle göreve geldiğimizden beri yeni bir deprem mastır planı için çalışıyoruz. Bir noktaya yavaş yavaş geliyor. Bu plan bu Afet Koordinasyon Çalıştayı da deprem mastır planımız için ışık tutacak bazı veriler sağlayacak."

"30 Ekim depremi eksiklerimizi gösterdi"

Başkan Tugay, İzmir'de 30 Ekim 2020'de yaşanan depremin, özellikle koordinasyon noktasında çok eksik bulunduğunu gösterdiğini belirterek, "Bu koordinasyonu mümkün olan en hızlı şekilde sağlamak, 'Allah korusun' diyelim ama bir afet durumunda, özellikle bir deprem durumunda aslında iyi niyetli, bu konuda birikimi olan, deneyimi olan pek çok kişiye, kuruma sahip olan şehrimizde bir afete hazırlık anlamında her şeyi daha planlamış olmak, şu anda yaptığımız çalıştayın ve deprem master planı çalışmasının en önemli amaçlarından birisi. O nedenle bu çalıştay bizim için gerçekten çok kıymetli ve elde ettiğimiz sonuçlarla kurumlar arası koordinasyonu Afet Daire Başkanlığımızın, İtfaiye Daire Başkanlığımızın ilgili tüm birimlerimizin çabasıyla sağlayacağız" dedi. 

"İzmir'in orman yangını risk haritası çıkarıldı"

İzmir'in geçen yıl da büyük bir yangın afeti yaşadığını, sadece deprem değil, yangınlar, seller gibi afetlere karşı kenti daha dirençli hale getirmek için çalıştıklarını anlatan Tugay, afet yönetiminde, afetin öncesinde ve sonrasında yapılan çalışmalarla ilgili sahip oldukları teknolojinin çok kıymetli olduğunu, bunun daha verimli ve etkin kullanılması gerektiğini vurguladı. Tugay, şunları kaydetti:

"Coğrafi bilgi sistemi üzerinde çalışan arkadaşlarımız, geçen ağustos ayında yaşadığımız orman yangınından sonra geçen aylar içerisinde İzmir'de hangi ormanlık alanlarda yangın riskinin daha yüksek olduğunu haritalandırdılar. Harita üzerinde orman yangınının başlama riskinin yüksek olduğu alanları işaretlediler. Elimizde artık böyle bir harita var. Bu harita ile yangının oralardan başlama ihtimalinin yüksek olduğunu bildiğimiz için o alanları daha yakından takip edeceğimiz takip sistemleri kuracağız. Aynı zamanda oralardaki yangına daha hızlı müdahale edecek şekilde araç gereç, ekipman, istasyon çalışmaları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. İklim krizi gibi bugün hiçbirimizin aslında kolayca durduramayacağı bir problem sonrasında şu bilinmeli ki bu yaz da önümüzdeki yaz da havaların hem aşırı sıcaklığı nedeniyle orman yangınlarını daha fazla yaşamaya devam edeceğiz. Beraberinde ani yağışlarla işte bu sene Valencia'da olduğu gibi belki hiç beklemediğimiz yağışlar ve arkasından seller yaşanabilecek. O nedenle kentlerimizi her anlamda yapılandırırken bunları artık mutlaka hesaba katarak yapmak zorundayız. İstesek de istemesek de deprem bölgesinde yaşadığımız gerçeğini unutmadan, iklim krizi gibi nedenlerle sellere, orman yangınlara açık bir halde yaşayan bir kent olduğumuzu o nedenle bu çalışma çok değerli olduğunu birbirimize olabildiğince aktarmamız, uyarılarımızı yapmamızın çok gerekli olduğunu düşünüyorum.

Dileğimiz afetsiz bir yaşantı, afetsiz zamanlar. Ama bunu dilemekle olmayacağını da hepimizin bildiğini biliyorum. O nedenle afete hazır şehirler olmamız gerektiğini, herhangi bir afetin öncesinde yapılması gereken şeyleri yapmış. Başına geldiğinde de onu en az hasarla da en hızlı şekilde o hasarı giderir ve çalışmayı yapacak kentler haline dönüşmemiz gerekiyor. İzmir bunu yapabilecek birikime, görgüye, bilgiye sahip bir şehir. Ortak çalışma kültürümüzü geliştirdikçe koordinasyon yeteneğimizi, kabiliyetimizi geliştirdikçe o zaman gerçekten insanlarımız daha fazla güven içinde yaşayabilecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi afetlerle ilgili yapılacak her türlü çalışmada çok çalışkan, çok istekli, donanımını arttırma yolunda büyük çaba içindedir. Tüm kurumlarımızın ilgili olan herkesin bu çalışmaya yürekten katılması, ihtiyacımız olan en önemli şeydir."

"Bütün doğal afetler bizim ilimizde"

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir de çalıştayın açılışında yaptığı sunumda, İzmir'de, doğal afet tehlikeleri arasında sadece deprem, tsunami değil, hemen hemen dünyada gözlenen bütün doğal afetlerin görülebildiğini belirterek, "Yeni bir afet, çok fazla alışık olmadığımız bir afet türü de şu anda karşımıza çıkmış durumda. Volkanik patlama tehlikesi de bu sistemin içinde aslında kendine yer bulmuş olduğunu bu en son depremlerle birlikte gördük. Türkiye'deki son bin yıldaki yıkıcı depremlere baktığımızda İzmir'e 6-7 ve 7'yi geçen depremler olduğunu görebiliyoruz. Güneyemize baktığımızda son bin yılda 8'i aşan depremler de olmuş" dedi.

"Rüzgar kuzeybatıya doğru eserse Türkiye'ye gelmeyecek"

Yunanistan'ın Santorini Adası bölgesinde 7,5 büyüklüğünde bir deprem olması halinde 200-250 kilometre uzak olmasına rağmen İzmir'in de sarsılcağını söyleyen Sözbilir, Santorini Adası bölgesinde çok sayıda volkan olduğunu ve son bir milyon yılda çok farklı zamanlarda farklı şekilde volkanik püskürmelerin gerçekleştiğini belirtti. Sözbilir, şöyle devam etti:

"Oradaki bütün volkanları inceledik. Dört, beş farklı ortamda patlama, geçmiş dönemde tsunamiler gerçekleşmiş ve depremler izlemiş bunları. 7.5'e varan depremler. Bizim Ege Bölgesindeki en yüksek deprem tehlikesinin olduğu bir yer diyebiliriz. Deprem büyüklüğü anlamında da öyle. Normalde bizim İzmir'de 7.1 en fazla bir deprem büyüklüğü söyleyebiliriz. Ama bizim bu dışımızdaki faylarda deprem büyüğünün daha yüksek olduğunu söyleyebiliyoruz. Santorini patlamasının Milattan önce 1600 yılındaki patlamanın 6 endeksine sahip olduğu düşünülüyor. Maksimum endeks 8. Milattan önce 1600 yılındaki Santorini patlamasının küllerine mesela İstanbul'un Marmara Denizi'nde çalışma yapılıyor, orada da rastlanıyor. İsrail'de, Mısır'da bir çalışma yapılıyor orada da rastlanıyor. Bizim Burdur, Fethiye, Çeşme, yani birçok yerde bu patlamanın izlerini görebiliyoruz. Büyük bir patlama olursa bu tür yolları izleyebilecek. Neden böyle farklı yollar var? Çünkü patlamanın olduğu günün ve haftanın meteorolojik olayları geleceğine karar veriyor. Rüzgarın hızı o külü taşıyıp daha sonra bir yere bırakıyor. Volkanik patlamada o dönemin iklimi çok önemli. Örneğin kuzeybatıya doğru eserse rüzgar hiçbir zaman hiçbir şey gelmeyecek. Ama doğuya doğru eserse Türkiye etkilenmiş oluyor. Yani o günkü hava durumu özellikle rüzgarın hızı, yönü çok çok önemli."

"Patlama olma olasılığı varsa önlemleri almamız gerekiyor"

Santorini Adasında gerçekeleşecek bir olası volkanik patlamanın etkilerine ilişkin ise Sözbilir, "Külleri bize doğru geldiğinde hava kirleniyor. Solunum güçlüğü çekme durumları başlıyor, hava ulaşımı aksıyor. Yağışlar gerçekleştiğinde doğal olarak bir örtü oluşturuyor yeryüzünde. Bu 5-10 santim olabilir. Tarıma tabii ki doğal olarak zarar verecek. İşte bizim binaların üzerine geldiğinde çok iyi bir olmayan köy evleri mesela göçebilecek içeri doğru ağırlıktan dolayı. Bu tür problemler yaratabilecek. Eğer bu patlama olma olasılığı varsa önlemleri almamız gerekiyor. Mesela herkesin cebinde bir şekilde yüzünü ya da gözünü ve burnunu ağzına kapatacak bir mekanizma kurması gerekiyor. Kendi cihazını satın alması gerekiyor" uyarılarını yaptı.

"Çalışmaları hızlandırmamız gerekiyor, çünkü daha deprem, tsunami gelmedi, volkan da patlamadı"

Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bölgede 1956'da 7,7 büyüklüğünde deprem olduğunu, Türkiye'nin bundan 3-5 şiddetinde etkilendiğini belirterek, şunları kaydetti:

"3-5 çok düşük bir değer. Türkiye'de, İzmir'de şiddet 8 ve üsttü olduğunda bir can veriyoruz ya da işte binalar yıkılıyor. 4-5 şiddeti çok düşük bir şiddet, bir şey olmayacak. Ama şöyle bir problemimiz var. Nasıl ki 30 Ekim'de normal şartlarda bir şey olmaması gerekiyordu bize? 8 şiddeti. Bizim zeminin kötü olduğu yerlerde hasar görüyoruz. Oralar Ege ölçeğinde baktığımızda Kuşadası Körfezi, Datça, Bodrum, Sığacık tarafları, bunlar biraz daha farklı şiddette hissedecekler. Eğer bizim 8 şiddetine dayanan bir binamız varsa o bina zarar görecek doğal olarak. O tür binaları biliyoruz aslında. Onları biliyorsak onlarla ilgili çalışmaları hızlandırmamız gerekiyor. Çünkü daha deprem gelmedi, tsunami gelmedi, volkan da patlamadı. Ya bunların hepsini şu anda yapma şansımız var. Hazırlık aşamasında önemli şeyler yapabiliriz ve ciddi anlamda riski azaltabiliriz. 2011-2012 ilk yaşanan deprem fırtınası olmuş. 2020-2021'de yine bir deprem fırtınası oldu. Ama deprem sayısı çok daha düşük, küçük bir deprem fırtınası. Son yirmi günde ise başlangıçta hiç deprem yok. Birden bire depremler artmış oluyor. Günde 3 ve üzeri 200, 300, 400 depremler oldu. Hatta biraz daha küçükleri kattığımızda günde 500 tane deprem olan günler yaşadık geçmişte şu anda sayı azaldı. Deprem fırtınasının bir tane aşamasının bittiğini, yeni bir aşamaya geçildiğini söyleyebiliyoruz."