İnsanın terazisi vicdan; devletin-iktidarın terazisi de adalettir. Terazi her şeyi tartar, fakat asla kendini tartamaz. Çünkü terazi doğru tartıp tartmadığını anlayamaz. Sorumluluk terazide değil, tartıcıdadır, ailede, işletmede, devlette adaleti kim dağıtıyorsa ondadır. Hatta kasıtlı eksik tartmalar; hatalar ve yanlış tartılar anlaşılmasın diye iş kantar ya da terazi ayarlarını bozmaya kadar vardırılabilir.
Tartının, yani yönetimin doğru ve adil olup olmadığını anlamak için, tartım yapanların, karar verenlerin değil, çevrenin ve toplumun özgür düşüncesi ve kanısı lazımdır. Bir halk deyimi ile, "Ayna adamın aynası değil, el adamın aynasıdır." Bu ne nedenle, çağdaş toplumlarda aile, kurum ve devlet katındaki özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu ve ortak akılla karar vermeye dayalı demokrasiler kaçınılmaz olur.
Toplumun her kademesinde; tek kişiye tanınan yetkiler ve kararlar eğer toplumsal denetim süzgecinden geçmiyor ve karar sahipleri hesap vermiyor ya da vermekten kaçınıyorlarsa o karar toplumun ortak gereksinmeleri için gerekli olan ortak aklın kararı olmaz; olsa olsa tek taraflı ferman ya da buyruk olur. Böyle bir toplumdaki aile demokratik değil, ataerkil, böyle bir toplumdaki iktidar yapısı da olsa olsa padişahlık, krallık hakanlık, şahlık ...v.b.sultanizm yönetim modeli olabilir.
Demokrasilerde her yetki, başta anayasa olmak üzere, mutlaka yasalarla sınırlıdır ve sorumluluk gerektirir. Sorumsuz ve sınırsız yetki olmaz. Yetkiyi veren hesabını da sorar. Gerektiğinde verdiği yetkiyi, verdiği yollarla geri de alabilir.
Kusurlar ve yanlışlar terazide değil her zaman teraziyi tartanlardadır. Sorumsuz yetki ve sorumsuz iktidar olmaz.
Kıssadan hisse:
Yönetenler ve siyasi iktidarların başarı ya da başarısızlık ölçütleri, turnusol kağıdı, kendileri, kendi değerlendirmeleri değil yönetilenler, yani yönettikleri halktır; halkın vicdan terazisidir. Tüm kusurlarına karşın, yine de en doğru ve gerçekçi rejim demokrasidir.