HOCANIN FİKRİ.

Abone Ol

Saat 0,5.

Allah'ın izniyle

Uyandı.

Bismillah dedi.

Namaza durdu. Sabah Namazına.

Allah’ın izniyle

“Hiç kaçırmadım.”

Dedi.

Babadan miras esnaf,

Babadan miras Müslümandı.

Güvenilir, samimi, inançlı..

Partiliydi.

Önceleri reisle berabermiş.

O BOP başkanı olunca yolları ayrılmış.

Sattı, sattılar davayı diyordu.

Başkandı; ilçe başkanı..

Sapına kadar,

Maneviyatçı, ağır hamleci, sanayici partisinden.

Yerli ve milli olanından..

Anti kapitalist, anti Amerikancı.

En ateşlisin den..

Dava adamı!!

Hümanist, İdealist, İslamist.

Öyle diyordu.

Öyleydi de.

İş bu.

Hayat bu.

Dava bu.

Demekle olmuyor tabi.

Çoluk çocuk, üst baş mutfak..

Dua, din, siyaset neyse ya

Geçim derdi zaruret.

Acı, gerçek ve de çıplak.

Gömlek, pantolon, ceket..

Çek, senet, kart.

Bu ne biçim illet.

Bu ne biçim dert.

Ha bugün, ha yarın nasip kısmet.

Siftah kuldan, bereket Allah’tan.

Bereket ya Rabbim bereket..

Şükret ey kul şükret.

Bu dünyada cehennem de isen ahirette cennettesin inşallah!.

“Dünyada iman, ahirette mekan.” diyordu.

Düzelir elbet.

Düzelmedi, düzelmiyor.

Dün, bugün, yarın..

Namaza durdu.

Allah’a sığındı;

Eğildi, çek, senet, ciro...

Para, para, para...

Ev kirası, dükkan kirası vs...

Kalktı; kredi, kefalet, vekalet.

Sağa döndü avukat.

Sola döndü; avrat, çoluk, çocuk icra iflas.

Açtı elleri semaya.

Sığındı Allah’a.

Sen yardım et.

Kurtar beni bu azaptan.

Amin, amin, amin...

İnşallah, inşallah, inşallah.

Kendi, söyledi.

Kendi dinledi.

Kendi inandı.

Kendi kıldı.

Daldı gitti.

Din, iman, para, borç, harç...

Namaz bitti.

Bismillah dedi doğruldu.

×××××

Kapı açıldı.

Toptancısı geldi.

Uyandı.

Gülümsedi, mahçup ve endişeli.

“Ne umdum ne buldum.!”

Diye geçirdi içinden.

Hal hatır, selam kelam.

Gelindi sadede.

“Ne düşünürsün Adnan hocam.”

“Nasıl gidiyor, ne olacak.”

“Sorma

Boşa koyuyorum, dolmuyor.

Doluya koyuyorum almıyor.

Velhasıl kötü.

Ne dua, ne beddua.

Olmuyor, olmuyor, olmuyor.

Anladım gayri.

Ne dini, ne imanı,

Ne Alevi’si.

Ne Sünni’si

Ne Kürd’ü, ne Türk’ü.

Sağcısı, solcusu yokmuş bu meretin.

Anlamışım artık.

Bir zengini, bir fakiri,

Bir akıllısı, bir delisi varmış.

Akıllı sen.

Deli ben.

Büyük balık sen!

Küçük ben!

Ye yiyebildiğince.

Benimki bir inatmış meğerse..”

.... .....

“Meğer dünyada mekan ahirette imanmış.

Yaşadığımız.” dedi.

Üzgün, bitkin ve de büyük bir mahcubiyet içinde,

“Ah be ah!” çekerek.