(ANKARA) - DEM Parti heyetinin terör örgütü PKK'nın Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesinin ardından siyasi partilere yaptığı ziyareti değerlendiren Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, ''Şunu açıkça ifade etmek isterim: Kürt Meselesi gibi hassas ve köklü sorunların, seçim kazanma ya da Anayasa değişikliği ile yeniden seçilme gibi küçük hesapların nesnesi haline getirilmesi, telafisi mümkün olmayan derin ayrışmalara neden olacaktır. Diğer yandan Kürt Meselesinin terör eksenli bir alana hapsedilmesi ve çözümün güvenlik odaklı bir yaklaşıma indirgenmesi kalıcı bir çözümün önündeki en büyük engeldir. Adada konuşanların siyasete katıldığı, salonda konuşanların nezarete atıldığı bir süreç hiçbir yaraya merhem olmaz" dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin İl Başkanları ve İl Müfettişleri Toplantısı’nda konuştu. Arıkan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 2024 yılı genel değerlendirmesinden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eleştirisine, enflasyon ve maaş zamlarından, olası ''yeni çözüm süreci görüşmelerine'' kadar birçok başlıkta değerlendirmeler yapan Arıkan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: 

"İktidarın yanlış ekonomi politikalarının ağır faturasını 2024’tede vatandaşlarımız ödedi. Milyonlarca emeklimiz ‘emekliler yılı’ ilan edilen 2024'ü açlık sınırının neredeyse yarısına tekabül eden bir ücretle geçirmek zorunda kaldı. Asgari ücretse günden güne artan enflasyonla 2024’ün büyük kısmında açlık sınırının altında kaldı. İktidarın tüm algı oyunlarına, TÜİK'in tüm rakam manipülasyonlarına rağmen ekonomide hiçbir iyileşme olmamıştır. Rant, faiz, yolsuzluk ve ballı ihale eksenli yanlış ekonomi yönetimi bir avuç azınlık dışındaki 85 milyon insanımızı yoksulluğa itmiştir. Meclis'te milletvekili arkadaşlarımızın bütün itirazlarına rağmen, iktidarın oylarıyla kabul edilen 2025 bütçesi de önümüzdeki yılın zor geçeceğini işaret etmektedir.

"Bu yıl en büyük bedeli maalesef geleceğimiz olan gençlerimiz ödedi"

Ekonomi dışında çetelerin, kadına ve çocuklarımıza karşı işlenen cinayetlerin ve şiddetin sokakları teslim aldığı bir yıl yaşadık. Narin, Sıla, İkbal başta olmak üzere vahşilik ve gözü dönmüşlüğe kurban verdiğimiz masum canlarımız bizlerin uykularını kaçırdı. Yenidoğan Çetesi ülkemizdeki denetimsizliğin nasıl bir vahşiliğe ve yozlaşmaya dönüştüğünü ispatladı. Bu yıl en büyük bedeli maalesef geleceğimiz olan gençlerimiz ödedi. Yoksulluğa mahkûm edilen, mülâkat marifetiyle hakkı yenen, Filistin için eylem yaptığında işkence gören gençlerimiz, hiç hatırlamak istemeyecekleri bir yılı geride bıraktılar.

"Türkiye gibi bir ülke sabır ve metanet tavsiyesiyle yönetilemez"

Türkiye’de artık yaşanmıyor, sabrediliyor. Bunu elbette hem rakamlar hem Sayın Cumhurbaşkanının kendisi ifade ediyor. 2024’ün son haftalarında Sayın Erdoğan’ın açıklamalarını dikkatle incelediğimizde hep sabır mesajını görüyoruz. Son kabine toplantısından sonra, son grup toplantısından sonra, son il kongresinden sonra ve yeni yıl mesajında milletimizden sabır, metanet ve anlayış istedi. Türkiye gibi bir ülke sabır ve metanet tavsiyesiyle yönetilemez. Türkiye feraset ve dirayetle yönetilebilir.

"Rakamlar artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor"

Tülay Hatimoğulları'ndan "Ya barış ya da Gazze" açıklaması: Sözlerim çarpıtıldı Tülay Hatimoğulları'ndan "Ya barış ya da Gazze" açıklaması: Sözlerim çarpıtıldı

Sayın Cumhurbaşkanının niçin milletimizden sabır istediğini biliyoruz. Rakamlar artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. Bakınız dün TÜİK enflasyon rakamlarını açıkladı. Enflasyon bir önceki aya göre yüzde 118 gibi rekor seviyede düşmüş. Ne hikmetse bu enflasyon maaşların açıklanacağı aylarda hızla düşüyor. Öte yandan, TÜİK ile İTO arasında yüzde 70; TÜİK ile ENAG arasında yüzde 130 gibi devasa bir fark gözüküyor.

"Hesabı TÜİK tutar, faturayı yine millet öder"

Türkiye’de kira artışı bugün yüzde 58,51, gıda enflasyonu yüzde 43,58. Yeniden değerleme oranı yüzde 43,93. Akaryakıt fiyat artışı yüzde 50. Elektrik, doğal gaz zam artışı yüzde 38 gerçekleşti. Fakat maaş zammı bununla doğru orantılı olmadı. Burada ne adalet ne de kalkınma var. Türkiye İstatistik Kurumu Ak Parti İstatistik Kurumu'na dönüştü. Enflasyonu Ak Parti zenginlerinin alım gücüne göre ayarlıyor. Öyle görünüyor ki, iktidarın kendisi de TÜİK verilerine güvenmiyor. Çünkü vergi ve harçlara yapılan zamlar, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının çok üzerinde gerçekleşiyor. Biz enflasyonu mutfakta tenceresini kaynatmak da zorlanan annelerden, maaşı eline geçmeden eriyen emekliden, bir ay alınteri akıtıp yine de evine ekmek götürmekte zorlanan asgari ücretliden biliyoruz. Elbette böyle bir ekonomik tabloda sabır istenmek zorunda kalınır. Hesabı TÜİK tutar, faturayı yine millet öder.

''Kürt meselesinin terör eksenli bir alana hapsedilmesi kalıcı bir çözümün önündeki en büyük engeldir''

Türkiye’nin gerçek gündemleri, suni gündemlere iktidarın pervasızlığına kurban ediliyor. Halbuki ülkemiz ve bölgemiz için çok kritik günlerden geçmekteyiz. Bir yandan haritalar değişirken diğer yandan küresel güçlerin bilek güreşine sahne olan bir coğrafyanın tam ortasında bulunmaktayız. Bu tarihsel dönemeçte Saadet Partisi olarak ülkemizin menfaatlerini, bölgemizin barış ve huzurunu merkeze alan bir mevzide bulunduğumuzu açıkça ifade etmek isterim. Bizler Türkiye’nin nevzuhur bir ülke olmadığını biliyor ve Türkiye üzerine söz söylemenin ve siyaset üretmenin ağır bir sorumluluk olduğunun idrakiyle hareket ediyoruz. Tüm karar alıcıları da aynı hassasiyet ve sorumlulukla davranmaya davet ediyoruz. Şunu açıkça ifade etmek isterim: Kürt Meselesi gibi hassas ve köklü sorunların, seçim kazanma ya da anayasa değişikliği ile yeniden seçilme gibi küçük hesapların nesnesi haline getirilmesi, telafisi mümkün olmayan derin ayrışmalara neden olacaktır. Diğer yandan Kürt meselesinin terör eksenli bir alana hapsedilmesi ve çözümün güvenlik odaklı bir yaklaşıma indirgenmesi kalıcı bir çözümün önündeki en büyük engeldir. Adada konuşanların siyasete katıldığı, salonda konuşanların nezarete atıldığı bir süreç hiçbir yaraya merhem olmaz.

"Kamu güvenliğinden kesinlikle taviz verilmemelidir"

Bizim bu konuda çözüm önerilerimiz bellidir. Yaşananların adı net olarak konulmalı ve şeffaflıkla kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Sürecin amacının siyasi hesaplar değil, meseleye kalıcı çözüm üretmek olduğu ve tüm tarafların samimiyeti konusunda kamuoyu ikna edilmelidir. Tüm siyasi partiler ve toplumsal aktörler sürece etkin mekanizmalarla dahil edilmelidir. Başta şehit yakınları ve gaziler olmak üzere tüm toplum kesimlerinin hassasiyetleri ciddiye alınmalıdır. Alternatif plan ve yol haritaları çalışılarak devlet, terör örgütünün ve liderinin inisiyatifine mahkum ve mecbur bırakılmamalıdır. Kamu güvenliğinden kesinlikle taviz verilmemelidir."

Kaynak: anka