Orman yangınlarının, denizlerdeki müsilajların, çocuk ölümlerinin, kadın cinayetlerinin, çete savaşlarının, uyuşturucu baronları çatışmalarının, insana, hayvana ve doğaya tecavüzlerin, kaçak içkiden ölümlerin, mafya çatışmalarının, kimyasal ve zehirli imalatların yapıldığının, kalleşliğin her türlü dalaverenin, dolandırıcılığın tavan yaptığı, bu kadar olumsuzluğun ve çaresizliğin yaşandığı son zamanlarda geceden gündüze uyanmaya, haberlere bakmaya, geçmiş ve gelecek günlerden utanır ve korkar olduk.
Bu kadar olumsuzluğun yaşandığı bir küresel döngü sürecinde bir beden diriliği ile normal psikoloji içerisinde sağlıklı yaşamak mümkün mü?
Sürekli cezalarla terbiye kültürünün iliklerimize kadar işletildiği; çocukken, okullarda, çevre duyarlılıklarında, trafikte, hemen hayatın her bir anında ceza ceza ceza…
Yapmazsan, etmezsen, uymazsan hep cezalar uygulanır. Kimsenin aklına neden, niye yapmadı, etmedi, uymadı diye sormak gelmez. Hep ceza ve sorumluluklarla, tehditlerle çerçevelerler Ademoğlunun üç günlük yaşamını. Çünkü kendi vatandaşlarına güvenmezler. Çünkü kendi vatandaşları yalan söyler. Çünkü vatandaşın aklı yetmez. Her şeyi sadececiler bilir.
Sevgi, saygı sözlük kelimelerinden ibarettirler. Yaşamda karşılıkları yoktur. Yaşam çıkarlar üzerine kuruludur. Bana faydası olmayan değersiz ve önemsizdir. İnsanoğlunun varoluşundan beri edinilen ve kazanılmış kabul edilen ‘’biz’’den oluşan, birlikte yaşam kültürü ve değerleri yok sayılmıştır, bilimsel değerler, metotlar ve düşünüş yok sayılmıştır.
Sevgiden, sevdadan, dürüstlükten, doğruluktan çok çok uzak şüpheyle yaşanılan, yalnızlaşan bu yaşamsal döngüde,’’ hep bana, Rab bana’’ anlayışında olduğumuz bir süreci, sağlıklı bir kafa yapısıyla gel de yaşa, yaşayabilirsen.
Fitnenin fesatlığın kol gezdiği şimdiki zamanda insan neyi düşünmeli akıl sağlığında nasıl olabilir ki?
Saygılarımla…