CHP Manisa İl Başkanı İlksen Özalper, Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Salihli Devlet Bahçeli Kent Meydanı'nın isminin "Atatürk Kent Meydanı" olarak değiştirilmesinin ardından yaşanan olaylara ilişkin “Bütün dünya tarafından bilinen İstanbul'daki Atatürk Havalimanı kaldırılıp yerine yapılan havalimanına İstanbul Havalimanı konulurken de aynı tepkiyi görmek isterdik. Farklı bir isim konulmadı, Atatürk ismi konuldu. Yani misilleme olarak düşünülmemesi gerektiği zaten buradan belli. Türkiye'den TC'ler kaldırılırken aynı tepkiyi görmek isterdik. 'Ne mutlu Türk'üm' diyerek andımız kaldırılırken aynı tepkiyi görmek isterdik" dedi.

CHP Manisa İl Başkanı İlksen Özalper, düzenlediği basın toplantısında Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Salihli Devlet Bahçeli Kent Meydanı’nın isminin “Atatürk Kent Meydanı” olarak değiştirilmesinin ardından yaşanan olaylara ilişkin açıklama yaptı. Özalper, “Devlet Bahçeli isminin değişmesi bir misilleme değil. Fırat Çakıroğlu konun daha dışında, ismi gündem bile değil, kabul edilebilir de bir şey değil. Bir şeyleri değiştirmek adına, birinin adını değiştirmek adına yapılmış bir refleks değil. Bu sadece bebek katili Abdullah Öcalan’ın Meclis’e davet edilmesinden sonra Salihli'deki MHP üyelerinin istifaları ve üzerine üç bini aşkın dilekçenin gelmesi sonucunda alınan bir karardır" dedi.

"Andımız kaldırılırken aynı tepkiyi görmek isterdim"

Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısı ve sonrasında isim değişiklikliğiyle ilgili yaşananlara ilişkin ise Özalper, "Dün akşam istenmeyen olaylar oldu. Ancak ben çok şaşırdım. Bütün dünya tarafından bilinen İstanbul'daki Atatürk Havalimanı kaldırılıp yerine yapılan havalimanına İstanbul Havalimanı konulurken de aynı tepkiyi görmek isterdik. Farklı bir isim konulmadı, Atatürk ismi konuldu. Yani misilleme olarak düşünülmemesi gerektiği zaten buradan belli. Türkiye'den TC'ler kaldırılırken aynı tepkiyi görmek isterdik. 'Ne mutlu Türk'üm' diyerek andımız kaldırılırken aynı tepkiyi görmek isterdik" şeklinde konuştu.

"Parti üstü bir şey"

Yaşanan olayları MHP Manisa İl Başkanı’nın provoke ettiğini ileri süren Özalper, "Ben dün yatıştırıcı ve sakinleştirici bir tavır içerisinde konuşmaya çalıştım. Orada birisine zarar gelse, Manisa'nın bir evladı zarar görecek. Parti üstü bir şey. Yani doğru bir şey değil dün akşam orada olan. Biz zaten hemen belediye başkanımızla birlikte ayrıldık. Sonrasında da birtakım arbedeler çıkmış. Hoş olmayan da görüntüler ortaya çıkmış. Ama asla şiddeti tasvip etmiyoruz. Bu sayın Bahçeli'ye bir misilleme değildir. Daha doğrusu siyasi bir misilleme değildir. Bu yapılan çağrının karşılığında, üç bin tane ve hala da gelmeye devam eden dilekçelerin karşılığında Salihli halkının iradesinin ortaya konmasıdır. Siyasiler de zaten halkın iradesini ortaya koymak üzerine de çalışma yapmak durumundadır" dedi.

CHP'li Volkan Demir: ‘’30 Kasım’da sona erecek mücbir sebebi üç seneliğine uzatın” CHP'li Volkan Demir: ‘’30 Kasım’da sona erecek mücbir sebebi üç seneliğine uzatın”

Özlaper, ayrıca Manisa merkezindeki isimlerle ilgili de dilekçelerin olduğunu belirterek yıllarca MHP'de yöneticilik yapmış bazı kişilerin de bebek katili Abdullah Öcalan'ın gazi Meclis’e davet edilmesine tepkilerinin olduğunu söyledi.

"Akıl tutulması"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin terör örgütü elebaşına yönelik çağrısına ilişkin ise Özalper, "Muhtemelen Abdullah Öcalan bile duyduğunda inanamamıştır diye düşünüyorum. Çünkü bizim hepimizin ayarlarını bozan, dengelerini şaşırtan bir çağrıydı bu. Asla doğru olduğunu düşünmüyoruz. Bunun neden ve sonuçlarını ilerleyen dönemlerde hep birlikte okuyacağız. Çünkü nereden baksanız tutarsızca bir açıklama bence. Kabul edilebilir değil. Akıl tutulması" ifadelerini kullandı.

"Üye sayımız gün geçtikçe fazlalaşıyor"

Yerel seçimlerin ardından üye sayılarının her geçen gün arttığını da ifade eden Özalper, baba evine geri dönüşlerin olduğunu belirterek "Herkes aslında Cumhuriyet Halk Partili olarak doğdu ve bir şekilde başka yerlere gitti. Genel Başkanımız her fırsatta anlattığı gibi. Ama artık baba evine geriye dönüş çok fazla. Ziyaretçilerimiz çok fazla. Bütün gün il binamız inanılmaz hareketli. Gelen giden bütün herkesi dinlemeye çalışıyoruz. Ulaşılabilir olmaya çalışıyoruz. İletişim kanallarımız hepsi açık ve üye sayılarımız inanılmaz fazla. Hatta sık sık şu telefona maruz kalıyorum; ben üç hafta önce üyeliğini yaptım ama henüz geriye dönüş olmadı. 'Üç hafta kısa bir süre mutlaka geriye dönüş olacaktır' diyorum. Bu noktada çok güzel geriye dönüşler var. Hem Manisa'da hem tüm Türkiye'de bu şekilde geri dönüşler çok güzel. Zaten anketlerden de ortada bütün sonuçlar şu anda Türkiye'nin birinci partisiyiz. Birinci parti olarak da iktidara yürüyoruz gümbür gümbür. Üye sayımız da gün geçtikçe fazlalaşıyor" diye konuştu.

"Ülke bu durumdayken herkesin koltuk sevdasını bir tarafa bırakıp önce vatan, millet demeli"

Parti içi kurultay tartışmaları ve 81 il başkanın ortak açıklamasına ilişkin ise Özalper, "Ülke bir cinnetten geçiyor. Dün yaşanan Selçuk'taki olay hepimizi canını bir kez daha yaktı. Beş tane çocuğu öldü. Neden öldü? Sahip çıkılamadığı için öldü. Fakirlikten öldüler. Ülkenin durumu, açlık, sefalet, yoksulluk, kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri yani emekli asgari ücret derken bizim parti içinde herhangi mücadelenin içine girilmesi zaten doğru bir şey değildi. Birinci parti olan Cumhuriyet Halk Partisi gümbür gümbür iktidara yürürken bazı noktalarda çözüm noktası olurken parti çatışmalar, parti içi söylemlerle tekrar partiyi aşağıya çekmeye gerek yok. Buna hiç kimsenin lüksü de yok. Çünkü bir lükse döner artık. Ülke bu durumdayken herkesin koltuk sevdasını bir tarafa bırakıp önce vatan, millet demeli. Hep birlikte Türkiye'yi yeniden fabrika ayarlarına geriye döndürebilmek için çalışması gerekir" dedi.

"Bu ülkede kelebeklerin ömründen daha kısa bebeklerin ömrü"

CHP Manisa İl Başkanı İlksen Özalper, açıklamalarının devamında ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin ise şunları kaydetti:

"Ben bir anneyim. Ben bir kadınım. Ülkede yaşanan her şey herkesin canını yaktığı kadar benim de çok fazla canımı yakıyor. Bu sorumlulukla her sabah yataktan kalkıyorum. Gece yatarken bir günümü değerlendiriyorum. Bugün ne yaptım? Kime ulaşabildim? Kimler bana ulaşabildi? Kimin ihtiyaçlarına bir şekilde cevap verebildik mi? Bir şeyler yapabildik mi? diye. Bu sorumlulukla zaten hep hareket ettik. Bu sorumluluk hepimizde olmak zorunda. Yani kadın erkek ayrımı yapmaksızın bu ülkede yaşayan herkesin sorumluluğu aslında. Dün beş tane evladımızı kaybettik. Neden? Baba hapiste. Anne hurda topluyor. Topladığı hurdaları satmak için gidiyor. Çocukların üzerine kapıyı kilitliyor. Yani bu eğer bu ülkede yaşayan insanların şurasına dokunmuyorsa tekrar kendimizi gözden geçirmek gerekiyor. Kelebeklerin ömründen bile daha kısa artık bebeklerin ömrü arkadaşlar. Bu ülkede kelebeklerin ömründen daha kısa bebeklerin ömrü. Bu bir cinsiyet üstü, siyaset üstü bir şey. Ne yapıyoruz? Bütün amacımız Türkiye'yi gerçekten eski haline döndürebilmek. Yani iyi günlerine, mutlu günlerine, insanların yüzünün güldüğü, ekonomik sıkıntıların bu derece olmadığı, insanların evine etin, sütün, peynirin, tavuğun girebildiği.

"Pazara çıktığımda anlatamayacağım şeylerle karşı karşıya kalıyorum"

Pazar dolaşırken üzülüyorum ben. Her cumartesi günü kendi pazar alışverişimi kendim yapmaya çalışıyorum. Pazara çıktığımda gerçekten çok üzücü. Hani anlatamayacağım şeylerle karşı karşıya kalıyorum. Fakirleştir ve yardım et mantığı artık o kadar kötü ki çürümüşlük. Sosyal denge bu ülkede artık yok. Yani zenginler ve fakirler var. Bu düzeltmek için o sorumluluğu her gün her aldığım nefeste taşıyorum. İl başkanı olarak değil bu ülkenin bir vatandaşı olarak taşıyorum. Bunu hepimiz de taşımak zorundayız. Benim çocuğum en son Kurban Bayramı'nda et yedi dediyse bir baba bana pazarda benim şuram düğümleniyor, ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. O taşımalı eğitimle o öğrenciler köylerden gelemiyorsa eğer eğitim haklarını alamıyorlarsa eğer benim çocuğum gidip okuluna her sabah gidiyor geriye gelebiliyorsa eğer ben o çocuklar için endişelenmek durumundayım. Bu çok daha siyaset üstü bir düşünce Türkiye'yi bambaşka bir yere taşıma sorumluluğu omuzlarımda çok fazla taşıyorum. Bütün il başkanlarım taşıyor. Bütün belediye başkanlarım taşıyor. O yüzden zaten hani soruluyor: Kent Lokantası gerekli miydi? Belediyenin görevi miydi? Değil ama Kent Lokantasının önündeki kuyruğu görüyor musunuz? Ben iki gün Kent Lokantası'na bir ziyarete geldim. Şunu söylüyorlar; biraz daha saatler uzasın. Bunları anlatırken bile çok üzücü. Benim çocuğum okula gidiyor diyor. Cumartesi pazar çocuğuma bir et yedirebilmek için diyor acaba Kent Lokantası da cumartesi pazar açık olabilir mi diyor. Bu zaten sözün bittiği yer. Bunun üzerine belediyenin görevi değil Kent Lokantası yapmak. Ama devlet vatandaşını koruyamıyorsan, devlet üstüne düşeni yapamıyorsa evet sosyal belediyeciliği biz göstermek zorundayız. Belediye bu işleri yapacak. Hep birlikte yapacağız. Erken seçim talebimiz var, dile getiriyoruz. En kısa zamanda da ülkeyi yeniden fabrika ayarlarına geriye döndüreceğiz. Hepimizin yüzünün güldüğü, çocuklarımızın yatağa aç yatmadığı bir Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz."

Kaynak: anka