Yüzyıllar önce İstanbul, sadece Doğu ve Batı'nın kesişim noktası değil, aynı zamanda renkli bir ekonomik ve sosyal mozaikti. Çarşılar, Ermeni ve Rum topluluklarının dinamikleriyle canlanırken, Yeniçeri ağalarının koruyuculuğunda, şehirdeki ekonomik faaliyetlerin gizemli yüzü ortaya çıkıyordu. Özellikle "Hay'dan Gelen Hu'ya Gider" deyimi, bu karmaşık yapının ekonomik döngüsünü ve kültürel etkileşimini nasıl yansıttığını gösteriyor. Ermenilerin ve Rumların İstanbul'daki rolü, paranın nasıl bir kültürel köprü işlevi gördüğünü anlamamız için önemli ipuçları sunuyor. Şimdi, bu ilginç tarihî ilişkiyi ve deyimin arkasındaki derin anlamları birlikte keşfedelim.

Hacer Foggo, "Beş çocuğun acı ölümü aslında Türkiye'nin bir sorunu" Hacer Foggo, "Beş çocuğun acı ölümü aslında Türkiye'nin bir sorunu"

ERMENİLER, RUMLAR VE YENİÇERİ AĞALARI ARASINDAKİ İLGİNÇ İLİŞKİ

Yüzyıllar önce, İstanbul'un çarşıları, farklı kültür ve inançlardan insanların bir arada yaşadığı, canlı bir ekonomik faaliyetin merkeziydi. Özellikle Ermeniler ve Rumlar, şehrin ticaret hayatında önemli bir role sahipti. Bu iki topluluk arasındaki ilginç bir ilişki, "Hay'dan Gelen Hu'ya Gider" deyimiyle nesilden nesile aktarılmıştır.

ESNAFLARI KORUYAN YENİÇERİ AĞALARI

O dönemde, Yeniçeri ağaları, özellikle Ermeni esnafı için bir nevi koruyucu melek görevi görüyorlardı. Kuyumcular, antikacılar, manifaturacılar gibi birçok esnafın birer koruyucu ağası bulunuyordu. Bu ağalar, haftada bir kez esnafın dükkanlarına gelir, onlardan belirli bir miktar para alır ve karşılığında da onları koruma altında tutarlardı.

RUMLARIN EĞLENCE DÜNYASI

Diğer yandan, İstanbul'un eğlence hayatı ise ağırlıklı olarak Rumların elindeydi. Gazinolar, meyhaneler, lokantalar gibi yerlerin işletmeciliği genellikle Rumlara aitti. Yeniçeri ağaları, Ermeni esnafından topladıkları paraları bu eğlence mekanlarında harcayarak, şehrin gece hayatına canlılık katıyorlardı.

"HAY'DAN GELEN HU'YA GİDER" DEYİMİNİN DOĞUŞU

İşte tam bu noktada, "Hay'dan Gelen Hu'ya Gider" deyimi ortaya çıkıyor. Bu deyim, Ermenice’de Ermenilerin (hay) olarak adlandırıldığı ve Rumların ise (huyn) olarak anıldığı düşünülürse, aslında basit bir ekonomik döngüyü ifade ediyor. Ermenilerden toplanan paraların, Rumların işlettiği eğlence mekanlarında harcanmasıyla, para bir nevi bu iki topluluk arasında sürekli bir hareket halinde oluyordu.

                                Fotoğraflar: Türk Tarih Kurumu

BİR ZAMANLAR İSTANBUL'UN EKONOMİK KALBİ

Bu ilginç durum, İstanbul'un geçmişindeki karmaşık ve renkli sosyal yapısını gözler önüne seriyor. Farklı kültür ve inançlara sahip insanlar, birbirleriyle etkileşim halinde yaşarken, aynı zamanda ekonomik bir döngü içinde yer alıyorlardı. "Hay'dan Gelen Hu'ya Gider" deyimi ise bu karmaşık yapının basit ve akılda kalıcı bir özeti gibiydi.

Muhabir: Haber Merkezi