Yurt

Gediz Nehri'ndeki kirlilik tarımı ve balıkçılığı bitirme noktasına getirdi..."Kurbağa bile yaşamıyor"

Ege Bölgesi’nin en önemli su kaynaklarından Gediz Nehri’ndeki kirlilik, tarımı ve balıkçılığı tehdit ediyor. Bölge halkı, yıllardır devam eden çevre felaketine karşı yetkililerin harekete geçmesini istiyor. 30 yıldır balıkçılık yapan Erdoğan Erkaçan, "Balıkçılığa ilk başladığımda 100 metrede kasaları doldururduk. Şimdi bin metrede üç kilo balık zor yapıyorsun" dedi. Balıkçı Faruk Girişken, "Bu iş gittikçe kötüye gidiyor. Birilerinin 'dur' demesi lazım" diye konuştu. Foça Ziraat Odası Başkanı Saim Demirbaş, suyun çok kirli olduğunu belirterek "Kurbağa bile yaşamıyor. Suya elimizi soktuğumuz zaman yıkamadığımız an duramıyoruz acıdan" ifadesini kullandı.

Abone Ol

(İZMİR)- Ege Bölgesi’nin en önemli su kaynaklarından Gediz Nehri’ndeki kirlilik, tarımı ve balıkçılığı tehdit ediyor. Bölge halkı, yıllardır devam eden çevre felaketine karşı yetkililerin harekete geçmesini istiyor. 30 yıldır balıkçılık yapan Erdoğan Erkaçan, "Balıkçılığa ilk başladığımda 100 metrede kasaları doldururduk. Şimdi bin metrede üç kilo balık zor yapıyorsun" dedi. Balıkçı Faruk Girişken, "Bu iş gittikçe kötüye gidiyor. Birilerinin 'dur' demesi lazım" diye konuştu. Foça Ziraat Odası Başkanı Saim Demirbaş, suyun çok kirli olduğunu belirterek "Kurbağa bile yaşamıyor. Suya elimizi soktuğumuz zaman yıkamadığımız an duramıyoruz acıdan" ifadesini kullandı.

Ege Bölgesi’nin can damarlarından biri olan Gediz Nehri’ndeki kirlilik, hem balıkçılığı hem de tarımı bitirme noktasına getirdi. Gediz Nehri'nin İzmir Körfezi ile buluştuğu bölgede geçimini tarım ve balıkçılıkla sağlayan havza sakinleri, fabrika ve sanayi atıkları nedeniyle nehirde canlı yaşamının neredeyse yok olduğunu belirtti. Balıkçılar eskisi gibi av yapamazken, çiftçiler de kirlilikten dolayı ürünlerinin verim kaybettiğini ve sağlığa zararlı hale geldiğini dile getirdi. Bölge sakinleri Gediz Nehri'nin temizlenmesi için yetkililere çağrıda bulanarak somut adımlar atılmasını bekliyor.

Erkaçan: 15-20 senedir burada kimyasal yiyor insanlar

Gediz havzasında 30 yıldır balıkçılık yaparak geçimini sağladığını belirten Erdoğan Erkaçan, nehirdeki kirliliğin 15-20 yıldır devam ettiğini belirterek "Buraya Ankara'dan kaç kere geldiler numune almaya. Ama bir türlü bu Gediz temizlenmiyor. Bu neden böyle oluyor onu bilemiyorum. Buradan domates yeniyor. Biber, karpuz, her şey dikiliyor. Bu Gediz'in kirliliğinden dolayı bu hastalık kanser yapacak insanları. Buna bir çare bulunması lazım. 15-20 senedir burada kimyasal yiyor insanlar. Verim de düşük. Bu kirli su denizin üç dört metre yerine kadar tortu yapıyor tabanda. Rüzgar estiği sırada o tortu kabarıyor dalgayla yukarıya çıkıyor. Onun için balık da uzaklaştı bu körfezden. Her şeye zararlı" dedi.

Balıkçılığa ilk başladığında 100 metrede kasalarını balıkla doldurduklarını belirten Erkaçan, "Şimdi bin metrede üç kilo balık zor yapıyorsun. Bak ne hallere geldik. Buradan çiftçi domates, biber, kavun, karpuz ne dikiyorsa hep kanserojen. Vallahi yiyoruz ama yokluktan yiyoruz. Yenecek gibi değil. Mecbur yiyorsun. Ne yapacaksın? Menemen'e gitsen her perşembe 2-3 bin lira para veriyorsun" ifadelerini kullandı.

Girişken: Gediz'de yaşayan canlı yok

Gediz havzasında 10 yıldır balıkçılık yapan Faruk Girişken ise "Gediz yıllardan beri böyle, bir temizlik yok. Büyüklerimiz yıllar önce söylerdi bu Gediz'in suyunun cam gibi aktığını, temiz aktığını, içeriye balık girdiğini, yumurta bıraktığını fakat yıllardan beri Gediz'in bu pisliğine çare bulunmadı. Şu an inanılmaz bir kirlilik, pislik var. Balığın buraya yanaşması, girmesi, yumurta bırakması imkansız. Biz balıkçılar olarak da eskisi gibi balık tutamıyoruz, verim alamıyoruz. Bu iş gittikçe kötüye gidiyor. Bir çare bulunması lazım bir an önce bu işe. Birilerinin 'dur' demesi lazım. Buradan balık avlanıyor, yukarıdan Gediz'den çiftçiler tarlalarını suluyor. Fakat gittikçe çiftçilik de bitiyor. İnsanlar tarlaları sulayamıyor, mahsul alamıyor. Hep bunlar bir çaresizlik, gittikçe de kötüye gidiyor" diye konuştu.

Balığın her çeşidinin Gediz'de yaşadığını fakat kirlilik nedeniyle bugün yaşayan canlı olmadığını da ifade eden Girişken, "Şu an Gediz'de yaşayan canlı yok. En kötü örnek yengeç dahi yok. Önceden buradan akan su içiliyormuş. Tarlaya giderken büyükler yanlarına su almazlarmış. Buradaki suyu içerlermiş. Denizin ağzı dar, derinleştirilmesi lazım. Dilekçeler verildi her yere. Ama fakat bir önlem alınmıyor. Pislik de poyrazla Körfez'e giriyor. Körfez'de buradan kirleniyor. Buradaki su Körfez'e gidiyor, başka bir yere gitmiyor. Zaten İzmir Körfezi akvaryum, havuz gibi bir şey baktığınız zaman. Körfezin de başka bir türlü çıkışı yok. Su arıtılamıyor, temizlenmiyor. Bunlara büyüklerin 'dur' demesi lazım" şeklinde konuştu.

Demirbaş: Sulama yapamıyoruz korkudan

Foça Ziraat Odası Başkanı Saim Demirbaş da Gediz Nehri'nin sanayi, fabrika atıkları ile kirlendiğini belirterek "Bu ovada her türlü mahsul yetişiyor. Zaten ciddi bir kuraklık var. Kuraklık olduğu için bizim ekebileceğimiz bir tek buğday var ama bu suyla buğdayı suladığımızda buğday da olmayacak. Buğdaylar hani televizyonlarda gördüğümüz gibi Adana'da çakmakla yanıyor, o duruma gelecek. Sulama yapamıyoruz korkudan. Devletimizin bir an önce bir çözüm bulmasını istiyoruz" dedi.

Çocukluğundan bu yana çiftçilik yaptığını belirterek sözlerini sürdüren Demirbaş, "Biz son nesiliz bizim artık gerimiz yok. Kırk yaşının altında çiftçi kalmadı artık. Beş sene önce böyle değildi. Burada dünya insan balıkçılıktan geçiniyordu. Şu an yani yanlış anlamıyorum. Kurbağa bile yaşamıyor. Yani şu gerçekten çok kirli. Aşırı derece suya elimizi soktuğumuz zaman yıkamadığımız an duramıyoruz acıdan. Bu ovada üç mahsul ekiliyordu. Kuraklıktan dolayı bir mahsul, iki mahsul belki ayçiçeğiyle birlikte. Ama bu suyun kirliliğinden bir mahsulü de yetiştiremez duruma geldik" diye konuştu.

Angıç: "Gediz Nehiri'nin kaybedecek zamanı yok"

Tuzçullu ve Çevre Sahil Köyleri Su Ürünleri Kooperatifi eski Başkanı Hüseyin Angıç ise "50 yıl önce annelerimizin çamaşır yıkadığı çay demlediği bir nehirdi. Artı çeltik tarlası ovamız da çok boldu. Gelişimi çok fazlaydı. Tarım alanlarının verimi çok yüksekti. Ama son yıllarda gördüğünüz gibi her gün biraz daha kirlendikçe bizler de bu kirli suyu aynı zamanda kirletenlere gönderiyoruz. Ama meyveyle, sebzeyle ama balıkla bir şekilde geriye iade ediyoruz. Bunu herkes bilmesi gerekiyor. Gediz Nehri dediğimiz zaman gerçekten Ege Bölgesi'nin büyük bir gelir kaynağı. Denizlerin popülasyonunu arttıran bir bölge. Balık popülasyonunda yüzde bin değeri olan bir bölge. Çünkü ben şöyle bilimsel olarak bir şeyi açıklamak istiyorum. Yani bütün denizde yaşayan canlılar, balıklar tatlı suya yakın yerlere gelir, larvalarına bırakır. Örneğin kirli suda, tuzlu suyun yüksek olduğu bölümde yüzde ikilerde, üçlerdedir. Ama tatlı suya, temiz suya bıraktığın zaman yüzde 95'lerdedir. Yüzde 100'ü de bulan balık çeşitlerimiz var. Bu popülasyonu hızla yok ediyoruz kendi elimizle. Gediz dediğimiz zaman oksijeniyle denizlere verdiği verimle, balıkları çoğaltmasıyla her yönüyle bizlere gerçekten hayat veren bir nehir. Ama bizler maalesef kirletmeye devam ediyoruz. Kirletenlere de tarımla geri göndermeye de devam ediyoruz. Bir an önce çare bulunması lazım. Gediz Nehiri'nin kaybedecek zamanı yok" ifadelerini kullandı.