CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “Biz, bu hafta sonu ‘Gel, Seç, Tarihe Geç’ diyoruz. Bu hafta bununla tarihe geçeceklerin yanında; kumpaslarıyla, operasyonlarıyla, yargı tacizleriyle kimlerin tarihe geçeceğini hep birlikte göreceğiz. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bunu değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez. O ceket çıktı, o kravat çıktı, o kollar sıvandı bir kere. Ve tarih tekerrür edecek. Saray, CHP’ye bir kez daha yenilecek” dedi.
CHP MYK toplantısı, parti genel merkezinde Genel Başkan Özgür başkanlığında yapıldı. Saat 13.30 itibarıyla başlayan MYK toplantısı sürerken CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, yaptığı açıklamada, "Ramazan ayının iki haftasını geride bıraktık. Ama ne yazık ki milyonlarca vatandaşımız için, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmenin imkânsız hale geldiği; zengini daha da zengin, fakiri daha fakir yapan; aradaki makası ise uçuruma dönüştüren ekonomik düzenle karşı karşıyayız. Geçim sıkıntısı AKP Türkiye’sinin acı gerçeği haline geldi. Sokaktaki vatandaş ne yazık ki temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Fiyat etiketleri haftada iki-üç kez değişiyor. Asgari ücretlinin alım gücü düşerken emekli aylıklarına yılın başında yapılan zammın etkisi dahi kalmadı. Çalışanların ve emeklilerin maaşları ilk üç ayda eridi. TÜİK verilerine göre, mart başı itibarıyla 22 bin 104 lira olan asgari ücretin alım gücü, 20 bin 577 liraya; ENAG’a göre ise 19 bin 759 liraya geriledi. 14 bin 469 lira olan en düşük emekli aylığının alım gücü, TÜİK’e göre 13 bin 470 liraya, ENAG’a göre ise 12 bin 934 liraya düştü" ifadesini kullandı. Yücel, şunları kaydetti:
“4 bin liraya ‘emekli ikramiyesi’ diyemezsiniz, bunun adı olsa olsa sadaka olabilir”
"İsteyen TÜİK verilerine baksın, isteyen ENAG verilerine. Ramazan Bayramı yaklaşırken ‘Emekli ikramiyesiyle bir nebze olsun nefes alır mıyız’ diye düşünen emekliler, açıklanan rakamla hayal kırıklığı yaşadılar. Geçen yıl 3 bin lira olan bayram ikramiyesi 4 bin liraya çıkarıldı. Üstelik Erdoğan, sanki kendi cebinden veriyormuş gibi, ‘3 bin liraydı 4 bin oldu, daha ne olsun’ demekten çekinmedi. 2018’de emekli aylığı 939 lirayken emekli ikramiyesi bin liraydı. Bugün, 14 bin liralık emekli aylığına, 4 bin lira emekli ikramiyesi veriyorlar. Ayıptır. 4 bin liraya ‘emekli ikramiyesi’ diyemezsiniz, bunun adı olsa olsa sadaka olabilir. AKP iktidarı halkın ödediği vergilerle, halkın parasıyla halka adeta sadaka dağıtıyor. Bundan utanç duymaları gerekirken bırakın utanmayı, üstüne ‘Daha ne olsun’ diyecek kadar da halktan kopmuşlar.
“Emekliye gelince ‘Daha ne olsun’ diyenler, kendi yandaşlarına gelince 3 trilyondan vazgeçiyorlar”
Emekliye gelince ‘Daha ne olsun’ diyenler, kendi yandaşlarına gelince 3 trilyondan vazgeçiyorlar. 2025 yılında 3 trilyon 5 milyar liralık verginin tahsilinden vazgeçilmesi bekleniyor. Bu yıl emekli vatandaşlara, Kurban Bayramı da dahil toplamda verilecek ikramiye 28,4 milyar lira. Yani AKP iktidarının vazgeçmeyi düşündüğü vergi tutarı, emekli ikramiyesi için öngörülen bütçe maliyetinin yaklaşık 106 katı. Bayram ikramiyesini sadakaya çeviren; emekliye, asgari ücretliye, memura ara zammı çok gören Erdoğan, kendi emekli maaşına zam yapmakta hiçbir sakınca görmedi. Emekliler hayat pahalılığı altında inim inim inlerken Erdoğan nisan maaşını zamlı alacak. Milyonlar yokluk, yoksulluk, sefalet içerisinde inim inim inlerken onlar saraylarında saltanat sürüyorlar, fakirin fukaranın ekmeğine göz koyuyorlar.
“İkramiye olması gerektiği gibi, olsaydı bunu bizzat Erdoğan’ın açıklayacağını çok iyi biliyoruz”
4 bin liralık ikramiyeyi Erdoğan belirledi, Abdullah Güler’e açıklattı. Şimdi de bir formaliteyi yerine getirmek, prosedürü tamamlamak için Meclis’e getirip kanunlaştırıyorlar. İkramiye olması gerektiği gibi, en az bir maaş tutarında ya da daha yüksek bir tutar olsaydı bunu büyük bir gururla ve şatafatla bizzat Sayın Erdoğan’ın açıklayacağını çok iyi biliyoruz.
“Bayram ikramiyesi de emekli maaşları da enflasyona ve yeniden değerleme oranına bağlanmalıdır”
Hayat pahalılığının da emekliye verilen 4 bin liralık bayram ikramiyesinin de 14 bin liralık emekli maaşının da sorumlusu Erdoğan ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Bayram ikramiyesi de emekli maaşları da insani bir seviyeye getirilmeli ve kalıcı şekilde enflasyona ve yeniden değerleme oranına bağlanmalıdır. Defalarca söyledik, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen bu ucube sistem, yöneticiler açısından sadece yetkilerin olduğu ama hiçbir yöneticinin sorumluluğunun bulunmadığı bir düzeni de beraberinde getirmiştir.
"Sağlık sistemi çökmek üzeredir”
Bolu’da 78 vatandaşımız can verdi. Meclis’te bu facianın araştırılması için bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu ama sorumluluğu bilirkişi raporuyla sabit olan Turizm Bakanı komisyona bile gelmedi. Bir başka komisyon Yenidoğan Faciası ile ilgili kuruldu. Ne şimdiki Sağlık Bakanı ne bir önceki Sağlık Bakanı ne de bu vahşetin yaşandığı hastanelerden birinin sahibi olan eski Bakan komisyona çağrılmış değil. Siz Araştırma Komisyonlarını, toplumdaki tepkileri yatıştırmak için mi kurdunuz? Sağlık sistemi çökmek üzeredir. Devasa şehir hastaneleri yapmakla sağlıkta ilerleme olmuyor. Hastane var, randevu alınamıyor. Randevu alsan muayene olmak için yeterli süre yok. Koruyucu sağlık hizmetleri yetersiz. Hastaneler ticarethane, hastalar müşteri olarak görülüyor. Sağlık çalışanları şiddete uğruyor. Yıllar içinde açıklamalarıyla sağlık çalışanlarını değersizleştiren, onları hedef haline getiren zavallı bir anlayışın çürüttüğü bir sistem var. Biz kamucu bir anlayışın hakim olması gerektiğini düşünüyoruz. Sağlık çalışanlarımızın 14 Mart’ı bayram gibi kutlayacağı günler için mücadele ediyoruz.
“AKP’ye yapacak tek bir şey kaldı. İpe sapa gelmez iddialarla bizi karalamaya çalışmak”
Belediyeleri kuşatma hamlesiyle başlayan hukuksuz süreç, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na açılan soruşturmalarla devam etti. İşin açığı her bir soruşturma, her bir iddianame AKP’nin ve Erdoğan’ın CHP ve Ekrem İmamoğlu korkusunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. CHP’nin sosyal belediyeciliğiyle baş edemeyince, İmamoğlu’nun günden güne halktaki karşılığı arttıkça AKP’ye yapacak tek bir şey kaldı. O da ipe sapa gelmez iddialarla bizi karalamaya çalışmak.
“CHP’nin cumhurbaşkanı adayını 1 milyon 750 bin üyesiyle seçecek olması, Türkiye demokrasisi için de tarihi bir adımdır”
CHP, bir demokrasi devrimini başlattı. 1 milyon 250 bin üyeyle girdiğimiz ‘Değişim Kurultayı’mızdan sonra yaklaşık bir buçuk yılda partimize 500 bin yeni üye geldi. 1 milyon 520 bin üyemiz varken bir üye kampanyasıyla bir buçuk ayda partimize 230 bin yeni üye geldi. CHP’nin cumhurbaşkanı adayını, 1 milyon 750 bin üyesiyle seçecek olması, Türkiye demokrasisi için tarihi bir adım ve aşamadır. Ancak bundan rahatsız olanlar var. 9 Ekim 2024’ten itibaren eski bir bakan yardımcısının, bir siyasinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanmasıyla birlikte İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nu, belediye başkanlarımızı ve partimizi hedef alan bir yargı tacizi ve yargı kuşatması yaşanıyor.
“Size üzücü bir haberimiz var. CHP, bu kötü senaryolardan yılmaz”
9 Ekim’den sonra, İstanbul İl Başkanımıza dava açıldı. İstanbul il binamıza dava açıldı. İstanbul İl Kongremize dava açıldı. Bütün bu yaşananlar CHP’nin muhalefet yapma kapasitesine darbe vurmaya, muhalefet yapmasını engellemeye yönelik bir süreç. Hepsi bir oyunun parçaları. Hepsi çok kötü kişiler tarafından kaleme alınmış, kötü akıllardan çıkmış, kötü bir senaryonun parçası. Bu yargı operasyonlarından medet umanlara söyleyelim: Size üzücü bir haberimiz var. CHP bunlara teslim olmaz. CHP, bu kötü senaryolardan yılmaz. Bu bir sindirme çabası, bu bir sindirme operasyonu. Biz CHP olarak bunu biliyoruz, görüyoruz ve sinmek yerine ayağa kalkıyoruz. Ayağa kalktık, meydan okuduk ve üyelerimize çağrıda bulunduk. 230 bin yeni üyeyle saflarımızı sıklaştırdık. Bu süreci akamete uğratmaya, bu süreci kirletmeye çalıştılar. ‘Yetki Meclis grubunda’ dediler, aday olma şartı olarak milletvekili grubundan imza alma şartını koyduk. ‘Ahmak davası’ dediler, ‘hakaret davası’ dediler, ‘ihaleye fesat karıştırma’ dediler, şimdi de sırf Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını engelleyebilmek için 35 yıl önce tamamen yasal mevzuata uygun bir şekilde, hak edilmiş diplomasını tartıştırarak, yetkili kişilere baskı yaparak iptal ettirmeye çalışıyorlar.
“Bu hafta bir demokrasi haftasıdır. Kimse bunu kirletmeye çalışmasın”
Bakın, biz bu organize kötülüğe teslim olmayıp ayağa kalkıp ilerledikçe o organize kötülük de ajandasını öne çekiyor. Bu hafta bir demokrasi haftasıdır. Kimse bunu kirletmeye çalışmasın. CHP bu devleti, bu Cumhuriyet’i kuran partidir. Kökleri Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’ne dayanır. Böyle kirli oyunlara, operasyonlara, tuzaklara asla pabuç bırakmaz. İstanbul’da inanmadıkları bir imzayı atmaya zorlananlara sesleniyorum: Bu imzayı atmazsanız çocuklarınıza, torunlarınıza, öğrencilerinize anlatacağınız, göğsünüzde gururla taşıyacağınız bir şeref nişanesine sahip olursunuz. Ama sırf birileri istiyor diye o imzayı atarsanız bunun utancını bir ömür boyu yaşarsınız, vicdan azabını da yine bir ömür boyu çekersiniz.
“Bu hafta kumpaslarıyla, operasyonlarıyla, yargı tacizleriyle kimlerin tarihe geçeceğini hep birlikte göreceğiz”
Biz, bu hafta sonu ‘Gel, Seç, Tarihe Geç’ diyoruz. Bu hafta bununla tarihe geçeceklerin yanında; kumpaslarıyla, operasyonlarıyla, yargı tacizleriyle kimlerin tarihe geçeceğini hep birlikte göreceğiz. Bu izansızlığı, bu haksızlığı, bu organize kötülüğü 85 milyon görüyor. Bu millet, bugün kazanılmış bir hakkı, Sayın İmamoğlu’nun 35 yıllık diplomasını iptal ettirmek için gecesini gündüzüne katan gözü dönmüşlerin yarın insanlarımızın tapusuna, evine, arabasına, bankadaki birikimine el uzatacağını; tabiri caizse çökmeye kalkacağını biliyor. Bu millet, AKP ile birlikte bu ülkede artık hukuk güvenliğinin kalmadığını biliyor. Bir kez daha tekrarlıyoruz: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bunu değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez. Bu organize kötülüğü yapanlar, yaptıranlar, bunun bir parçası olanlar hem hukuki olarak hem siyasi olarak hem de vicdani olarak bunun altında kalırlar.
“O ceket çıktı, o kollar sıvandı. Tarih tekerrür edecek. Saray, CHP’ye bir kez daha yenilecek”
Sayın İmamoğlu ve onun kapı gibi diplomasıyla uğraşanlar sadece bununla da yetinmedi. Onlar, Ekrem Başkan hiçbir yerde konuşamasın istiyorlar. Önce Trabzon’da, sonra Kastamonu’da, sonra Ordu’da, son olarak da Erzincan’da sudan sebeplerle, türlü bahanelerle Sayın Ekrem İmamoğlu’na program için salon verilmedi. Ayıp işleri dağları tepeleri aştı fakat bu ayıpları Sayın İmamoğlu’na engel olabildi mi? Elbette hayır. En fazla halkla buluşacağı adres değişir ama anlatacağı gerçekler değişmez. Bu gerçeklerin halka ulaşmasını da kimse engelleyemez. Bakın; o ceket çıktı, o kravat çıktı, o kollar sıvandı bir kere. Ve tarih tekerrür edecek. Saray, CHP’ye bir kez daha yenilecek.”