KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, Malatya’da yaptığı açıklamada; ülkedeki derin yoksulluğa dikkat çekerek tüm halkı 30 Kasım’da Ankara’da yapacakları ‘Geçinemiyoruz’ mitingine davet etti. Karagöz, “Ülkemizdeki bütçe kamu emekçilerinin bütçesi değil. Çalışırken yoksulluk sınırının yarısına tekabül eden ücretlerle, emekli olduğumuzda açlık sınırının üçte birine tekabül eden ücretlerle yaşamak zorunda kalıyoruz” dedi.
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, Malatya'da CHP ve DEM Parti İl başkanlarının yanı sıra STK temsilcilerinin katılımıyla basın açıklaması yaptı. Emeksiz Üst Kavşağı Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında konuşan Karagöz, Malatya'da 30 Kasım'da Ankara'daki 'Geçinemiyoruz' mitingi için örgütlenme çalışmalarını yürüttüklerini söyledi.
Bu mitingin bir 'bütçe ' mitingi olduğunu eden Karagöz, “Traktörüne mazot alamayan ve aldığı mazotla elde edilen ürün değer fiyatına satamayan Malatyalı çiftçilerimiz, yetiştirdiği hayvanı değer fiyatını satamayan Malatyalı arkadaşımız, siftah yapmadan kepenk kapatan Malatyalı esnaf, çocuklarını okula aç gönderen Malatyalı anne, harçlığı olmadığı için üniversitelerden ilişiği kesen genç arkadaşlar, geçinemeyen kamu çalışanları, güvenliğimizi sağlayamayan kolluk kuvvetleri… Bizler açık ve net şekilde bu bütçe maaşlarımızdaki kesilen vergilerden ve yine harcadıklarımızdan alınan KDV'lerden, ÖTV vergilerinden oluşuyor. Ancak söz konusu bütçeyi yönetenlerin gözü emekçilere, çiftçilere, esnafa olmadığını biliyoruz. Bu bütçeyi yönetenlerin gözü sermayeye ve patronlara ait olduğunu hepimiz, hep birlikte görüyoruz. Sadece zenginlere hizmet eden patronlara hizmet eden; bize yokluğu, zayıflığı, sefaleti dayatanlara burada alkışlarımızla protesto ediyoruz” dedi.
"90 bin aşkın öğretmen, asgari ücretin altında ücretlerde çalıştırılmak zorunda bırakılıyor"
Karagöz, açıklamasına şöyle devam etti:
“Herhangi bir ülkenin bütçesine göre kimlerden ve kimlerden yana olduğunu; emekçileri, işçileri, bu ülkedeki emekliliklerini, kitlelerini, kadınlarını esas alıp almadığını görebiliyoruz. Ancak ülkemizdeki bütçe kamu emekçilerinin bütçesi değil. Çalışırken yoksulluk sınırının yarısına tekabül eden ücretlerle; emekli olduğumuzda açlık sınırının üçte birine tekabül eden ücretlerle yaşamak zorunda kalıyoruz. Hiçbir bakanlık anayasasını yok sayamaz. Ancak bugün Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 90 bin aşkın öğretmen arkadaşımız asgari ücretin altında ücretlerde çalıştırılmak zorunda bırakılıyor. Bunlar bu ülkedeki gençler, eğitimli insanlar. Ülkenin zenginlikleri bu ülkedeki insanlara ayrılmaktan başka çaremiz yok. Bakın Soma'da Ermenek'te, İliç'te topraklarımızın değerli madenleri alınıyor. İçlerinden altın madeni aldılar, çalışanlarımızın işçilerimizin bedenleri çok uluslu şirketlerin zehir çöplüğünde kaldı. Dünyanın çok uluslu şirketlerin zehir çöplüğü olmasın. Her birimiz insan onuruna yakışır, bir hayat yaşamayı çok fazla hak ediyoruz.
“İktidarın, patronlara, saraycılara, zenginlere, 4,5 milyar vergi affı ya da teşvik fonundan aktardıklarını onların aktardıkları”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın acilen 100 bin öğretmene göre ve başlatılması gerekirken tercihi, tasarrufu öğretmenlerden yapılıyor. Anaokuluna giden öğrencilerimizin bir öğün yemeğini keserek gidiyor. Oysa 3 yıl boyunca 150 milyar lirayı tasarruf etmeyi düşünen siyasal iktidar, patronlara, saraycılara, zenginlere, 4,5 milyar vergi affı ya da teşvik fonundan para aktardıklarını biliyoruz. Hepimiz insan onuruna yakışacak kadar yeterli kaynaklara sahibiz.”