Dinin ve dinsel değerlerin ilahi, uhrevi, kutsal yapıdan soyutlanıp, dünyevi ideoloji şekline dönüştürülerek iktidar olma ve iktidarda kalma aracı olarak kullanılmasıdır. Siyasal dincilik, dindarlık değil, dilbazlıktır. Dinden çıkar devşirmektir. Siyasi ve ekonomik çıkarcılığı din ambalajına sararak, toplumu din ve Allah’la aldatmaktır.
Bu süreç, yani dinin siyasi bir araca dönüştürülmesi, "Halifelik" adı altında, Emevi, Muaviye iktidarı ile başlamış ve din görünümlü bir saltanat ideolojisinin bürünerek tarih boyu devam etmiştir. Atatürk dönemi hariç, özellikle de 1950 den itibaren ideolojileştirilmiş din maskeli iktidarlar, günümüze kadar, kesintisiz olarak devam etmektedir.
Siyasi rejim gerçek anlamıyla tam laikleşmeden din sömürüsü bitmez. Çünkü dinciliğin panzehiri laiklik ve çoğulcu demokrasidir. Türkiye Cumhuriyeti demokratik ve laik bir anayasal düzen üzerine inşa edilmiştir. Laiklik ve demokrasi karşıtlığı, aynı zamanda anayasal rejim karşıtlığı demektir.
Laiklik, bireyler, toplum ve devlet olmak üzere, üç düzeyde, çok özet olarak, kısaca şöyle açıklanabilir.
Bireysel açıdan laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür. Laik rejimlerde birey dinler ve mezhepler arasında istediğini seçebilir ya da inançsız kalabilir. Kimse kimsenin dinine, mezhebine ya da inançsızlığına karışamaz. Bireylerin her türlü İnancı ya da inançsızlığı devlet ve hukuk güvencesindedir.
Sosyolojik ya da toplumsal açıdan laiklik çoğulculuğun keşfidir. Sivilleşmedir. Teokratik, tekçi (monist) bir kültürden çoğulcu ( pluralist) bir kültüre terfi etmektir. Çoğulculuk ve farklılıklara dayalı İnançlar demokrasisidir. Farklı inanç sahipleri ya da inançsızlarla birlikte dostane olarak ve barış içinde bir arada yaşayabilmektir.
Devlet açısından laiklik, din ve devlet işlerinin mutlaka her yönüyle birbirinden ayrılmasıdır. Devletin her türlü farklı inanç kümelerine karşı, tarafsız ve eşit kalmasıdır. Nimette, külfette, hukuk karşısında, kamu hizmetlerinden yararlanmada ve kamu görevlisi olmada hiç bir ayrımcılık yapmamaktır. Irkına, rengine, cinsiyetine, dinine, mezhebine... bakmadan herkesin, istisnasız, yasalar önünde eşitliğidir. Demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın anlamı tam da budur.