Hatırlarsınız 11 Şubat 2006’da Başbakan olan Erdoğan’ın Mersin Ziyareti sırasında bir çiftçiyle yaşadığı olay Türkiye gündemine oturmuştu…
Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel, Başbakan Erdoğan’a;
“Çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” deyince…
Başbakan Erdoğan da “Ananı al da git” demişti…
*
O gün çiftçinin feryadına kulak verseydik…
Niye bu çiftçinin anasını ağlatır hale getirdik diye şapkayı önümüze alıp düşünseydik…
Çiftçinin anasının yüzünü güldürmek için yapmamız gerekeni yapsaydık:
Tarıma büyük destekler sağlayıp, Tarımsal altyapı-üretim-pazarlama- üretici gelirlerinin stabilizasyonu gibi sorunları çözseydik, bu ülkenin tarımı bu hale gelir miydi?
*
O gün, o çiftçinin feryadını anlayamadığımız için tarımın sorunları, o günden bugüne kadar kartopu gibi büyüyerek geldi!
Artan maliyetler karşısında, alın terinin karşılığını alamayan çiftçi bir bir anasını alıp tarlayı terk ettiği için;
Bu gün yurdun bereketli toprakları, artan maliyetler yüzünden ekilemez halde. Tarımda kendine yeten yedi ülkeden biriyken, bugün tarımda ithalat şampiyonuyuz.
*
Ukrayna ve Rusya savaşa nedeni ile, gemiler limanımıza yanaşmayınca; şapka düştü kel göründü…
Buğday ve ay çiçeği fiyatları uçtu…
Bir de baktık ki biz neredeyse dünyanın en büyük ay çiçeği yağı ve buğday ithalatçısı haline gelmişiz!
Yani biz kendi çiftçimizin anasını çaresizlikten ağlatırken, Ukraynalı ve Rus çiftçisinin anasını güldürmüşüz!
*
Tarımın sorunlarını anlayıp, çözüm üretemediğimiz için vatandaş bugün;
Belediye Ekmek büfelerinin önünde ucuz ekmek kuyruğunda…
Sıtmapınarı Ekmek Büfesi önü
Tarım Kredi Kooperatifleri önünde ucuz yağ kuyruğunda…
Et ve süt kurumu önünde ucuz et kuyruğunda…
…
*
Bugüne kadar her şeye rağmen anasını alıp da tarladan gitmeyen çiftçi de, artan mazot ve gübre fiyatları yüzünden, tarlasını ekemez duruma geldi…
*
Yarın, bugünden daha zor geçecek gibi görünüyor!.. Bunu gören Binali Yıldırım, “Ekebildiğiniz kadar ekin; Maliyetler yüksek, mazot yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler yüksek nasıl ekelim diye düşünüyorsanız, düşünmeyin devletiniz yanınızda” diyor…
*
İnsanın, kolaysa gel de sen ek diyesi geliyor…
*
Devleti yanında olmadığı için, yüksek, maliyetler yüzünden bugün birçok çiftçi icralık!
Tarlayı ekmek kar getirmiyor, elde olanı da alıp götürüyor, çiftçi her geçen gün biraz daha yoksullaşıyor.
*
Maalesef lafla peynir gemisi yürümüyor. Çiftçinin ekebilmesi için gerçek anlamda, tohum, gübre, mazot desteği ve ürününe maliyeti karşılayacak alım garantisi verilmeli ki biz bu darboğazdan çıkalım.
Varsın gidiyorlarsa gitsinler…
Dün anamız ağlıyor diyen çiftçiye “Ananı al da git” noktasından, bugün de doktorlar bu ülkeden gidiyor diyenlere “Varsın gidiyorlarsa gitsinler” noktasına geldik.
Dün nasıl “anamız ağlıyor” diyen çiftçimizi anlayıp sorunlarına çözüm üretmediğimiz için, tarımı çökme noktasına getirdiysek…
Bu günde doktorlar ülkeyi terk ediyor diyenlere yüksek perdeden, “Gidiyorlarsa varsın gitsinler” diyerek, doktorların sorunlarına sırt çevriliyorsa, bilin ki iktidarın en çok övündüğü Sağlık Kurumu’nun çöküşü de yakındır…
*
Zaten bugün,’ Randevu sistemi’ üzerinden randevu almak bir çileye dönmüş…
Doktor yetersizliğinden, hasta muayene süreleri kısalmış…
Özel hastanelerdeki fark ücretlerinin yüksekliği yüzünden, devlet ve üniversite hastaneleri kalabalık…
Kanser hastalarına bile 6 ay sonrasına görüntüleme sırası veriliyor…
Bütün bu sorunlar ortadayken, çözüm bulmak yerine
Bu ülkenin en zeki çocuklarına “Varsın gidiyorlarsa gitsinler” diyorsanız…
Yarın ithal etmek için doktor arar duruma geliriz!
*
Bu ülkenin en yüksek üniversite sınav puanı alan zeki öğrencilerinin bir çoğu, Tıp Fakültelerini tercih ediyor.
Kendilerini mesleğe adayıp, adeta sosyal hayattan soyutlayarak, bir anlamda gençliklerinden vazgeçerek, geçe gündüz 6 yıl zorlu bir tıp eğitiminden geçiyorlar… O da yetmiyor dünyanın en zor sınavı olarak bilinen bir de TUS sınavından geçiyorlar… Ondan sonra zor şartlarda -gece-gündüz asistanlık, uzmanlık derken bir ömür gelip geçiyor…
Daha iyi bir ücret, daha iyi çalışma şartları hakları değil mi?
*
Zor şartlarda fedakarca çalıştıkları için dün balkonlardan alkışladıklarımıza…
Bugün yüksek perdeden “giderlerse varsın gitsinler” diyorsak!
Ne diyelim?
Tek kelimeyle yazık!