CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Oturduğunuz koltuk, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğudur. Değerlidir. Ne kadar değerini bildiğiniz, o koltuğu ne kadar hak ettiğiniz, o koltuğu ne hallere getirdiğiniz ortadadır. Ama bir diğer koltuk, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanlığı koltuğudur, onun koltuğudur. Tanktan, toptan değil; hakkında verilen idam fermanından korkmadan tek başına yola çıkan, bir memleketi kurtaran, bu cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin genel başkanını da, bir tane üyesini de korkutamazsın. Hodri meydan” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanlığı ön seçim adayı Ekrem İmamoğlu ile birlikte, Parti Genel Merkezi'nde "Gel, Seç, Tarihe Geç" sloganıyla düzenlenen ön seçim toplantısına katıldı.
Burada konuşan Özgür Özel, şunları söyledi:
"106 yıl önce Sivas Kongresi’nden başlayarak bu ülkenin kurtulması için, daha sonra demokrasinin kurulması için, yokluğun, yoksulluğun, hastalığın, geri kalmışlığın geride bırakılıp, bu ülkenin hak ettiği yere gitmesi için, bu ülkenin kurucusuna, kurtarıcılarına, kadrolarına, tarihine, altı okuna sahip çıkan, Türkiye’nin 81 ilinde, 973 ilçesinde, baba ocağının bacasını tüttüren ve o baba ocağının temsilcilerini TBMM’de temsil eden ve bu baba ocağını büyük bir uyum, inanç, kararlılıkla yöneten, bu salonu dolduran, her birisi birbirinden değerli bu Cumhuriyetin neferlerine, CHP’nin evlatlarına selam olsun.
Biraz önce söylenirken gırtlaklar düğümlendi, gözler buğulandı. Partimiz 47 yıl sonra bir kez daha kurulduğu gün gibi Türkiye’nin birinci partisi oldu ve o gün bu salonda, bu kürsüden verdiğimiz ilk sözü tutmanın, Gazi’nin partisini girdiği ilk yerel seçimde birinci parti yapmanın gururuyla milletimize hitap etmiştim. Türkiye’yi değiştirecek sürecin o önemli adımından sonra, bugün en nihai adım için çıkılan bir yolculukta, yeniden tarihi bir günde karşınızdayım. O gün konuşurken bunun bir zafer değil ödev olduğunu, bir son değil başlangıç olduğunu, bu yürüyüşte kibre, kazanmanın vediği hislere değil, sorumluluğun yüklediği duygulara ihtiyaç olduğunu söylemiştim.
"Millet, devleti sever ama devletin kendisi için olduğunu unutmaz"
Görevi aldığığımızı, bundan sonra hedefe ulaşana kadar hep beraber yapmamız gerekenleri o gün konuştuk, belediye başkanlarımızla konuştuk, grubumuzla konuştuk, örgütümüzle konuştuk. Bugün geldiğimiz nokta, aynı sorumluluğun kritik dönemeçlerinden bir tanesidir. Bu kürsüden o günlerde yaptığım değerlendirmelerden birini tekrar etme ihtiyacı duyuyorum. O da, bu milletin devletini sevdiğidir. Ama bir gün birileri ellerindeki yetkiyle -bu bazen askeri bir darbedir, bazen denetimsizce hor kullanılan yetkilerdir- devleti milletin karşısına dikerse, orada devletle milleti yarıştırmaya kalkarsa, her zaman olduğu gibi yine millet kazanır. Millet devleti sever ama devletin kendisi için olduğunu, o devleti kendisinin kurduğunu, esas karar vericinin kendisi olduğunu unutmaz. 12 Eylül’de Kenan Evren’in ‘seç’ dediğine karşı sivil bir adayı seçerken de, 15 Temmuz’da Meclis bombalanırken, milletin üstüne giderken, çıplak ellerle de milletin karşısına devlet dikildiğinde millet, kararlılığından geri adım atmaz, gerçek belirleyicinin kendi olduğunu asla unutmaz.
"Biz, tarihin tüm dönemeçlerinde olduğu gibi, CHP olarak doğru yerdeydik"
31 Mart seçim süreci, devletin, milletin karşısına dikildiği bir diğer örnek olmuştur. Savaş meydanlarından doğru haber versin diye kurulan Anadolu Ajansı, bir ittifakın ajansı; hepimizin vergileriyle kamu yayıncılığı yapması gereken TRT’miz, bir partinin televizyonu; kaymakamlardan ilçe başkanı, valilerden il başkanı performansı istenmişti. Maalesef şanlı ordumuzun hiçbir zaman orada yaşamamış ve yaşamayacak neferleri, bir parti belediye seçimi kazanabilsin diye hiç gitmedikleri yerlere taşınıp orada oy kullandırtılmıştı. O gün, devletle millet karşı karşıyaydı. Yine o gün millet kazandı. Biz, tarihin tüm dönemeçlerinde olduğu gibi, CHP olarak doğru yerdeydik, milletin yanındaydık, milletimizle beraberdik. Bugün de aynı sürecin bir devamındayız.
Biraz önce Ekrem Başkanımız, yaşananlardan ders alınmadığını, iptal edilen seçimden sonra İstanbul’a 23 Haziran’da Osmanlı tokatı atmaya koşanların, nasıl demokrasi tokatı ile terbiye edildiklerini, ama milletin uyarıcı şamarından ders almadıklarını, aynı yanlışları nasıl tekrar ettiklerini özetledi.
Bir yandan Maliye’ye ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilen talimat, bir yandan İstanbul’a atanan aparat, eş zamanlı olarak CHP’li belediyelere kayyum atayarak, hapse atarak, sabahın 4’ünde sırf taciz olsun diye gözaltına alarak, tutuklayarak, belediye meclis üyelerimizi kriminalize ederek, oradan bütün belediye başkanların, bütün bir şehre, bütün bir ülkeye tedirginlik yayarak bir şey yapmaya çalışıyorlar. İşi sona bırakmamaya, sayıma bırakmamaya, seçim sonrasına bırakmamaya, işi şimdiden sıkı tutup, hiçbir zaman yenemediği -hatta kendi hayatında hep övünür şu zamana kadar seçim kaybetmemekle- hem kendisine karşı, hem de bugüne kadar girdiği hiçbir seçimi kaybetmemiş olan bir rakipten kurtulmak için kurduğu planı, kumpası görüyoruz. Bugünden başlayarak buna itirazımızı yükseltiyoruz. İş yargı eliyle, iş Bakanlıklar eliyle hem belediyelerimizi, başkanlarımızı itibarsızlaştırmak, hem de adım adım attığı adımlarla bir adaydan, bir rakipten kurtulmak, kendi raakibini belirlemeye çalışmak, hatta mümkün olsa rakipsiz kalmak... Diyor ki; ‘elbette biz de bu koltuktan bir gün gideceğiz, hak baki olunca ayrılacağız’. Yok onu da yapmasaydın, koltuğa mumyalasaydık seni. Böyle bir anlayışla karşı karşıyayız.
"Her yönden, her şekilde saldırıyorlar, saldırmaya devam edecekler"
Anayasa’daki düzenlemelere rağmen, Meclis’teki duruma rağmen, milletin haline rağmen halen daha temel meseleyi, kendisinin koltuğu koruması, o koltuğu bırakmaması olarak gören birine karşı, oturduğu koltukların tadını çıkarmak, işine bakmak yerine bu memleket, topyekun kurtarmak üzere motive olmuş, makamları, mevkileri değil, görevi; oturulacak yeri, kullanılacak ünvanı değil, yapılacak ödevi, koşulacak yolu, bu mücadelenin kendisini önemseyen fedakaar insanaları için bugün buradayız. Her yönden, her şekilde saldırıyorlar, saldırmaya devam edecekler.
Gencecik teğmenleri sırf kendisine 8 gün boyunca tarikatlardan, çeşitli mecralardan, ordunun içindeki birkaç tane odaktan gelen telkinlerden sonra, 8 gün önce elini sıktığı, selamını aldığı, yüzüne güldüğü tarihin ilk kadın birincisine, 8 gün sonra bir saldırı yaparak, onları hedef göstererek ve hepimizin vicdanlarını yaralayacak şekilde Mustafa Kemal’in askerleri olan gencecik teğmenlerin ordudan atılmasına gösterdiğimiz tepkiyi, Bakanlığı ayırarak, Genelkurmay’ı ayırarak kimin bu işi istediğini, kimin köpürttüğünü ve bunu bildiğimizi söylediğimiz için çıkmış bize diyor ki ‘ayağını denk al, yoksa biz denk aldırmasını biliriz’. Ben kendisine soruyorum; ne yapacaksın? Partinin önüne tank mı yollayacaksın, bize topla, tüfekle mi saldıracaksın, yoksa ilişki içinde olduklarının, ilişki içinde olduğu mafyaları mı üzerimize saracaksın? Beyefendi, ikimiz de birer koltukta oturuyoruz. Oturduğunuz koltuk, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğudur. Değerlidir. Ne kadar değerini bildiğiniz, o koltuğu ne kadar hak ettiğiniz, o koltuğu ne hallere getirdiğiniz ortadadır. Ama bir düğer koltuk, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanlığı koltuğudur, onun koltuğudur. Tanktan, toptan değil; hakkında verilen idam fermanından korkmadan tek başına yola çıkan, bir memleketi kurtaran, bu cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin genel başkanını da, bir tane üyesini de korkutamazsın. Hodri meydan.
"‘Köylü milletin efendisidir’ diyen birincisini örnek alan bir Cumhurbaşkanı seçmeye gidiyoruz"
O yüzden bu salon gibi Türkiye’de kampanyayı başlattığımızda bir buçuk milyon, şimdi 1 milyon 600 bin hedefine ulaştığımız bütün üyelerimiz ayaktadır. Önümüzdeki 23 Mart günü hep beraber erkenden kalkmaya, sandıklara koşmaya tarihte görülmemiş Cumhurbaşkanlığı ön seçimini, yani ülkeyi yönetecek kişiyi, bugünkü Anayasa’ya göre belirlemek üzere ön seçime koşacak milyonlar, bütün korkuların kırılmasına, umudun yeşermesine o gün hep birlikte sahip çıkacaklardır. O gün oylarıyla arkalarında duracakları Cumhurbaşkanı adayımız, biraz önce ifade ettiği şekliyle, görevi Atatürk'ün emanetine sahip çıkmak için hepimizde olan vazifeyi hepimiz adına yapacak olan kişidir. Bundan sonra ona saldırmak, onu engellemeye çalışmak, siyasetten men etmek hapis etmek bunlar artık CHP'nin milyonlarca üyesinin on milyonlarca bu memleketin evladı adına üstlenecekleri bir sorumluluk, arkasında duracak da gelecek dönemde cumhuriyetin 2'inci yüzyılda yapılacak ilk seçimde Gazi'nin koltuğunu devralacak bir Cumhuriyet Halk Partilidir. Biz 23 Mart günü adayımızı belirlediğimizde yoksul çiftçiye ‘al ananı da git’ diyen sonuncusunu değil, ‘köylü milletin efendisidir’ diyen birincisini örnek alan bir Cumhurbaşkanı seçmeye gidiyoruz.
Seçimden önce ‘gerekirse yılda dört kez asgari ücreti güncelleriz’ deyip, o oyları aldıktan sonra asgari ücretliye bir yıl boyunca bir kuruş zam yapmayıp, onu sefalete sürükleyen değil, emekçinin hakkını kendi evlatlarının hakkı gibi gözetecek bir cumhurbaşkanı adayı belirlemeye gidiyoruz. Atatürk'e zerre muhabbet besleyen, ‘Ne ölüme ne dirime gelsin’ diyen adama, dirisinde bizzat gidip cenazesine beş Bakan yollayan bir Cumhurbaşkanı değil, Atatürk'e, kurucu değerlerine, onun emanetine yürekten bağlı bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemeye gidiyoruz.
"İstanbul Sözleşmesi'ni tekrar meclise yollayacak bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemeye gidiyoruz"
Edirne'deki esnafa ‘sınırdan geçip de gelirler’ diye bekleyip öğlen saatlerinde levayla siftah yaptıran, pandemide verdiği kredi faizini milyarderler için sabit tutarken kendisi için üç katına çıkaran, o gün verdiği krediye bugün faiz arttıran bir Cumhurbaşkanı değil, kendisi de esnaflıktan gelen, kendisi de sokaktan gelen, esnafın derdini bilen, yoksulun derdini bilen, veresiye defterini bilen, gözünün içine baktığında karşısındakinin halinden anlayan bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemeye gidiyoruz. ‘Bekar kadınların sahiplendirmek lazım’ diyenlerle iktidarı için ittifak yapan değil, ilk atacağı imza ile İstanbul Sözleşmesi'ni tekrar meclise yollayacak bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemeye gidiyoruz.
Rakiplerini mertçe, cesaretle yarışarak yenmeye çalışacak, rekabet edecek, kazanırsa mertçe kazanacak, kaybederse olgunlukla karşılayacak bir Cumhurbaşkanı aradığımız için, rakiplerine karşı savcılar, aparatlar görevlendiren, rakiplerinin yoksula içirdiği çorbanın, yeni doğan çocuğun altına bağladığı bezi veren belediye başkanlarının parasını haczeden değil, bu milletin dertlerini bilen, bu dertleri çözmek için partizanlık yapmayan, geçmişle hesaplaşmak değil gelecek için hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm Türkiye ile kucaklaşabilecek olan, 5 yıl önce kendisine oy vermemiş muhafazakar kadınların 5 yıl sonra Sultangazi sokaklarında arabanın önüne atlayıp cebinden Anne Kart çıkarıp, bebeği bir kolunda, çantası bir kolunda kendisine kalp yapabildiği birini Cumhurbaşkanı yapmak için sandık başına gidiyoruz.
"Bugün kurduğumuz sandık Türkiye'nin ihtiyacı olan o büyük sandığın öncüsüdür"
Bugün kurduğumuz sandık Türkiye'nin ihtiyacı olan o büyük sandığın öncüsüdür. Ama o sandığı getirecek olan da, o sonucu doğuracak olan da bizlerin kararlılığıdır. Bu yolculukta ben de tüm milletimize bir kez daha seslenmek istiyorum; Cuma günü akşam saatlerine kadar partilerimiz 973 ilçede açık. Yetiştiremediğimiz üye kayıtlarına devam ediyoruz. Online kayıtlardaki 40 kata yakın artıştan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Cuma günü akşamına kadar bize katılmalarını, bizimle birlikte bu büyük yolculuğa katılmalarını bekliyoruz. Ancak 28 Şubat'tan sonra da bu partiye telefonlar geliyor, ‘2 Mart doğumluyum, ne yapabilirim’. 28 Şubat'tan sonra da hem yaşı gelenleri hem de bugünlerde eli ermeyip bu demokrasi şöleninde ‘Ben de oy vermeliydim’ diyenleri baba ocağına katılmaya devam etmeye çağırıyoruz. Çünkü bizim süreçlerimiz, alacağımız kararlar, bundan sonra milletimizin önüne ne sunacaksak hiçbirisi bütün üyelerimizin hep beraber ayağa kalktığı, okullara koştuğu, görev yaptığı, sahip çıktığı bu güçlü süreçten farklı olmayacak."
"Türkiye'nin aydınlık yarınları için 23 Mart'ta gel, seç, sen de hep birlikte tarihe geç"
Özel, vatandaşları CHP'ye üye olmaya davet ederek, "Onun için biz baba ocağının kapısını açık tutmaya, bize katılanlarla birlikte, hatta katılamayanların da temsilcileri olarak hep birlikte bu büyük yolculuğa davet ediyoruz. Bu yolculukta sen de bize katıl, CHP'ye üye ol, Türkiye'nin aydınlık yarınları için 23 Mart'ta gel, seç, sen de hep birlikte tarihe geç diyoruz" ifadesini kullandı.