CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun avukatları, tutuklama kararına itiraz etti. Dilekçede, "savunmaya, olmayanın olmadığını ispat yükümlülüğü verildiği" ifade edilerek, "Somut soruşturmada yeniden 2016 öncesi yargı pratiklerinden medet umduğu gözlemlenen, siyasallaşıp tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş olmasının bir sonucu olarak araçsallaştırılmış yargının değişen ve hukuk dışında konuşlanan paradigması anlaşılmadan, Ekrem İmamoğlu hakkında verilmiş apaçık hukuka aykırı tutuklama kararını anlayabilmek imkansızdır" denildi.
Ekrem İmamoğlu'nun avukatları Fikret İlkiz, Hasan Fehmi Demir, Tora Pekin ve Mehmet Pehlivan, tutukluğa itiraz dilekçesini İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'ne sundu.
Dilekçede, 2019'dan itibaren İBB ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı görevlerini yürüten Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart 2025'te gözaltına alınması ile başlayan sürecin emsali görülmemiş büyüklükte kitlesel tepkiye yol açtığı ifade edildi.
Bu tepkilerin yurt dışındaki Türk vatandaşlarına, insan hakları savunucularına ve yabacı ülke yöneticilerine de "sirayet ettiği" belirtilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Hukuk düzeni dışında konumlanan ve politik saiklerle yürütülen, kamuoyu tarafından da bu yönü kolaylıkla fark edilen söz konusu soruşturma; fiil yerine failden hareketle yapay bir tehlikelilik algısı yaratılıp, bu algının da yargı mercileri eliyle bertaraf edilmesi yoluyla, dar bir grubun menfaatlerine hizmet etme çabasından ibarettir. Soruşturmadan bir müddet önce servis edilen medya haberleri ve iktidar yanlısı siyasi aktörler vasıtası ile Ekrem İmamoğlu’nun itibarını sarsmaya yönelik girişimlerde bulunulmuş; terör iftirası, denetime elverişsiz soyut suçlamaların yer aldığı binlerce sayfalık evrak ve onlarca sözde şüpheli şahıs soruşturmaya dahil edilerek, bu sürece kamuoyunun rızası imal edilmeye çalışılmıştır. Devamında temin edilmiş ve yönlendirilmiş kimliği gizlenen tanık anlatımları, manipüle edilmiş ya da üretilmiş dijital kayıtlar, hatalı, eksik ve yanlı raporlar esas alınarak veya esas alındığı iddia edilerek gerçekleştirilen hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla kamuoyu nezdinde soruşturmaya ciddiyet kazandırılmak istenmiştir. Olmayandan sonuç çıkarılmaya çalışılmış, ispat yükü ters çevrilerek, olmayanın olmadığını ispat gibi adeta imkansız bir yükümlülük savunmaya yüklenmiştir. Somut soruşturmada yeniden 2016 öncesi yargı pratiklerinden medet umduğu gözlemlenen, siyasallaşıp tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş olmasının bir sonucu olarak araçsallaştırılmış yargının değişen ve hukuk dışında konuşlanan paradigması anlaşılmadan, Ekrem İmamoğlu hakkında verilmiş apaçık hukuka aykırı tutuklama kararını anlayabilmek imkansızdır."
Kazandığı seçimlerin iptal edildiği, hakkında adli soruşturma ve davalar açıldığı hatırlatıldı
İmamoğlu'nun, 31 Mart 2019'daki yerel seçimlerde İBB Başkanı seçildiği hatırlatılan dilekçede, ancak AK Parti ile MHP'nin itirazları üzerine YSK'nın 23 Haziran 2019'da seçimin yenilenmesine karar verdiği, İmamoğlu'nun bu seçimde de İBB Başkanı seçildiği anımsatıldı.
İmamoğlu hakkında, kamuoyunda bilinen adıyla “Ahmak Davası”nın açıldığı, bu davada İmamoğlu’nu siyaseten yasaklı kılacak şekilde 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildiği hatırlatılan dilekçede, bu davanın halen istinaf aşamasında olduğu belirtildi.
Ekrem İmamoğlu'nun İBB Başkanı seçildikten bir süre sonra, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaptığı 2014-2019 arasındaki bütün iş ve işlemleri hakkında İçişleri Bakanlığınca inceleme başlatıldığı aktarılan dilekçede, İmamoğlu hakkında 2015'teki bir ihale nedeniyle 2023'te dava açıldığı ve bu davanın halen derdest olduğu kaydedildi.
İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özer'in, 30 Ekim 2024'te tutuklanması üzerine Esenyurt'ta konuşan İmamoğlu hakkında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir milyon liralık tazminat davası açtığına yer verilen dilekçede, 20 Ocak 2025'te Kadıköy’de düzenlenen bir paneldeki konuşması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, İmamoğlu hakkında "tehdit" ve "terörle mücadelede görev alan kişileri hedef gösterme" suçlarından dava açıldığı hatırlatıldı.
Ekrem İmamoğlu'nun, 27 Ocak 2025'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Turpun Büyüğü” konuşmasına atıfla basın toplantısı düzenlediği ve İBB'ye ilişkin birden çok davaya atanan bilirkişi ve yargının siyasallaşması üzerine konuştuğu kaydedilen dilekçede, buna ilişkin de İmamoğlu hakkında 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ve siyasi yasak istendiği belirtildi.
"Muhaliflere yönelik kurumsal saldırı"
Süreçte muhalif belediyelere operasyonların sürdüğü, bazı CHP ve DEM Partili belediye başkanlarının gözaltına alındığı, yerlerine kayyum atandığı anlatılan dilekçede, "muhaliflere yönelik kurumsal saldırının, İmamoğlu'nun yakınlarına da sıçradığı" bildirildi.
Dilekçede şöyle denildi:
"Müvekkilin aile şirketinin genel müdürü Tuncay Yılmaz, kampanya direktörü Necati Özkan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş gibi isimlerin malvarlıklarına ve banka hesaplarına tedbir konulmasına karar verilmiştir. Bu isimler, Medya A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi Murat Ongun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi genel sekreter yardımcısı Mahir Polat ve Gürkan Akgün de Ekrem İmamoğlu ile birlikte gözaltına alınarak tutuklanmışlardır."
İmamoğlu'nun 21 Şubat 2025'te Cumhurbaşkanı adayı olmak için CHP’ye resmi olarak başvuruda bulunmasının ardından, aynı gün mesai saatinin bitimine dakikalar kala diploması hakkında görevi kapsamında olmamasına rağmen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı hatırlatılan dilekçede, İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulunun da 18 Mart 2025'te hukuka aykırı kararla İmamoğlu'nun diplomasını iptal ettiğine dikkat çekildi.
Dilekçede, bundan bir gün sonra ise İmamoğlu'nun gözaltına alındığı, hissedarı olduğu aile şirketinin mal varlığına el konulduğu, 23 Mart'ta da tutuklandığı anımsatıldı.
"Yargı tacizi"
Tutuklandığı gün CHP tarafından Cumhurbaşkanlığı adaylığı için düzenlenen ön seçim sonucunda, yaklaşık 15,5 milyon kişinin İmamoğlu’na oylarıyla destek verdiği, 27 Mart'ta CHP Meclis grubunda düzenlenen seçimde de oybirliğiyle İmamoğlu'nun CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olduğu aktarılan dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Ekrem İmamoğlu’na yönelik özetle arz ettiğimiz yargı tacizi, en üst düzey kamu görevlileri, iktidara mensup siyasetçiler ve iktidar medyasının aralıksız kampanyaları ile sürdürülerek güçlendirilmeye ve haklıymış gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Yargılamalarda Anayasa gereğince tarafsızlığını muhafaza etmekle yükümlü başta Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı olmak üzere devlet görevlileri, müvekkilin yargılandığı hemen her dava ile ilgili sürekli ve sistematik olarak olumsuz demeç vermiş ve yargıyı bu şekilde yönlendirmeye çalışmışlardır. Hukuka aykırı bu tutum, halihazırda devam eden soruşturma bakımından da artarak sürmektedir."
İmamoğlu'nun yüzlerce polis eşliğinde sabah 06.15’te evi basılarak gözaltına alındığı belirtilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi:
"Yapılan hukuksuzluğun farkında olarak, resmi bir karar dahi alma gereği duymadan, sosyal medya siteleri üzerinde bant genişliği daraltılmış, yüzlerce siteye erişim engeli getirilmiş, haber yapan TV kanalları RTÜK tarafından ceza ve lisans iptali ile cezalandırılmakla tehdit edilmiş, çok sayıda gazeteci gözaltına alınarak bir kısmı tutuklanmış, böylece halkın ifade, haber alma, iletişim gibi en temel hakları Anayasa hükümleri yok sayılarak engellenmiştir.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne giden yollar kilometrelerce önce araç trafiğine, metro hatları ise ulaşıma kapatılmıştır. Gözaltındaki müvekkilleri ile görüşmek isteyen avukatlar, yaya olarak kilometrelerce yol kat ettikten sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yaklaşık beş yüz metre uzakta oluşturulan polis kontrol noktasına ulaşabilmiş, burada saatlerce bekletildikten sonra Emniyet Müdürlüğü’ne alınmış, bir kısmı ise hiç görüş yapamadan kontrol noktasından geri çevrilmiştir. Soruşturma dosyasında kısıtlama kararı olduğu belirtilmiş, bu kararın kendilerine tebliği yönünde avukatların yapmış olduğu resmi müracaatlara yanıt verilmemiştir. Kısıtlılık kararına rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 19 Mart 2025 tarihinde basın açıklaması yaparak, soruşturmanın içeriği ile ilgili yanlı, çarpıtılmış ve masumiyet karinesini açık ve ağır bir şekilde ihlal eden açıklamalarda bulunmuştur. Gözaltı ile birlikte iktidara yakın medyada soruşturma evrakı yanlı ve yanıltıcı beyanlar eşliğinde servis edilmeye başlanmıştır. Bütün bunlar soruşturma dosyasındaki kısıtlamanın sadece şüpheliler ve avukatları yönünden işletilmek istendiğini ortaya koymuştur."
"İsnatların çok büyük bir bölümüyle ilgili ne emniyet ne de savcılıkta tek soru yöneltilmedi"
İmamoğlu'nun ifadesinin yaklaşık 2,5 gün sonra alındığı belirtilen dilekçede, "İfadeyi alan emniyet görevlileri, müvekkilin özgeçmişine ilişkin sorular hariç, soruşturma ile ilgili olarak önceden hazırladıkları 46 adet soru ile ifadeye başlamışlardır. Gerçeğin ortaya çıkarılmasından çok olmayan suçun inşasına yönelen, tümdengelimli bir gerçekdışı kurgu ve tuzak soru yöntemine dayanan soruların üçte ikisi, yani 31 adedi tanık ve gizli tanık beyanına, 7 soru mülkiye müfettişi raporuna, 4 soru MASAK raporuna ve nihayet 4 soru ise HTS kayıtlarına ilişkin sözde tespitlere dayanmaktadır." denildi.
İmamoğlu'nun adliyede bulunduğu süreçte adliye içinde ve etrafında olağanüstü güvenlik önlemleri alındığı aktarılan dilekçede, "Şüpheli vekilleri, kısıtlanan ortam içerisinde emniyet müdürlüğüne dönüştürülmüş binada adeta gözaltında görev yapabilmişlerdir" ifadesi kullanıldı.
İmamoğlu'nun ifadesini alan cumhuriyet savcısısının sadece üç soru sorduğu ve ardından tutuklama talep ettiği belirtilen dilekçede, "Sevk yazısındaki isnatlar incelendiğinde, isnatların çok büyük bir bölümü ile ilgili olarak ne emniyet ve ne de savcılıkta müvekkilimize tek bir sorunun dahi yöneltilmediği açıkça görülecektir. Başka bir anlatımla, müvekkilimizi tutuklamaya götüren isnatlardan çok büyük bir bölümünü sulh ceza hakimliği sorgusunda, sevk yazısı içeriğinden öğrenebildik." bilgisi verildi.