29 Eylül’ün Dünya Kalp Günü olduğunu anımsayan Pekdemir, 

“29 Eylül, tüm dünyada kalp hastalıklarının farkındalığını sağlamak amacıyla ilan edilmiş. Neden Kalk Günü deniliyor, çünkü insanların üçte biri kardiyovasküler sebeplerden dolayı ölüyor. Dolaşım sistemindeki bozukluklardan dolayı hayatını kaybediyor. Bizim toplumumuzda da kalp hastalığında Avrupa’da erkeklerde üçüncü, kadınlarda birinci sıradayız. Orta gelişmekte bir ülke olmamıza rağmen neredeyse gelişmiş, yaşlanmış toplumlara akın verilerimiz var. Toplumumuz hızla yaşlandıkça belki hepsinden daha fazla hale gelecek.  Dünyada yaşlanmayla birlikte ‘ateroskleroz’ dediğimiz damarın enflamasyonu ve yaşlılığın getirdiği daralmayla birlikte kalp hastalıkları pik yapmış vaziyette. Çok ileri dönemlerde belki yaşlılık daha da arttıkça, toplumlar daha da yaşlandıkça kalp yetmezliği toplumların en büyük bir rehabilitasyon sorunu haline gelecek”

diye konuştu. 

“45 yaş ölümlerin yüzde 45’inin sebebi kalp krizi ve kalp-damar hastalıkları”

Kalp krizlerinde ciddi bir artış olduğuna dikkat çeken Pekdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Sanayi toplumuna geçişle beslenme bozukluğu, stres, son yıllarda gelen pandemi ve ekonomik sıkıntıyı eklediğimizde aşırı derecede kalp hastalığında bir artış oldu. Buna Türkiye’deki insanların yaşının artması, genç nüfustan daha orta yaş bir nüfusa sahip olmamız ve giderek yaşlı bir nüfus haline gelmemizin de etkisiyle kalp hastalıkları artıyor. Özellikle 45 yaş ölümlerin yüzde 45’inin sebebi kalp krizi ve kalp-damar hastalıkları.”

“Gribal enfeksiyon sonrası ilk bir haftada kap krizlerinin 5-6 kat arttığını gösteren çalışmalar var” 

Prof. Dr. Hasan Pekdemir, damar içinde ‘endotel’ denilen çok hassas bir yapının olduğunu ifade ederek, 

“Bu kan akışkanlığının sağlanması için en ideal yapıdır. Bu yapı (endotel) bozulduğunda orayı tamir etmek için vücut hemen bir savunma mekanizması geliştiriyor. Trombositler gelip orada birikiyor ve hemen bir tamir sürecine giriyor. Günümüzde özellikle kış aylarına girdiğimizde ya da yaz aylarına girerken salgın halinde görülen gribal enfeksiyonlar özellikle bu endotel yapısında ciddi bozukluğa yol açıyor. Gribal enfeksiyon sonrası ilk bir haftada kalp krizlerinin 5-6 kat arttığını gösteren çalışmalar var. Bu dönemde eğer endotelde bir enflamasyon olur orada bir hasar oluşunca trombositler geliyor, orada birikiyor ve damarı tıkıyor. Hastada doku hastalıkları da varsa emboliye bir yatkınlık oluyor. Embolinin bir diğer en büyük kaynağı günümüzde sedanter yaşam. Özellikle hareketsiz yaşam, obezite çok ciddi emboli kaynakları. Diğer bir sebebi de pıhtılaşmaya genetik olarak yatkınlık. Bazı genetikler, cinsiyet genç embolilere yatkın. Özellikle doğum kontrol hapı kullanan kadınlar, yeni ameliyat olanlar, sedanter yaşam ve obezite emnoli riskini gittikçe artıran risk faktörleridir”

dedi.  

Malatya Eczacılar Odası Başkanı Ebru Sönmez: “Batma noktasına geldik" Malatya Eczacılar Odası Başkanı Ebru Sönmez: “Batma noktasına geldik"

“Tüm dünyada kalp ölümleri birinci sebep”

Panedemi döneminde damar içinde pıhtıların oluşması Covid-19’daki ölümlerin en büyük sebebi olduğuna dikkat çeken Pekdemir, şunları kaydetti: 

“Gribal enfeksiyonlarda ‘antiagregan’ dediğimiz kan sulandırıcı ilaçları kullanmaya yönelik çalışmalar var. Pandemi döneminde de yapıldı ve görüldü ki en büyük ölüm sebebi; dolaşım yetmezliğiydi. Küçük damarların embolisi, pıhtılaşması, damar içinde pıhtıların oluşması Covid-19’daki ölümlerin en büyük sebebiydi. Bu dönemden sonra normal gribal enfeksiyonlarda da “Acaba hastaya kan sulandırıcı ilaçları verelim mi, vermeyelim mi?” diye çok büyük çalışmaların yürütüldüğünü biliyoruz. Ama kanıtlanmış bir veri yok. Günümüzde bunun artışı söz konusu. Yaşlanma, sosyo-ekonomik durum, sedanter yaşamın artması, fast food yiyeceklerinin artmasıyla beraber bir artış oldu ama eskiden beri tüm dünyada kalp ölümleri birinci sebep. Sosyal medya ile birlikte farkındalık arttı. Haber oldu ve duyulmaya başlandı, bundan önceki yıllarda bu kadar çok duymuyorduk.”

“Aşı karşıtlığı yapılmamalı”

Pekdemir, Covid döneminde yapılan aşıların kalp krizi ölümlerine neden olup olmadığına ilişkin 

“Eğer bir kişi kalp hastasıysa, hipertansiyonu, koroner arter hastalığı, KOAH’ı, diyabeti varsa ve 65 yaş üstündeyse mutlaka grip aşısı olmak zorunda. Grip aşısının ciddi derecede bir koruyuculuğu var. Gribal enfeksiyonların ciddi derecede kalp krizi ve emboli olaylarını artırıcı etkisi bulunuyor. Covid sonrası ölümlerin yüzde 30’u koroner arter ve dolaşım sistemi hastalığı olan hasta gurubuydu. Covid’de en büyük ölüm risk faktörü kalp hastalığıydı. Covid, küçük damarlardan tutun büyük damarlara kadar ciddi embolik hadiselere yol açtı. Covid’i ağır geçirenlerde aslında Covid aşısından da ağır etkilenen hasta gurubuydu. Covid’de ağır hastalık geçirecek bu kesim aşılarda da diğer hasta gurubuna göre fazla etkilenen guruptur. Ancak aşının direkt böyle bir şeye yol açtığı ne bilimsel olarak kanıtlanmış ne de gösterilmiştir. Günümüzde kalp hastalığı farkındalığı arttıkça bir kısım insanlarda bunu aşıya kaydırıyorlar. Bence doğru yapmıyorlar çünkü aşı özellikle Birincil Koruma (Primer Koruma) da, kitlesel korumalarda hastalıklara karşı bizim en önemli silahımız. Aşı karşıtlığı yapılmamalı, bilimsel bir değeri olmadan aşıya karşı saldırgan bir tavır sergilenmesine karşıyım”

değerlendirmesinde bulundu.

Muhabir: Haber Merkezi