Hz. İmam Zeynel Abidin Türbesi Kültür Vakfı, Alevi inancında önemli bir yere sahip olan ve her yıl tutulan Hızır Orucu’nun ardından geleneksel Hızır Lokması etkinliği düzenledi. Vakıf Başkanı Ergun Tuluk, “Atatürk ilke ve inkılapları bizim şiarımız olmasa olmazımızdır." dedi.
Anadolu’da Aleviler, her yıl şubat ayının ikinci haftasının 13, 14 ve 15. günlerinde Hızır Orucu tutarlar. Üç gün süren orucun ardından Hızır Lokması hazırlanarak dağıtılır. Bu yıl da Hz. İmam Zeynel Abidin Türbesi Kültür Vakfı tarafından düzenlenen Hızır Lokması etkinliği, büyük bir katılımla gerçekleştirildi
Etkinliğe, AK Parti Malatya Milletvekili İnanç Sıraç Ölmeztoprak, CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız, Anahtar Parti Malatya İl Başkanı Erdoğan Zelyurt, siyasi parti il ve ilçe yöneticileri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Etkinlikte açılış konuşmasını yapan Vakıf Başkanı Ergun Tuluk, “Vakfımızın her yıl geleneksel olarak yapmış olduğu Hızır Lokması’na hoş geldiniz. Şeref verdiniz.” Sözleriyle konuşmasın başladı. Tuluk, “Atatürk ilke ve inkılapları bizim şiarımız olmasa olmazımızdır.” ifadelerini kullanarak, bu tür etkinliklerin toplumsal birlik ve beraberliğe katkı sağladığını vurguladı.
CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız ise şöyle konuştu, “Bugün Kerbela olayında sağ kurtulan, Hz. Hüseyin’in evladı Zeynal Abidin’in makamının olduğu yerde ve burada hazır bulunan cemevinde sizlerle olmaktan duyduğum mutluluğu belirtmek isterim. Zeki başkan Hızır’ın tarihsel sürecini anlattı. Anadolu’da Hızır, Alevisiyle, Sünnisiyle herkesin darda kalınca çağırdığıdır. Darda kalanlara, hastalıklardan şifa arayanlara, bugün burada düzenlenen Lokma’dan kimin ne muradı varsa Allah kabul etsin. Tutulan Hızır Oruçlarını Allah kabul etsin diyorum.”
Ak parti Malatya Milletvekili İnanç Sıraç Ölmeztoprak, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Alevi, Sünni hiçbir ayrım, farklı bir durum gözetmeden hep birlikte yaşayan ve hep birlikte yaşamamızı huzur ve barış içerisinde teminatı olan bu birlik harcını eliyle, emeğiyle, alın teriyle döşeyen çok kıymetli Malatyalı hemşerilerim hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bizlerde bugün burada olmaktan, bu güzel duaya âmin demekten, bu güzel birliktelik içinde bulunmaktan çok mutluyuz, çok onurluyuz. Allah razı olsun sizlerden.”
Etkinlik yemek duasının okunması ve lokmaların dağıtılmasıyla son buldu.
Aleviler de Hızır ve Hızır orucu şu anlamdadır
Hz. İmam Hasan ve Hz. İmam Hüseyin hastalanırlar. Hz. Fatıma, âlemlere rahmet olarak gönderilen babası Hz. Muhammed’in yanına varır ve pek üzgündür. Allah’ın Resul’ü, kızının bu halini görünce ona ne için bu kadar üzgün olduğunu sorar. Hz. Fatıma “baba, çocuklar çok hasta ve yatıyorlar, bir türlü ateşlerini düşüremedim” der.
Allah’ın Resulü; “çocuklar için üç gün oruç adağında bulunun” der. Hz. Fatıma çocukların şifa bulması için üç günlük adak (nezir) orucuna niyet eder. Hz. Fatıma’nın oruca niyet ettiğini gören Hz. İmam Ali, ne olduğunu sorar, Hz. Fatıma olanı anlatır ve Hz. Ali’de bu oruca niyet eder. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’yı gören İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in bakımından sorumlu olan Fıdda da bu oruca niyet eder.
Oruca niyet ederler, fakat akşam oruçlarını açmalarında yiyecekleri yoktur. Hz. Ali o günü gidip günlük iş bulur, o günün rızkıyla da (kazancı) bir miktar buğday alır eve getirir, Hz. Fatıma anamıza verir. Hz. Fatıma bu buğdayı el değirmeni ile öğütür un eder, bu unu da üç bölüme ayırır.
Birinci günü ayırdığı undan ekmek yapar ve akşam oruçlarını açacakları zaman da bu ekmeği beşe böler, tam oruçlarını açacakları saatte kapı çalar, kapıyı açan Hz. Ali karşısında “Ey Muhammed’in Ehl-i Beyt’i kapınız da miskinlerden bir yoksul geldi ve açım, beni doyurmaz mısınız?” der.
O vakit; Hz. Ali efendimiz, Hz.Fatıma’ya “Ey Resul’ün kızı ya Fatıma şu an kapımızda zor durumda ve aç olduğunu söyleyen bir yoksul var ne yapmamı istersin” diye sorar. Hz. Fatıma ise “bu hususta benim sana karşı en ufak bir itirazım olmaz, sen nasıl istersen öyle olsun” der. Bu konuşmalardan sonra tüm aile kendi lokmalarının tamamını gelen yoksula verirler, oruçlarını da su ile açarlar.
İkinci gün yine aynı saatte bir yetim ve üçüncü gün aynı saatte (oruç ama saati) esir gelip kapılarını çalarlar. Birinci gün olduğu gibi Hz. Ali ve tüm aile yiyeceklerini gelen bu kimseye verirler.
Dördüncü günü, Hz. Ali efendimiz İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i yanına alıp, Hz. Muhammed’in evine gider. Peygamber efendimiz, karşısında Ehl-i Beyt’inin bu solgun halini görünce; “Ya Ali, nedir bu haliniz, çocuklar niye bu kadar perişan” diye sorar. Hz. Ali ise, bu üç gün yaşadıklarını Allah’ın Resul’üne anlatır.
Allah’ın Resul’ü ise; “Ya Ali üç gün boyunca sizin hanenize gelen o kimseler Hızır Aleyhisselam idi. Cenab-ı Hakk, sizin sabrınızı sınamak üzere, Hızır’ı bu üç kimlikte hanenize gönderdi.” dedi.
Bu konuşmalardan sonra, Cebrail nazil olur ve şu Kur’an ayet’lerini getirir. “Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire verdiler. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz, sizden ne bir fedakârlık, nede bir teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz, çetin ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız dediler. İşte bu yüzden Allah onları, o günün fenalığından esirger, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.” (İnsan Suresi A. 7,8,9,10)
Hz. Ali, Hz. Fatıma, çocukları ve yardımcıları Fidda’nın tutmuş oldukları bu üç günlük oruç, onların yolundan giden tüm âlem halkına farz olmuştur. Aleviler de Ehl-i Beyt ve Hızır aşkına, Allah rızası için bu üç günlük Hızır orucunu tutarlar ve arkasından da Cem evlerinde toplanıp ibadetlerini yaparlar, getirilen lokmalarını dağıtırlar, Allah’a dua da ve niyazda bulunurlar. Buna da Hızır Cem’i denir.dan düzenlenen lokmadan”