Bunca dert ve bunca soruna rağmen insanlardaki tüketim çılgınlığını görmemek mümkün değil. Hele de alış veriş kredi kartı ile yapılıyorsa sanki ödenmeyecek gibi aldıkça alıyorlar. Alış veriş sepetler nakit alış veriş yapanların 2,3 misli kadar, diyebiliriz. Bunun içinde var olunan sorunlarla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bazen kendini tatmin etme duygusu, bazen de kendini diğer insanlardan üstün olma duygu gibi… Birçok sebep sayabiliriz. İnanın çoğu da psikoloji kaynaklı olsa gerek.
Halbuki artan alış veriş isteklerimizle doğru orantılı olarak köleleştiğimizi farkında bile değiliz. İsterseniz yaşanmış olan bir örnekle açıklayalım,18. yüzyıl aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus imparatoriçesi Büyük Katerina Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu zor durumdan kurtarır. Maddi durumu düzelen Diderot'ya bir arkadaşı çok şık bir kadife sabahlık hediye eder. Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma masası alır. Ancak bu kez yerdeki eski halı sabahlığına ve masasına yakışmamaktadır. Yeni bir halı alır. Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler. Sonunda bütün parası biter ve yine borçlanır.
Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı "Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık" adlı bir yazı yazar.
Bilinçli bir alışveriş düşüncesiyle yapılmayan ve ihtiyaç olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan bu tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için anlattığı kavrama “Diderot Etkisi” denmektedir.
Diderot şöyle der: "Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi oldum."...
Sevgili dostlar, bizimde ‘’Ayağını yorganına göre uzat’’ benzeri birçok atasözü ve deyimlerimiz var. Köle olmak istemiyorsak bu alış veriş çılgınlığına, ihtiyacımız olmadığı halde indirim var gibi reklamsal tümcelere bir son vermemiz gerekir.
Bu kadar ekonomik krize rağmen tüketim çılgınlığına devam edebiliyorsak, köleliğe devam diyoruz. Şu da söylenebilir, ne zaman efendi olduk ki? Yoksa ‘’Bir günün beyliği de beyliktir’’ anlayışı mıdır aslolan!
Kalın sağlıcakla
Saygılarımla…