CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bugünlerde zulüm yapan, iftira atan, televizyonlarda yalan yorumlar yapan, olmayan delili varmış gibi anlatan yorumcular; öyle ‘geçmişe sünger, geleceğe temiz sayfa’ yok. Bu ülkenin tertemiz vatandaşlarına helalleşmek var, önümüze bakmak var. Devleti suç örgütü gibi yönetenlere, aparatlarına ve bu kirliliğe sessiz kalanlardan hukuk devleti içinde sonuna kadar hesap sorulacak. Bugün bu darbeyi yapanların bir avuç olduğunu, uzantılarının da kurumlarda üçer beşer olduğunu biliyoruz. O yüzden suça ortak olmayın. Sonunda hesap günü geldiğinde suç işleyenleri ihbar etmek üzere, belgelerinizi bugünden saklayın" dedi.
Özel, Saraçhane’de bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Özel’e; İBB Başkanvekili Nuri Aslan ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik eşlik etti. Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Biz CHP olarak bu kadar çok öğrenci Silivri’deyken, kimileri hakim önüne çıkarılacak zaman ya da konulacak cezaevi bulamadıkları için oradan oraya kötü şartlarda taşınıyorken, İstanbul’un üç kez üst üste seçilmiş büyükşehir belediye başkanı, dünyanın en bilindik metropolünün en bilinen belediye başkanı ve ilçe belediye başkanlarımız, bürokratlarımız, belediye meclis üyelerimiz içerideyken bu bayramı bayram gibi yaşayamayacağımızı ve kutlamayacağımızı ifade etmiştik. Ankara’da bayramlaşma programlarında yokuz ancak ifade etmek gerekir ki burada geçirdiğimiz bir hafta boyunca Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin; DEM Parti Eş Genel Başkanları Sayın Bakırhan ve Hatimoğulları, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Sayın Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Mahmut Arıkan'ın görevlendirmesiyle kıymetli heyetleri, EMEP Genel Başkanımız Seyit Aslan, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, SOL Parti Genel Başkanlığı adına Sözcü Önder İşleyen, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Sayın Fatih Erbakan, Zafer Partisi Genel Başkanvekili Ali Şehirlioğlu, Anahtar Parti Genel Başkanı Sayın Yavuz Ağıralioğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Memleket Partisi Genel Başkanı Sayın Muharrem İnce, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Hüseyin Baş, Genç Parti Lideri Sayın Burçin Şahindur ve telefonlarıyla, Ankara’daki randevu talepleriyle Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu ile hem dayanıştık hem de onların üzerinden bu düzene itiraz eden, bu haksızlık, hukuksuzluğa itiraz eden herkesle gönülden bayramlaştık. Bir kez daha onların kanalıyla Türkiye’deki tüm üyelerinin, gönül verenlerin bayramını kutluyorum.
"Milletin bayramını zehir edenlere söyleyecek, bayrama yakışır söz yoktur”
Bu zulmü yapan ve zulme hazırlanan iktidar partisi ya da iktidar bloku; Cumhur İttifakı bileşenlerinin üyelerini, oy verenlerini, geçmişte onlara gönül verenleri en sıcak duygularla selamlıyoruz. Ama zulümle iktidarda kalmayı sürdüren o saray aklına, 19 Mart‘ta darbeye kalkışan cuntaya, 23’ünde 15 milyon kişi tarafından püskürtülen darbecilere, onların ittifak ortaklarına ne bayramda ne demokrasi sınırları içinde söylenecek bir söz bulamıyoruz. 11’inde MASAK raporu daha yazılmaya başlamışken MASAK raporu üç aylık rapormuş gibi televizyonlara servis edenlere ve üç aydır olan MASAK raporu diye yalancı bir raporu konuşanlara ve bu süreç içinde canlı yayında televizyon ekranlarında 11 Mart günü Sinan Burhan adlı bir gazeteciye, ‘Siyasi bir kaynağımdan mesaj var’ denen Cumhur İttifakı’nın bir genel başkan yardımcısının -ismi kendinde gizli, ismi tarafımızca malum, mesajı atan biliyor, okuyan biliyor- ‘İmamoğlu bayramdan önce tutuklanacak. Gözaltına alınacak. Kaynağım siyasidir. Gelen mesajı okuyorum’ deyip ‘Gecenin bomba haberi budur’ diyerek 19 Mart’ta yapılacak tutuklamayı, sekiz gün öncesinden bir kanalda ifade ediliyorken ve kaynak Cumhur İttifakı’nın bir genel başkan yardımcısıyken onların bu milletin bayramını zehir edenlere söyleyecek, bayrama yakışır uygun söz yoktur. Hak ettikleri sözler bayramlık ağzımızı açtığımızda söyleyeceğimiz sözlerdir. Hepsini bayramın sonrasına, hukuk zeminine, siyasette onları mahcup ve rezil edeceğimiz, milletin de bugün ayıpladığı gibi bundan sonra da artık dönüp yüzlerine bakmayacağı bir sürece bırakıyoruz.”
"Ekrem Başkan’ın en samimi destekçilerinden birine Allah’tan rahmet diliyoruz”
Konuşmasına, dün KKTC’de sahne aldığı sırada fenalaşarak hastaneye kaldırılan ve hayatını kaybeden sanatçı Volkan Konak’a başsağlığı dileyerek devam eden Özel, şunları söyledi:
“İçimiz yanıyor. Volkan Konak müzisyenliğin yanı sıra, ülkemiz için onurlu duruşundan asla taviz vermemiş bir aydındı. Bu süreç ilk başladığında, Ayşe Barım operasyonu, Gezi ile ilgili ifade almalar, ‘Doğru söylemiyorsun’ deyip sanatçıları yalancı şahitlikten 12 yıl öncesine göre cezalandırmaya çalışan o süreç, ‘Acaba sanatçılar üzerinde nasıl bir etki yapacak’ derken ilk ayağa kalkan, ilk başını kaldıran, ilk sahip çıkan kişiydi. ‘Sevgili Ekrem İmamoğlu dostum, futbol oynarken bile hep kaleci oldu. Neden mi? Takım arkadaşlarına arkasını dönmemek için. Hayat boyu centilmenliğinden ve asaletinden ödün vermedi. Ekrem Başkan’a siyasette faul yapanlar utansın. Benim için her zaman çok kıymetli bir dostum olarak kalacaktır ve her zaman yanında olacağım.’ Bayrağı ilk çekmiş, cesaret bayrağını ilk göstermiş sanatçıdır. Sonra, hukuk adalet ve demokrasi için ‘omuz omuza’ diyen sanatçılar imzalarını teker teker vermeye başladıklarında ve toplam şu ana kadar 2 bin 957 sanatçı bu metne imza attığında, bu metne imza koyması için kendisini arayan arkadaşına Volkan Konak yurt dışından, ‘Ben o metne imzamı değil, kalbim başarım’ demiştir. O Volkan Konak’ı kaybettik dün akşam, bu metne imzasını değil kalbini basan Volkan Konak’ı. ‘Acaba sanatçılardan çıt çıkacak mı’ derken bu tweet’i atan Volkan Konak’ı kaybettik. O yüzden acımız çok büyük. Dün vefatından önce sahnede söylüyor: ‘Volkan ağabey, sivri konuşma. Seni içeri atarlar.’ ‘Sen bilmez misin devrimciler korkmaz’ diye cevap veriyor. O korkmayan, son nefesine kadar yılmayan devrimciye, o yol arkadaşımıza, o Ekrem Başkan’ın en samimi destekçilerinden birine Allah’tan rahmet diliyoruz. Volkan Konak’ın yerini nasıl dolduracağız, bilmiyoruz. Ama onu unutmamak, adını yaşatmak ve onun özlediği Türkiye’ye; derelerle, her yaştan gençlerle dost olan, doğayla, çevreyle, hayvanlarla dost olan, insanı seven, insan için yönetilen bir Türkiye’ye kavuşmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
"Her bir koğuş hakkında bilgi almaya çalıştık”
Özgür Özel, dün, Silivri Cezaevi’ne yaklaşık 8 saatlik bir ziyaret gerçekleştirdiklerini anımsatarak, şöyle konuştu:
"Bu ziyaret sırasında gözaltında tutulan genç arkadaşlarımızı; her cezaevinden iki kadın, iki erkek arkadaşımızı, yine cezaevlerinde bir CHP üyesi olan, bir CHP üyesi olmayan arkadaşımızı; mümkün olduğu kadar oradaki yapıyı temsil eden doğru bir örneklemi ziyaret ederek her bir koğuş hakkında bilgi almaya çalıştık. Berkay’ı ziyaret ettik. ‘Her şey çok güzel olacak’ı bir kez de Silivri cezaevinde karşılıklı birbirimize ifade ettik, moral bulduk. Toplu halde birlikte koğuşlarda kalan arkadaşların Maltepe’deki mitingi gözyaşları içinde, coşkuyla, defalarca ayağa kalkıp alkışlayarak ve o kendilerini burada Ekrem Başkan’a sahip çıkmak için, İstanbul’a sahip çıkmak için, demokrasi ve geleceklerine sahip çıkmak için ortaya koydukları cesaret ve iradenin 2 milyon 200 bin kişinin bulunduğu Maltepe meydanında sahiplenilmesine büyük bir memnuniyet duyduklarını ve bu meydanda hep onlarla konuştuğumuz gibi o meydanı gösterip ‘Miting değil bu, eylem’ diye hep birlikte bağırdıklarını, bunu büyük bir mutlulukla ifade ettiklerini arkadaşlarımız söylediler.
"Hizbullahçıları değil, Türkiye’nin geleceğini serbest bırakması gerektiğini ifade ediyoruz”
Birlikte kalan, iddianameleri yazılan, cezaevinden mahkeme önüne çıkacak günü belli olan arkadaşlarımız var. Sağlık durumları, moralleri iyi. Biz itirazlarla serbest bırakmalarını, ilk duruşmaya kadar 18-20 gün daha içeride tutulmamaları gerektiğini düşünüyoruz. Ve bayramda Hizbullahçıları yetki kullanıp serbest bırakan Erdoğan’a; Türkiye’nin geçmişini karartan, geleceğini karartmak için de tertip içinde olan canilere değil, ‘Türkiye’nin geleceği aydınlansın’ diyen her biri pırıl pırıl, her biri yetişmiş, hiçbirinin elinde bırakın kan, kir olmayan gençleri Silivri’de tutmanın utancını bunun ne kadar özgüveni düşük, ne kadar kötülük içeren, ne kadar Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu birlik, beraberlik, huzur ortamından kopmuş bir ruh halinde olduğunu bir kez daha kendisine hatırlatıyoruz. Hizbullahçıları değil, Türkiye’nin geleceğini serbest bırakması gerektiğini ifade ediyoruz.
"Doğrudan psikolojik işkencedir”
Ancak bazı öğrencilerimiz, cezaevinde koğuşlarda yer olmadığı gerekçesiyle çeşitli koğuşlara ikişerli, hatta kimi tek başına konmuş durumda. Koğuşlarda diğer suçlardan tutuklular, hükümlüler var. Her ne kadar koğuştaki kimseyi ya da cezaevi yönetimini bir konuda suçlayacak, zor durumda bırakacak, olmayan bir şey olmuş gibi gösterecek bir sözü kurmaktan kaçınsak da düşünün ki 18 yaşında gencecik çocukların annesi-babasısınız, kendi çocuğunuz dışında koğuştaki 58 kişi, bir suç türünden dolayı orada. İki genç koymuşsunuz, geri kalan 47 kişi son derece hepimizin dudaklarını uçuklatacak bir suç türünden hükümlü olarak orada. Bu olacak bir iş değildir. Orada gençleri ve aileleri bu psikoloji içinde tutmak doğrudan psikolojik işkencedir. Bu konuda da gerekli bildirimlerimizi, uyarıları yaptık. Bugün bu konuda hızla sonuç alınmasının takipçisi olacağız.
"Kötü muamelenin, işkencenin ne affı ne zaman aşımı olur”
Bu öğrencilere ters kelepçe takılarak kötü muamele yapıldı. Bu öğrenciler saatlerce ailelerinin bilmediği yerlerde tutuldu. Tutuklamaya mı sevk edildi, serbest mi bırakıldı bilmeden; gittikleri cezaevi söylenmeden saatlerce bir salonda tutuldular. 60 kişiye dört tane şişe suyu verilip ‘Bu size yeter’ denildi. Kötü sözler, küfürler, kötü muameleler her biri öğrenci tarafından ayrı ayrı rapor ediliyor. Bu rapor edilen yerleri, saatleri biliyoruz, duyuyoruz, bir kenara not ediyoruz. Ters kelepçenin, yatırıp kafaya basmanın, surata tekme atmanın ne olduğunu, nerede yapıldığını ve kimler tarafından yapılmış olabileceğini takip ediyoruz. Bugüne kadar bu milletin evladı olan polisimizi doğrudan hedef gösterecek hiçbir şey yapmadık, sakındık, sakınmaya devam edeceğiz. Ama kötü muamelenin, işkencenin ne affı ne zaman aşımı olur. Bunun için bundan sonra gençlerle karşı karşıya gelecek her kamu görevlisinin, bundan önce karşı karşıya gelinmiş süreçle ilgili dahli ya da bilgisi olanın bu işi takip ettiğimizi bilmesini isterim.
"Yazılı emir varsa sorumlusu emri verendir, yoksa uygulayandır”
Hele hele kötü muamele için kanunsuz emir almış, bu emri yazılı istememiş olanlar uyguladıkları taktirde emrin sorumluluğunu bizzat taşırlar. Bundan sonra Anayasa’ya göre kanunsuz emiri uygulamayıp yazılı isteme hakkını tüm emri alanları hatırlatıyorum. Yazılı emir varsa sorumlusu emri verendir, yoksa uygulayandır. Ve geçmişte bunlara şahit olanlar, bugün tarihli bu meseleleri bir kenara yazıp ‘Ben şunu gördüm. Emri bu verdi. Bu çocuğa, bu kötülüğü bu yaptı. Ters kelepçe talimatını bu verdi. Oradaydım ama küfrü şu etti’ diye gerçekleri bir kenara yazıp kapalı zarfın içine alsınlar. Bu kapalı zarfı da emanete aldırsınlar ya da emanet etsinler. Gün gelince sorulduğunda, ‘Ben değildim şuydu. Emri veren şuydu’ derseniz o zaman siz kurtulacaksınız, suçsuzluğunuz ispatlanacak, bu çetenin yaptıkları çorap söküğü gibi ortaya çıkacak. Bu konuda ilgili geçmişte önemli görevler yapmış mülkiye müfettişlerinin, geçmişte önemli soruşturmaları yürütmüş kişilerin yönlendirmeleriyle bu meselenin nasıl üstünde olduğumuzu herkes bilsin.
"Geçmişe sünger, geleceğe temiz sayfa yok”
‘Ters kelepçe takın, yatırın yere, orada kalsın’ deyip o enseye basan, surata basanın günü gelince gırtlağına hukuk basacak, hesap soracak. Bu kadar net söylüyoruz. Suç işlemeyen korkmasın. Bundan sonra suça teşvik edilen yazılı emir istesin. Gördüğünüz şahitlikleri unutmadan gün, saat, yer, isim yazarak yazın. Kapalı zarfa koyun. Bu soruşturma seneye değilse öbür sene var. Bundan sonra da gençlere nasıl davranılacaksa hukuk devleti içinde öyle davranacak. Bunun ucunu bırakan, hesabını sormayan asla ve asla biz olmayacağız. Kimse şöyle bir şey düşünmesin: ‘Seçimi kazanacağız. Temiz bir sayfa açtık. Bundan gerisini temizledik.’ Oy veren, üye olan, suçu olmayan korkmasın. Ama bugünlerde zulüm yapan, hakaret yapan, iftira atan, televizyonlarda yalan yorumlar yapan, suçsuz insanlara masumiyet karinesini düşünmeden iftira atan, olmayan delili varmış gibi anlatan, olmayan raporu varmış gibi anlatan yorumcular; öyle ‘geçmişe sünger, geleceğe temiz sayfa’ yok. Bu ülkenin tertemiz vatandaşlarına helalleşmek var, önümüze bakmak var.
"Devleti suç örgütü gibi yönetenlere, aparatlarına ve bu kirliliğe sessiz kalanlara hukuk devleti içinde sonuna kadar hesap sorulacak”
Devleti suç örgütü gibi yönetenlere, aparatlarına ve bu kirliliğe sessiz kalanlara hukuk devleti içinde sonuna kadar hesap sorulacak. Ve bugün bu darbeyi yapanların bir avuç olduğunu, uzantılarının da kurumlarda üçer beşer olduğunu biliyoruz. O yüzden suça ortak olmayın. Sonunda hesap günü geldiğinde suç işleyenleri ihbar etmek üzere, belgelerinizi bugünden saklayın. O gün tutup ‘Biri demişti ama kim demişti’ demeyin. Bugünden yazın, en güvendiğiniz kişiye emanet edin, bugünün tarihini yazın, o yazının ne zaman yazıldığı karbon testinden gün gibi çıkıyor. Zarfı kapatın, en güvendiğinize teslim edin. Yarın size biri hesap sorarsa zarf getirirler, ‘O günkü ifadesi buydu’ derler. Biz de kabul ederiz.”
(SÜRECEK)